Cuma, Aralık 16, 2005

İtinayla yemek yakılır.

Dün vardı bir beceriksizlik üzerimde. Gerçi buna yemekleri, koşuşturmanın arasındaki dar vakitlere sıkıştırma gayreti neden oldu. Önce yemeği yaktım. Niye? Çabuk pişsin diye harlı ateşte pişireyim dedim ama bu arada başka işleri yapmaya dalınca, biraz yaktım. Neyse sağlam kalanları başka bir tencereye aktarıp durumu idare ettim. Akşamüzeri babam uğradı. "Hadi çay yapayım. Pasta var. Yanına da milföy böreği pişireyim" deyip milföyleri fırına koydum. Babam istemedi."Bu ara göbeğim çok çıktı. Ben evden 5 çayından kaçtım. Sakın bi şey çıkarma, yemeyeceğim" dedi. Ben de çayın altını kapattım ama fırını kapatmayı unutmuşum. Sonra hafif bir yanık kokusu gelmeye başladı mutfaktan. Neyse onları da yalnızca altları yanmış olarak kurtardım. Valla emeğime kıyıp atamadım. Kimse okumazsa ben okurum hesabı kimse yemezse ben yerim, napalım. Bir günde 2 kere yemek yakmakta kimseye nasip olmaz herhalde. Bravo bana!

Dün akşam 11.30'dan sonra TRT 2'de Chris de Burgh konseri vardı. Severim keratayı. Hey gidi günler hey deyip deyip izledim. Bi de TRT gene onyüzmilyonbininci kez "Yeditepe İstanbul" dizisini veriyor.Ben de bu sıcak mahalle dizisini tekrar tekrar seyretmekten vazgeçmiyorum. Düzenli olarak takip etmiyorum . Daha önce o kadar çok izlemişimki dizinin herhangi bir sahnesini bile görsem nerede olduğunu hatırlıyorum. Herhalde bana çocukluk günlerimdeki o sıcak ortamı hatırlattığı için bu kadar seviyorum. Herkes de rolüne cuk oturmuş. Çok sıcak içten bir dizi, bana göre.

Bu akşam TRT 1'de çok güzel bir film var "İnce Kırmızı Hat - Thin Red Line " Kadro muhteşem, konu da süper. Tavsiye ederim. Hem saati de çok uygun. Haber sonrası hemen başlıyor. Haber sonrası sevdiğim bir program olunca benim için kötü oluyor. Genelde biz o saatlerde yemekten henüz kalkmış oluyoruz. Tabi sofra toplanamadan hop koltuğa zıplıyorum. Bir taraftan da o masa gözümü rahatsız ediyor. İyice de gevşiyorum. İlk reklam arasında (en sevdiğim reklam kuşağı bu saatteki oluyor,bana sofra toplama fırsatı verdiği için) sofrayı topluyoruz ama ölüm geliyor o koltuktan kalkmak.

Valla ben tembel değilimdir ama pilim bitiyor demek ki o saatlerde. Benim pil Cuma akşamları biter tam olarak. Çalışırken tüm arkadaşlar Cuma akşamı için gezme planları yaparlarken benim en büyük planımsa eve gidip, birşeyler yiyip, banyo yapıp sonra da erkenden tv karşısında uyumak olurdu. Ama emekli olunca artık Cumaymış, Cumartesiymiş önemi kalmıyor.Her an uyuma ve dinlenme olanağı oluyor insanın. Neyse emekliliğin de böyle bir yararını bulmuş oldum. Hayır, hala kendimi emekliliğin iyi birşey olduğuna inandırmaya çalışıyorum da...

2 yorum:

ZeYNeP dedi ki...

HaHaHaHa, satirlari okurken daha sanki ben yazmisim gibi oldum...
bende yapiyorum aradA,ozellikle
zihnim cok yogun oldugu zamanlar.
Mutfaktan gelen koku ile firliyorum yerimden, mutfak icin ozel calar saat kullanmaliyim diye dusunuyorum bazen.
Milfoylu boreklerin afiyet olsun.

Chris de burg deyincede aklima hemen bu sarki geldi...
Tikla ve dinle.
http://www.mundofree.com/jluis37/m046.htm

sevgilerimle,
zeynep

cenebaz dedi ki...

Sağol.Hemen o siteye girip "Lady in Red"i dinledim.Gerçi hemen hemen tüm şarkılarını seviyorum ama bu gerçekten bi dönem hemen herkesin favorisiydi.