Perşembe, Kasım 30, 2006

Kek

Salı günü temizlik sonrası halama gidip, geçen hafta bana verdiği ayva reçelini koyduğu kavanozu iade ettim. Dün ise sözde evde oturup bugün gelecek arkadaşlar için birşeyler hazırlayayım, yarın rahat ederim derken, hiçbir şey yapmadan saatlerce yayıldım evde. Bir tek kek yaptım ki onun da tarifini aşağıda vericem. Ama alıştığımız keklerden değil. Zaten içindeki fındıktan dolayı bomba etkisi var, ona göre. Bugün aynı yerden emekli olduğumuz 4 arkadaşım gelecek. Zaten niyetimiz bunu bir rutine dönüştürmek. Yani Türkçesi aramızda gün yapmak. Bakalım biz de ev hanımları gibi olabilecek miyiz? Bugün sabahtan beri popoma neft yağı sürülmüş gibi koşturuyorum tabi. Dünkü tembelliğin acısı çıkıyor. Neyse böreği de hazırladım, biraz dolapta dinlendirmek gerekiyor. O ara bir post attırayım dedim. Keke gelince;
4 yumurta
200 gr margarin (eritilecek, ılıtılacak)
200 gr un
200 gr ÅŸeker
200 gr fındık ya da ceviz (iri çekilmiş)
1 paket kabartma tozu / annemin pekin povderi:)
1 paket vanilya

Yumurta, yağ,şeker güzelce çırpılacak. Un, kabartma tozu ve vanilya elenerek bu karışıma eklenecek. En son fındık eklenip çok fazla çırpılmadan hemen yağlanmış kalıba dökülecek. 175 derecedeki fırında yaklaşık 40-45 dakika pişirilecek. Unu mutlaka eleyin. O zaman kek çok kabarıyor. Afiyet olsun.

Salı, Kasım 28, 2006

Yalan Oldu

Ä°lk AÅŸk filmine gitmem yalan oldu.
Cuma sabahı kalktığımda banyoda lavabonun altındaki dolapların altından su geldiğini gördüm. Hemen tesisatçıyı çağırdım. Ancak saat 2'den sonra gelebileceklerini söylediler. Tamam dedim.(Ne diyebilirdim ki?) Saat 2-4-6 gibi çeşitli aralıklarla yaptığım tacizlere rağmen sonunda bugün gelemeyeceklerini ama c.tesi sabahtan geleceklerini söylediler. Gene tamam dedim. Yani cuma günüm evde tesisatçı beklemekle geçti.Bu arada o akşam görümceme yemeğe gittik. Kıymalı, peynirli ve ıspanaklı pidelerle birlikte marul salatası, brokoli salatası, karışık turşu, salatalık turşusu, taze soğanlar, rokalar, tereler ve toplam 11 kişilik bir çekirge sürüsü olarak masadakileri imha ettik. Ardından helva, çay ve gıyk olarak eve dönüş.

Cumartesi sabahtan şöyle 17-18 yaşlarında bir çocuk tesisatçı olarak gönderildi. Baktı, baktı, dolabın içine girdi ve dolabı çökertti. Ona bağlı duran üst mermer dengesi bozulduğu için önce 1 yerinden daha sonra da dayanamayıp 2. yerinden kırıldı. Hemen malzeme almam lazım deyip çocuk gitti ve bu kez ustası ile geldi. Yalandan bir kırık boru değişimi ile 35 YTL aldılar ve .iktir olup gittiler. Kusura bakmayın küfrettim ama sinirden kuduruyorum. Hemen tadilatçımı çağırdım. Eski dolap kapakları kalmak koşulu ile yeni gövde yapımı ve yeni mermer için 500 YTL'ye anlaştık. Şimdi ben bu tesisatçıyı ne yapayım? Tüketici derneği, merneği hak getire. Adam iplemez bile. Gidip kavga etsem, sinirimi bozduğumla kalacağım, kendimi biliyorum, hatta bi de ustanın yanında ağlar, 2 kere rezil olurum. Hırsımdan kuduruyorum.

Cumartesi günü akşam da annemlerde çinekop yaptık. Yine yanında envayi çeşit ot ve salata ile. Tabi biraları da unutmamak lazım. Ha, balık-rakı derseniz ben sevemedim rakıyı ya. İçemiyorum. Daha kokusundan midem bulanıyor.

Pazar günü uzuuun bir kahvaltıdan sonra biraz yürüyüş, alışveriş, yine gömlek ve pantolon ütüsü vs. vs.

Bugün sabahtan kayınvalidemin Foça'dan kendi bahçesinden getirdiği turp otlarını haşladım. Öğlen anneme gittim. Daha sonra akşam için kıymalı karnıbahar ve pilav yaptım ve şimdi bu postu yazıyorum.

Bu arada yeni dolap sanırım salı günü(umarım) takılacak ama mermerin ölçüsü takıldığı gün alınacak, o da daha sonra gelecek. Bu işler cumartesiye biter mi acaba? Tüm sinirlerim ayakta. Perşembe günü bankadan emekli 4 arkadaş bana gelecek. Belki o gün azıcık moralim düzelir, hem belki o güne dek bu dolap işi de biraz yoluna girer. Lütfen ya, lütfen böyle aksilikler olmasın. Ustalarla uğraşmaktan NEFRET EDİYO-RRR UUU MMM

Cuma, Kasım 24, 2006

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bugün Öğretmenler günü. Hakeden tüm öğretmenlerin bu güzel gününü kutluyorum. Ve bu özel günde Başöğretmenimiz ATATÜRK'ü bir kez daha özlem, sevgi ve minnetle anıyorum.

Çarşamba, Kasım 22, 2006

Bugün

Arkadaşımla Alsancak'ta buluştuk. İkimiz de emekliyiz ve uzun yıllar birlikte çalışmıştık. Biraz vitrin baktık, sonra Efes pastanesinde oturup birşeyler yiyip içtik. Şimdi evdeyim. Oğlum öğretmeni ile ders çalışıyor, ben çay ve börek servisi yapıyorum.

Dün temizlik vardı. O ara halam telefon etti. "Oğlun ayva marmelatını çok seviyormuş.Yaptım, gel al" dedi. Sağolsun koca bir kavanoz yapmış. Ama işin aslı şu; benim oğlum çilek reçelini , özellikle de suyunu (terso işte, herkes tanesini yer) sever. Ben de büyük halama bir muhabbet sırasında bunu söylemişim. Benim lafım döne dolaşa bu hali almış ve ortanca halam ayva marmelatı yapmış. Düşünmesi bile yeter, sağolsun.Neredeyse 80 yaşında. Allah uzun ömürler versin ona ve tüm halalarıma.Şimdi bizde yaklaşık 3 yıllık reçel stoğu oldu. Anca bitiririz.

Yarın, annemlerdeyim. Annemle teyzemin genç kızlık arkadaşları gelecek. Malum, ikisinin de ayaklar kötü. Ben hizmet edeceğim. Ama seviyorum o altın kızları. Çok neşeliler. Ben de sabahtan börek yapıcam, giderken götürmek için.

Hadi, ben şimdi gidip bakayım, öğretmenimizin çayı bitmiş mi? Hizmete devam yani.

Pazartesi, Kasım 20, 2006

Geçen Hafta

Oğluşum yok diye kendimi sokaklara vurdum.Zaten salı akşamı gitmişti. Çarşamba günü eski mahalledeki komşuma gittim. Geçen hafta oğlunun doğumgünü vardı. Oğlum gitmiş ve hediyesini götürmüştü ama her yıl ben de ayrıca hediye alırım ona. Severim keratayı. Hem ziyaret oldu , hem de çocuğa da hediyesini verdim. Perşembe günü halamlara gittim. Kızlarla muhabbetin belini kırdık. Cuma günü ise 40 yıllık arkadaşıma (valla tam 40 yıl. 5 yaşından beri arkadaşız) gittim. Bunlar hep beni mutlu eden ziyaretlerdi. Cuma günü tüm hafta yaptığım gibi yine İzmir-Afyon- Uşak- Ankara 'nın hava durumlarını izledim. Malum cuma gecesi oğlum o güzergahtan dönecekti. Hep sis gösterdi. Tabi evhamdan uzun süre uyuyamadım. Biraz dalar gibi olmuşum, 2'ye yakın yine uyandım, sabahı sabah ettim. Saat 7'de zil çaldı. Nasıl biz karı-koca çığlık çığlığa kapıya koştuk. Güzel oğlum, karakuzum gelmişti. Çok eğlenmiş ama bu arada bizden kopamayacağını anladım. Ben Ankara'da falan okumam dedi. Bu arada Ankaralıları biraz kızdıracak belki ama oğlumun Ankara izlenimleri ;
1) Anıtkabire muhteşem
2) Bilkent güzel
3) Ankara çok soğuk
4) Ankara'da güzel kız çok az :)
5) Ankara'da deniz yok :)

Biliyorum hele şu son maddeye Ankaralılar çok kızıyorlar ama 15 yaşındaki birinin gözlemi bunlar, affola

O gün gece yolculuğunda pek uyuyamadığından oğlum saat 10 gibi bir yattı. Taaa 4.30' da uyandı. Bu arada biz eşimle dışarı çıktık, biraz yürüyüş yaptık, alışveriş yaptık, eve geldik. Biz uyandırdık ta anca uyandı. Bıraksak sabaha kadar uyurdu herhalde. Pazar günü de kahvaltıdan sonra İnciraltı'na gittik. Balık, midye, kalamar, bira yaptık. Hava da nasıl güzeldi, günlük güneşlik. Giderken problem yoktu ama dönüş işkence oldu. Normalde 5-10 dakikada gidilebilecek mesafeyi yaklaşık 40 dakika da aldık. Dönerken annemlere uğradık, çok sevindiler. Sonra da ev, gömlek-pantolon ütüsü ve yatış. Yeni bir hafta başladı yine. Bu hafta benim için en önemli şey, Cumaya "İlk Aşk" filmine gidicek olmak. Halit Ergenç'in hastasıyız da.

Perşembe, Kasım 16, 2006

Bir sürü

sağlık problemi ile uğraşıyorum geçen haftadan beri. Genetik karnem zaten çok kötü. Hepsi birbir çıkmaya başladı. Geçen hafta tansiyonum çok yüksekti. Geçiştirmeye çalışırken benden 5-6 yaş küçük 2 kişinin beyin kanaması nedeni öldüklerini duyunca cumartesi soluğu doktorda aldım. Artık düzenli olarak tansiyon ilacı kullanmaya başladım( Ay, ne gıcık. Tam emekli ve yaşlı yazısı oldu bu) Tahlillerde kolestrol de yüksek çıktı. Doktor ayrıca şeker yükleme istedi. Yarın da onu yaptıracağım. O yüzden zaman bulup yazamıyorum. Hatta çoğu zaman bloglara bile girecek zamanım olmadı. Bu arada oğlum Salı akşamından beri Ankara'da. Okul gezisi nedeni ile. Cumartesi sabah dönecekler. Onu çok özledim. Bizden ilk kez ayrılıyor. Ben çalışırken yazın anneannesi ya da babaannesi ile yazlıkta kalıyordu ama yine yanında bizden bir büyük oluyordu. Bu ilk kez kendi kanatları ile uçtuğu gezi. Allahtan cep telefonları var.[Bu vesile ile Nokia ve Sony Ericsson'a binlerce teşekkür. Allah onlara zeval vermesin:))] Ama bunaltmamaya da çalışıyoruz. Yalnızca akşamları arıyoruz ama aklım hep onda. Canım oğluşum, çok özledim ya. Akşamları onun yastığıyla uyuyorum, bari kokusunu içime çekeyim.

Pazartesi, Kasım 06, 2006

BÃœLENT ECEVÄ°T

Önce dürüsttü, sonra şairdi, eşine aşıktı, maviydi, Karaoğlandı, ak güvercindi, parti başkanıydı, başbakandı ve umudumuzdu.

O umut, dün akşam söndü.

Allah rahmet eylesin sana ve allah sabırlar versin Rahşan Hanıma.