Salı, Aralık 29, 2009

Hediyelerim



Bu hafta gerçekten süper geçti. Hep sevdiğim arkadaşlarla buluşup, neşeli saatler geçirdik. Yukarıdakilerse bana verilen hediyeler. Hele alttaki keten masa örtüsü bir harika. Diğeri 2 kişilik kahve takımı ve B.ody S.hop'tan sabun ve b.ody mist ikilisi. Hepsini çok sevdim. Daha da önemlisi arkadaşlarımı görmek ve hasret gidermekti. Cumartesi günü B.ostanlı'daki D.eniz P.ark restorandaydık. O gün havada güzel olduğundan dışarıda denizin kenarında oturduk. Güneş bizi ısıtırken bir yanda da sahleplerimizi içtik. Uzun süredir görüşemediğimiz için(çalışıyor arkadaşım)o kadar çok şey vardı ki konuşacak. O gün eve geldiğimde eşim ve oğlum bile ne kadar mutlu olduğumu farkettiler.

Pazar günü ise diğer 2 arkadaşımla Al.sancak'ta P.izza V.enedik'e gittik. Geleneksel mekan gibi bir yer bizim için:) O gün şarap da içip gelen yıla hoşgeldin, giden yıla da güle güle dedik.

Gelelim yeni yıldan beklediklerime. Her zamanki gibi önce bana, aileme, tüm sevdiklerime sağlık getirmesini istiyorum. E, birazcık ekstra para da fena olmaz yani. Oğluşum da derslerinde başarılı olsun, kalmasın bana yeter. Fazla şey isteyipte daha gelmeden korkutmayayım 2010'u. İleride yeri ve zamanı geldikçe diğer istekleri de sıralarım:))

Cuma, Aralık 25, 2009

Ne var Ne yok?


Uzun süredir savsakladım gene yazmayı. Ama vakit yok valla. Yılbaşı üzeri toplantılar, hediye seçme, alma, verme derken nefes alamıyorum. Geçen cumartesi liseli kızlarla aylık olağan toplantımız vardı. Bu kez G.aziemir'deydik. Herkes geldi. Bazen çocukların okul, kurs sorunlarından dolayı kadro tam olamıyor. Bir de bu yıl için karar alındı, yalnızca pide yaptırılıyor. Ev sahibi açısından süper oluyor, çünkü ne pişiricem derdi yok, yemeğin adı belli. Gelenler için de iyi, bari tek çeşit istediğin kadar ye, doyunca da bırak. Oysa diğerinde yapılan her şeyden yiyorsun, doysan bile aklın kalmasın diye tadıyorsun, sonra kilolar uuuuuu, alıp başını gidiyor.

Pazartesi günü de anneme gittim (her zamanki gibi). Her gidişimde onlara da farklı bir şeyler pişirmeye çaışıyorum. O gün poğaça yapayım dedim, eksik malzemeleri almak için bakkala girince bir baktım yufka da satmaya başlamışlar. Bilirim, böreğe bayılır ikisi de. Hemen plan değişikliği yapıp yufka aldım, tavada börek yaptım. Anneciğimle, babamı mutlu etmek o kadar kolay ki. Uçtular o gün. Zaten gitmem yetiyor da. Onlara ordan, burdan, arkadaşlarımdan bazen bloglarda okuduğum ilginç olaylardan bahsediyorum,zevkle dinliyorlar.

Salı günü sabahtan temizlik vardı, ardından emekli bankacılar toplantısındaydım. O gün de uzun süredir görmediğim arkadaşları görmek güzeldi. Bu toplantıda da çeşidimiz 3'le sınırlı; 1 tatlı, 1 tuzlu, 1 salata. Güzel ve muhabbetli bir gündü:)

Çarşamba hava çok kapalıydı ve eşim de evdeydi. O gün pazara gidip alışveriş yaptık, sonra gel, onları yerleştir, zaman aldı tabi.

Dün ise bir arkadaşımla buluştum. Yeni yıl hediyelerini almak için M.udoya bakmak istiyordum. Arkadaşım da N.arlıdere'de oturuyor. Sen araba vapuru ile Üç.kuyular'a geç, ben seni alırım ,A.gora AVM'ne gidelim deyince hem onu görürüm hem de alışverişte bana fikir verir diye düşünüp, hemen kabul ettim. Önce biraz dükkanları dolaşıp fikir edindik. Daha sonra K.itchenette'e oturduk yemek için. Pizzalarına diyecek yok ama salatalar kötüydü ya. Basmışlar mayonezi, basmışlar tuzu, ağu gibi denir ya. İş yalnızca dekorla, ambiyansla bitmiyor, ben oraya yemek yemeğe gidiyorum, ağız tadıyla da yemek isterim. Üstelik ben ööle müşkülpesent bir insan değilimdir,aza kannat ederim ama olmamış işte. Kısacası memnun kalmadık. Neyse, ordan kalkıp diğer dükkanlara biraz baktık. En sonunda hediyelerin çoğunu M.udodan hallettim. Son olarak da Paşabahçe'ye girip alışveriş işini noktaladık. E, bu kadar dolaşmaya artık biraz oturmak lazım, di mi? R.eyhan'a oturduk, çaylar, pastalar, muhabbet üçlüsü eşliğinde güzel saatlaer geçirdik. Bu arada eski şubemden bir iki elemanı gördüm, konuştuk, haberleşmiş olduk. Sonra beni yine araba vapuruna bıraktı, ben de saat 6 gibi evdeydim.

Akşam eşimin teyzesini çağırdım oturmaya, hem de Aşk-ı Memnu'yu izlemeye. Mısır patlattık, salep içtik, en son da meyve yedik, çatlamadan yattık)

Bugün yengem ve kuzenlerim bana gelecekler. Yengem sağ olsun, ben el açması börek yapıcam dedi. Ben de kek falan bi şeyler yapmak istiyorum. Daha ev halkı uyuyor, miksırı çalıştırıp onları uyandırmak istemiyorum. Ama en geç 9'da da kaldıracağım.

Yarın ve Pazar günü de arkadaşlarımla buluşmalarım var. Yarın ki burada, B.ostanlı'da. Pazar günü ise Al.sancak tarafına gidicez.

Diyorum ya, çok çalışmam lazım, çoook:))

Pazartesi, Aralık 14, 2009

Bu Bir Reklamdır:))






Bankadan arkadaşım Petek yukarıda bazı örneklerini gördüğünüz kurabiyeleri yapıyor. Bununla ilgili http://www.izmirbutikkurabiye.com/ sitesine girerseniz hem diğer örnekleri hem de alıp, yiyip memnun olanların yorumlarını görürsünüz. Kurabiyelerin pastaların görünüşü de tadı da ayrı güzel. Türkiye'nin neresinde olursanız olun, hem de çok şık sunum şekilleri ile gönderiyor size.Sunum şekillerini de sitede görebilirsiniz. Yalnızca doğum için değil, diş buğdayı için, bayram için, doğum günleri, nikahlar, özel toplantılar, aklınıza gelebilecek her türlü kutlama için çok güzel örnekleri var. En önemlisi de kullandığı tüm malzemeler organik.
Şiddetle öneririm, pişman olmazsınız. Tek pişmanlığınız "ben neden bu siteyi daha önce keşfetmemişim" olabilir:))

Cumartesi, Aralık 12, 2009

Doğum Günün Kutlu Olsun Canım



Bugün bi tanecik yeğenimin doğum günü. Nice mutlu yıllara Kaan'ım. Sağlıkla, mutlulukla, huzurla ve başarı ile dolu nice yıllar diliyorum. Her yıl doğum günlerinde ayrıyız. Malum onlar İstanbul'da, biz İzmir'de. Ama sömestr tatilinde gelince aramızda küçük bir kutlama yaparız artık. Hediyesini kargo ile gönderdik, almışlar, güle güle kullansın. Çok özlüyorum keratayı. Sarı kafam benim. Neyse ki sömestreye az kaldı. Tekrar doğum günün kutlu olsun canım.

Not:Foto, getty images'dan

Çarşamba, Aralık 02, 2009

Kayınpederimi kaybettik. Bir süredir tedavi görüyordu ama evde idare ediyordu. Son 4 gün hastaneye kaldırdık. Bir insanın nasıl eridiğini görmek, elinden bir şey gelmemek, çaresiz kalmak çok zormuş. Tamam yaşı vardı, mutlu bir ömür sürdü ama baba her zaman babadır. İnsan sevdiklerini kaç yaşında olursa olsun kaybetmek istemiyor.Eşim çok duygusaldır, o çok üzüldü, perişan oldu. Hem o hem de ablası ellerinden geleni yaptılar. Bir yerde tıp da çaresiz kalıyor. Nur içinde yatsın, allah rahmet eylesin. İyi bir insandı, namuslu ve dürüsttü. Misafirperverdi, yedirsin, içirsin bayılırdı. Her şey gönlünce , bol bol oldu. Bu sene bayramımız da bayram gibi olmadı. Allah başka acı, keder vermesin.

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Bu Kalp Seni Unutur mu? Asla...



Bu sezon bu diziyi tek geçiyorum. Ama tv'de izleyebiliyor musun derseniz "hayır". Çünkü salı günleri Canım Ailem var , onu seyredip s.how tv'nin kendi sitesinden diziyi ertesi gün hem de reklamsız meklamsız izlemiş oluyorum. Bu siteleri kimler uğraşıp yapıyorlarsa elleri dert görmesin.

Pazartesi opsiyonlu bir gün. Eğer alt katta oturan eşimin teyzesi gelmemişse 8'den 9'a kadar cnbc-e'de önce "two and a half man" ve "big bang theory"'yi seyredip sonra da "Kapalıçarşı" dizisine dönüyorum.Eğer teyzemiz gelmişse yabancı diziler iptal, direkt yerli dizi, kaçırdıklarımı da cumartesi günü 11-12 arası tekrarlarında yakalıyorum.

Salı günü "Canım Ailem" var.Gerçi hala kimse doğru dürüst çalışmadan nasıl herkes taksilerden inmiyor, o yemekler nasıl pişiyor, nasıl hep özel hastanelere gidiliyor anlamıyorum ama idare edin canımmm, o kadar kusur kadı kızında da olurmuş.

Çarşamba izlediğim dizi yok. Eğer yine teyzemiz varsa el mecbur Yaprak Dökümü, yoksa ya bir film bulup izliyorum ya da direkt b.sayarın başındayım.

Perşembe Aşk-ı Memnu.Haklısınız baydılar, üstelik romana bağlı bir son dediklerine göre sonunu da biliyoruz ama izliyorum işte.

Cuma "Hanımın Çiftliği" diyeceğimi sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz, geçen sezondan beri " Melekler Korusun"u takip ediyorum. Orada da mıy mıy İpek'e kılım ama Özgür tiplemesi idealimdeki kız evlat.Ha, bu arada Hümeyra (Melek) ve Yıldız Kültür(Kehribar) de muhteşemler. O dizi bitince gecenin kahkaha bombası "Haneler" e dönüyorum(z). Ailece hayranıyız, özellikle Normancı Yabanın:)

Cumartesi günü telafi günü. Bizimkiler mutlaka maç izliyorlar. Ben de ya kendi odamızda ya da oğlumun odasında 8'den 10'a kadar polisiyelere gark oluyorum. Cnbc-e'de hafta içi izleyemediğim "Cold Case", "Without a Trace" ve "The Closer"ı ardarda izliyorum.

Pazar da boş günüm. Pek izlediğim bir dizi yok.Belki "çok güzel hareketler bunlar" a bakarım, belki tel. muhabbeti yaparım, b.sayara takılırım. halet-i ruhiyeme bağlı.

Bizi kötü alıştırdılar, dizi izlemeden asla olduk. Ama çoğu diziyi sezon sonunu bulsun diye lastik gibi gereksizce uzatıyorlar. Halbuki tadında bitirseler daha güzel olacak.

Hey yönetmenler ve senaristler duyun izleyicinin sesini!

Çarşamba, Kasım 18, 2009

İyi ki Doğdun Blog



Bugün bloğumun doğum günü. 2005'te başladığım blogçuluk serüvenim 4 yılını tamamladı. Biliyorum uzun süredir savsakladım yazmayı ama biraz kendimi toparlayayım , tekrar yazmaya başlayacağım, hem de daha çok foto ile...

Pazartesi, Ekim 26, 2009



Yazmadıkça yazmayası geliyor insanın. Blogları okuyorum, bazen yorum da bırakıyorum ama kendi bloğuma yazmak istemedim uzun süredir. Sonbahar depresyonu mu, sürekli çıkan aksilikler mi, çevremdeki sağlık sorunları mı bilemiyorum ama bir şey beni yazmaktan alıkoydu. Hoş hala da aynı nedenlerle yazmak istemiyorum. Baktım uzun süredir bloğumda yenilik yok, bari yazamıyorum diye yazayım dedim. İşte, maruzatım budur.

Tek yazmak istediğim;29 Ekim geliyor, Cumhuriyet bayramı olmasının yanısıra babamın doğum günü.76 bitiyor. Allah sağlıklı daha nice seneler göstersin inşallah.


Herkese iyi haftalar.

Cuma, Ekim 09, 2009

Uyuzum, Uyuzsun, Uyuz




Bu aralar uyuzum, kızgınım, öfkeliyim, sinir içindeyim. Tek nedeni de kendimim. Sen hayır demeyi bilmezsen, sen aman kimse kırılmasın diye idare etmeye çalışırsan bööle tepene binerler işte. Ne demişler; Sen eşek olduktan sonra semer vuran çok olur. Sırtımda semer .ıçımda kamçı, koşturtup duruyorlar beni. Nasılsa çenebaz hazır asker. Bi de ööle tatlı laflarla yaptırıyorlar ki. Bi daha yapmıycam diyorum, ana bi bakıyorum alavere dalavere kürt Memet nöbete( biz de burdan kendi Kürt açılımımızı yapalım), ihale gene bana kalmış.

Detay yazmaya kalksam çok uzun, bir değil bi kaç tane birden iş var şu an başımda. Bari buraya azıcık yazayım da rahatlıyayım dedim. Kafanızı şişirdiysem affola

Cumartesi, Ekim 03, 2009

Bugün



Bugün toplantılarımızın ilki ile sezonu açıyoruz. Liseden kızlarla olan toplantımız var bugün. Öğle yemeği yapıyoruz. Bakalım bizim için neler yapmış arkadaşım? Haziran'dan beri yüzyüze görüşemedik hiç birimiz. Malum yaz tatili, izinler, yazlıklar derken olmuyor. Konuşacak çok şey birikti.

Yarın da F.oça'ya gidip k.validenin yazlığı kapatacağız. Meteoroloji yağmur diyor ama inşallah yağmaz. Son güneşli bir günün tadını çıkarırız umarım.

Dünse öğleden sonra deniz kenarına gittik. Kafede oturup bir şeyler içtik. Hava nasıl güzeldi anlatamam.Ama akşamüstüne doğru hem rüzgar çıktı, hem de güneş bulutların arkasına saklandı. Biz de kalktık, yanıma hırka falan almamıştım, üşüdük.

Herkese bol gezmeli, eğlenceli, dinlenmeli bir hafta sonu...

Resim: Malum yine g.etty i.mages'dan

Çarşamba, Eylül 30, 2009

O Söz...


Yeni izleyebildim bu filmi. Ve bayıldım, hem filme hem de o söze "Hiçbir başarı cezasız kalmaz". Tam bizi anlatan bi söz.

Pazartesi, Eylül 28, 2009

250. Yazı

Ben bile şaşırdım 250 rakamını görünce. Olmuş mu o kadar ya? diye hem şaşırdım hem de keyiflendim. 18 Kasım'da da 4 yılını dolduracak bloğum. Vay be:))




Hafta sonu yukarıda berrak denizini gördüğünüz Çeşme'deydik. Artık yazlığı kapatmak lazımdı. Ama uzun süredir hastalık olayları, oğluşun üni.kayıtları derken fırsat bulup yazlığa gidememiştik. Hafta sonu kuzenler hep birlikte gidelim dediler. Sen evi kapat, sonra gelir bizde kalırsınız, pazar günü de hep birlikte döneriz dediler. Cumartesi sabah 11 gibi evden çıktık. Önce onları evlerine bıraktık. Oradan biz 3 kişilik çekirdek aile kendi evimize geçtik. Yazlıklar sonbaharda çok mahzun oluyorlar. Sitede kimsecikler yoktu. Bir bahçıvanımız ve diğer yardımcı aile ve bir iki kişi daha. Ama çevremizdeki evler sımsıkı kapalıydı. Herkes çekmiş, gitmiş. Ben 3 posta çamaşır yıkadım, bulaşık makinesi çalıştı, buzdolabı boşaltıldı, temizlendi. Eve gelecekler toparlandı, tüm dolap kapıları, çekmeceler aralık bırakıldı ve evimizi kilitleyip doğruca kuzenlere gittik. Saat 7 gibiydi. Bir başka arkadaşlar daha geldiler akşam yemeğine. Hep birlikte yedik, içtik, sohbet ettik. Erkekler F.enerin maçını seyretti, 1 gibi de yattık. Ertesi sabah kahvaltı faslından sonra akşam bizde yemekteki arkadaşlara kahveye gidildi. Orada ağaçlardan meyve topladık. Sonra tekrar eve geliş, bir şeyler yemek ve İzmir'e eve dönüş. Güzel bir hafta sonuydu. Denize giremedik çünkü çok rüzgar vardı. Belki deniz sıcaktır ama çıkınca rüzgardan dolayı çok üşüyor insan.

Bunlar da kuzenin evinden detaylar. (Asortik , itiraf ediyorum, senden özendim böyle bol resimli, bahçe detaylı yazılara)



Bu begonvil, yanındaki muz ağacı ile kardeş kardeş yaşıyor.



Bu da kuzenin kiremit üzerine yaptığı yağlı boya resim. Evin dış duvarlarını süslüyor. Bir kardeşi daha vara ama ben bunu daha çok beğeniyorum.




Bu ördekler de bahçenin ayrı bir köşesini süslüyorlar.




Bahçedeki çiçekler çok ve çeşitli.




Bu da İzmir-P.asaport. Benim dünyada en çok sevdiğim yer. Üni.den başlayark iş hayatı derken , tam 24 yıl bu vapurla(tabi zaman içinde çok çeşitlilik gösterdi bu vapurlar) bu iskeleye geldim. Aradaki 3 yıllık G.üzelyalı maceram hariç. En son yine buradan emekli oldum. Kendimi en rahat, en huzurlu, en mutlu hissettiğim yer. Madem 250. yazı, bunu yazmadan edemedim. Ben galiba şanslı bir insanım. Sevdiğim işi, sevdiğim bir yerde, sevdiğim insanlarla yaptım. O yüzden okul ve iş yıllarımı mutlulukla hatırlıyorum. Umarım herkes benim kadar şanslı olur.

Not:Resimleri ben cep tel. ile çektim.

Çarşamba, Eylül 23, 2009

Yırttık Abicim:))



Oğlum hazırlık sınıfını atladı. O bir yıl, biz de epey bi para kazandık. Yırttık abicim, yırttık:))

Bayramı da geçirdik. İlk gün kahvaltıya babanemize gittik. Görümcem, eşi ve oğlu geldi. Daha sonra da eşimin teyzesi, kuzeni, eşi, kızı ve görümcesi geldiler. Akşam da annemlere yemeğe gittik. Ertesi gün benim 2 halaya ve görümceme, dün de rahmetli amcamlara gittik. İşte bu da geçti gitti. Aslında ailedeki sağlık problemleri sürüyor, ama galiba artık onlarla yaşamaya alışıyorsun, kanıksıyorsun. Elimizden geleni yapıyoruz, gerisi tanrıya, doğaya kalıyor.

Yarın okullar açılıyor. Tüm evladı, torunu okula başlayanlara ve o minik kuzulara başarılı bir yıl diliyorum. Bizimki artık büyüdü ya, bizim okul Ekim'de:)


Not:Resim, g.etty i.mages'dan."Yırttık abicim" lafı da "Ayrılsakta beraberiz" dizisindeki Feridun karakterinden.

Perşembe, Eylül 17, 2009

Bayramınız Kutlu Olsun



Şeker tadında bir Şeker bayramı diliyorum herkese. Bayramınız kutlu olsun.


Not:Resim H.aci B.ekir'in sitesinden.

Salı, Eylül 08, 2009

Sonbahar



Sonbahar geldi, gerçekten geldi ki İzmir de bile havalar soğudu, hatta hafif yağmur çiseledi. Madem sonbahar kaçınılmaz, ondan zevk almayı bilmek gerek:)) Hep söylerim,içime kasvet çöküyor bu mevsimde, artık kışı bile seviyorum ama yok sonbaharla bir türlü yıldızımız barışmıyor. Neyse kendilerine kerhen bi hoşgeldin diyorum.

Kardeşim iş nedeni ile gelen acil bir tel. sonrası pazar günü apar topar İstanbul'a döndü. Tabi en çok annem çok bozuldu buna ama yapacak bir şey yok.

Cuma günü babamı doktora götürdük. Şükür daha da iyi. Bu kez 3 ay sonra gideceğiz ve büyük olasılıkla da koltuk değneğini atacak artık.

Oğlum üniversiteye kayıt oldu, şebekesini aldı. Bu arada artık üni. kimlik kartına şebeke denmiyor mu? Biz şebeke deyince herkes gizli örgütmüş gibi aval aval bakıyor. Eylül içinde de İng. muafiyet sınavı var. Umarım geçer de bize bi onbin liracık kar sağlar.

Yarın 9 Eylül, İzmir'in kurtuluşu. Eşimle plan yaptık(tabi son dakika bi arıza çıkmazsa) vapurla Pasaport'a geçip, denize karşı kahvaltı ederiz, törenleri izler,en önemlisi Türkiye'nin yıldızlarının jetlerle gösterilerini izler, sonra da yine vapurla döneriz diye.

Bugün temizlik var. Sonrasında da anneme gideceğim Şimdi biraz yemek yapma zamanı.

Herkese iyi haftalar..

Not:Foto, g.etty i.mages'dan.

Cuma, Ağustos 28, 2009

Kısa Kısa

Çok uzun zaman olmuş yazmayalı. Zaten yazmadıkça daha da zor geliyor yazmak insana. Bugün kendimi biraz zorlayayım dedim. Bu arada olanlar da unutuluyor, ne yazacağını bilemiyor insan. O yüzden biraz daldan dala muhabet olacak ama kısa kısa yazayım.

Kardeşim geldi. İçim daha rahat. Annemler yalnız değil artık. Ben ne de olsa haftada 2-3 gün gidebiliyorum. Yeğenim bu yıl okula başlayacak. 1. sınıflar malum 1 hafta önce açılıyor. Herhalde okullar açılmadan önceki hafta sonu İstanbul'a döner.O zamana kadar da babam da daha iyi olur inşallah. Zaten Eylül başında kontrolü var. Bu kez umarım doktor ayağının üzerine basmasına izin verir artık

Oğlumun kayıt işlemleri de önümüzdeki pazartesi-salı. Biz gidip ücreti yatırdık, o da kayıt olacak. Okul ücretini yatırdığımız gün okulu gezdik, çok beğendik. Eğitimi için de aynı şeyi söylüyorlar. Umarım bizimki de aklını başına toplar artık.

Kayınpederim iyi değil. Zaten bir kan hastalığı vardı. Bu aralar çok kilo kaybetti, iştahı yok, ishali sürüyor. Doktor bu atakların mevcut hastalığından kaynaklanmadığını, yeni bir hastalık daha eklenmiş olabileceğini söyledi. Salı günü yine kemik iliği aldılar. İlk alınan ilik yeterli olmamış. 10-15 güne sonucu verecekler. Ama durumu iyi değil, doktor da olumlu konuşmamış. Allah iyilikler versin, çektirmesin.

Dün kuzenimin ikizleri oldu. Hem de biri kız, biri erkek. Bugün hastaneye onları görmeye gideceğiz kardeşimle. Allah ömürlü etsin onları da.

Bu aralar hafif çaplı depresyondayım. Hep hastalıklar, hastaneler, olumsuz haberler, sıkıntılar, onun bunun işine koşturmacalar derken bende moral kalmadı. Üstüne üstlük bunlardan kaçımız da yok. Alıp başımı dağlara çıkasım var.En yakın arkadaşımı bile görmek, konuşmak istemiyorum. Benim zaten böyle de bir huyum var. Üzüntülüysem, kimseyi görmek istemem, kimseyle konuşmak istemem. Bırakın beni kendi halime, geçer derim ve geçer. Eşim ve oğlum da biliyorlar bunu ve elleşmiyorlar bana:)

Cuma, Ağustos 14, 2009

Çeşme'den Bildiriyorum 2

Arkası yarın gibi oldu bu yazılar. Geçen Cuma (yani tam 1 hafta önce) eşim de hazır işten ayrılmışken yıllık tatilimizi yapalım dedik ve Çeşme'ye geldik. Geldik diyorum, eşim, ben, oğlum ve gelinimiz:)) Hep birlikte güzel bir tatil yapıyoruz. Deniz, havuz, güneş, kum ve bol bol yemek. Herkes gevşemiş durumda. Salı günü ÖSS sonuçları açıklanacak haberi ile gerilen sinirler ertesi gün güzel haberlerle birlikte kendini rehavete bıraktı. Oğlum özel bir üni. nin b.sayar mühendisliğini kazandı. Kızımızsa 9 Eylül İng. İşletme'yi:)) Hepimiz mutluyuz. Bu arada cumartesi günü de evlilik yıldönümümüzdü, 19 bitti, 20 yıla giriş yaptık. Durmadan kutlama yapıp duruyoruz. Pazartesi günü döneceğiz. İzmir'de de halledilmesi gereken şeyler var. Kayıtlar var. Belki öbür hafta yine geliriz. Aslında eşimin çalışmaması güzelmiş, en azından tatil yapmak açısından. Ama şimdi çalışması daha da elzem hale geldi, çünkü 5 yıl üni. parası var. Gerçi sağolsunlar hem babam hem de k.peder bu konuda sonuna dek arkanızdayız, sakın yazlığı falan satmayın, biz yardım ederiz dediler. K.pederimin oğlunun oğlu diye, babamınsa ilk torunu ve üzerinde çok emeği olduğundan her ikisi için de oğlum pek kıymetlidir.

Haberler şimdilik bu kadar. Herkese iyi hafta sonları...

Cumartesi, Ağustos 01, 2009

Çeşme'den Bildiriyorum 1



Burası nasıl serin, rüzgarlı anlatamam. 45 dakika ötede İzmir'in içinde insanlar yanıyor. Biz burada gece 1 pike yetmiyor, 2.yi örtüyoruz. Yarın akşam eve dönme düşüncesi bile sıkıyor beni.

Resim internetten ama bizim sahil şu an tam da böyle. Deniz çok dalgalı ve etraf kite surfing yapanlardan dolayı rengarenk:))

Cuma, Temmuz 31, 2009

Misfortunes Never Come Singly


İngilizceyi Gatenby'den okuyanlar belki bu başlığı hatırlar. Lise son sınıf kitabındaki konulardan biriydi ve Brown ailesinin başına ardı ardına gelen talihsizliklerle ilgiliydi. Bu aralar biz de tam Brownlar gibiyiz.Aksilikler üst üste geliyor. Kayınpederin sağlık durumu hala istikrarsız. Geçen hafta aldığı kan ve iğnelerle biraz düzelirken, onların etkisi geçince tekrar kötüleşmeye başladı. Aksilik doktoru da yıllık izne çıkmış. Daha tedaviye başlanamadı yani.

Dün de eşim işten çıkarıldı. Gerçi bir süredir o da ayrılmayı düşünüyordu ama henüz değil. Şükür ikimiz de emekliyiz,evimiz var, aç değiliz açık değiliz ama insan kendini her ayki girdiye göre ayarlıyor. Şimdi planlar şaşacak. Piyasaların hali belli,yeni bir iş biraz zor gibi. Zaten o da bırakmak istiyordu, bu da bahanesi olacak, iş bakmayabilir. Bu arada en önemli sorun; ben bütün gün onunla napıcam?

Bu hafta 2 gün babamın tahlilleri var. Belki onlar bittikten sonra biraz yazlığa kaçarız ama annemleri de burada yalnız bırakmak içime sinmiyor. Ben oraya eğlenmeye gidicem. Onlar burada konu- komşudan yardım isteyecekler. Kayınpederden de çok uzak olmamamız lazım. Ardından oğlumun ÖSYS sonuçları gelecek, kayıt işleri olacak.

Bu yaz bitti bile sayılır. Ağustos geldi. Zaten bu ayın yarısı yaz, yarısı kış. Ardındanda ramazandı, bayramdı derken Eylül'ü de bitirmiş olacağız. Hoşgeldin sonbahar ve yine kış.

Ay, çok sıkıcı, iç karartıcı bir yazı oldu. Herkese iyi tatiller dileyip ben çekileyim. Sizlerin de içini daha fazla karartmayayım.

Dip Not: Başlığın anlamı "aksilikler tek tek gelmez". Ben size daha Türkçesini söyleyeyim "Bok bok üstüne kadı efendi" :))

Dip dip not: Resim internetten , gittigidiyor.com'da satılık bir kitap ilanından.

Perşembe, Temmuz 30, 2009

Demirtaş Ceyhun



Demirtaş Ceyhun vefat etmiş. Birer birer gidiyor güzel insanlar. Toprağı bol olsun, nur içinde yatsın.

Pazartesi, Temmuz 27, 2009

Yeni Türkü




Perşembe akşamı kardeşimle birlikte Yeni Türkü konserine gittik. harika bir gece geçirdik. yaş ortalaması 35 ve üzeriydi diyebilirim:)) Gerçi genç nesilden de kişiler vardı ama ağırlık 40 ve üzeriydi. O gençler düşürdü ortalamayı:)




Kayınpeder geçen hafta bayağı rahatsızlandı. Bu aralar acil servislerin müdavimi olduk. Bunda her hafta ER'ı seyretmemin etkisi var mı acaba? Pazartesi tahlil sonuçlarına göre kayınpederin kan değerleri asgarinin de altında, yerlerdeydi.Apar topar acile kaldırıldı. Hemen 2 ünite kan verildi ama o kan nasıl diriltti onu anlatamam. Çok şükür şimdi iyi. Kemik iliği alındı. 15 güne ancak sonuçları belli olacak. Ona göre de doktoru ilaç verecek. Kayınpederin kanser adı altında olan ama selim bir rahatsızlığı var. Kanser gibi öldürücü değil ama kan değerlerini düşürüyor, aşırı yorgunluk ve bel ağrısı yapıyor. Hastalığın tipik özellikleri bunlarmış. Milyonda bir görülen bir şey ama piyango ona vurdu.

Bu arada hem benim babama hem de kayınpedere kan verilince insan bazı şeylerin önemini anlıyor. Ben düzenli olarak tansiyon ilacı kullandığımdan kan veremiyorum, eşim de. Ama oğlumun bundan sonra senede 2 kez kan vermesini sağlayacağım. Hem kendi sağlığı için hem de en önemlisi ihtiyaç sahipleri için.

Bugün k.pederleri F.oça'ya götürüyoruz görümcemle irlikte. Birazdan çıkıcam. Anca akşama döneriz. Yarın temizlik var, sonra da anneme giderim.

Hafta sonu çok sıcaktı. Cuma günü eşim arabayla kaza yaptı. Daha doğrusu ona, hem de sürücü tarafındaki kapıdan çarpmışlar. Çok şükür ona bir şey olmadı ama kapı haşat, servise verildi. Taaa çarşambaya alıcaz. O nedenle en sıcak hafta sonunda biz evdeydik. Diyebilirim ki, hiç sokağa çıkmadık. Bütün gün klimanın altında oturduk. Gözünü sevdiğiminin denizi, Çeşmesi. Umarım bu hafta sonu bi problem çıkmaz da gideriz.

Dip not:Üstteki resim internetten, alttakini ise ben konser sırasında cep tel.la ve de uzak bir mesafeden çektim.

Pazartesi, Temmuz 20, 2009

??????



Geçen hafta genellikle annemlere giderek,içimde tarifsiz bir sıkıntı ile dolaşarak geçti. Malum oğlanın okul durumu. Allah ölüm kederi vermesin ama o sıkıntıya engel olamıyordum. Ne kadar kendimi avutmaya çalışsam da , önce sağlık desem de yüreğim üstündeki ağırlık, boğazımdaki yumru geçmek bilmiyordu. Eşimle, oğlumla yaptığımız uzun konuşmalar ve onun sözleri ile sonunda Y.aşar Üni. B.sayar Müh. ne vermeye karar verdik. Tabi, diğer seçenekleri de yazıcaz ama ilk tercih orası olacak, büyük olasılıkla da girecek oraya. En azından bir sonuca bağladık. Maddi olarak da , çok sıkışırsak yazlığı satarız diye düşündük. O da bize kalmama, yıl tekrarlamama sözü verdi, bakalım bu söz ne kadar tutulacak? Ama ilk kaldığı yıl okuldan alırız diye tehdit ettik te bizi ne kadar takacak bilmiyorum. Yaptığımız şey, çok içime sinmediği için çok da sevinçli ya da rahatlamış değilim. Ama bir önceki hafta kadar da kötü değilim.

Babam daha iyi. Kardeşim bu cuma dönüyor. Aslında onun da kontrolleri var ama annemlere iş için gidiyor dedik. Malum sözleşmeli öğretmen. Okullarla görüşmeye gidiyor sözüne inandılar. Eğer bir engel olmazsa Ağustos 20 gibi bu kez yeğenimi de alıp tekrar gelecek inşallah. O zaman babam da daha iyi olacağından hepsi birlikte Çeşme'ye bize giderler. Babama alt katta yatak yaparız. Tuvalet te var aşağıda. Yalnızca banyo için yukarı çıkar. Onu da idare ederler herhalde.

Hafta sonu yazlığa gidemedik. K.pederim rahatsızlandı. Cuma İzmir'e geldi, doktora gitti. Buraları sıcak diye tekrar F.oça'ya döndü.Pazartesiye tahlil verdiği için de pazar günü F.oça'ya gidip onu aldık, İzmir'e getirdik. Bugün de tahlilleri yapıldı. Saat 2 gibi sonuçları alıp tekrar doktora gidecekler. İnşallah iyidir.

Perşembe günü Yeni Türkü konseri var. Taaa gençliğimizin idolü bir grup. Gitmeyi çok istiyorum ama eşim istemiyor. Bugün kardeşimle konuşacağım. Onu razı edersem birlikte gideriz. Zaten perşembe akşamı bana gelip kalacaktı, ertesi sabah ta buradan otobüs servisine binecek. Hani hazır bizdeyken de iyi olur diyorum ama bakalım paşamız ne diyecek?

Yukarıdaki resim yine g.etty i.mages'dan. Şu aralar yalnız başıma kalabileceğim 2-3 gün istiyorum ama imkansız gibi. Sorumluluklar her şeyden önce geliyor. Kendi istediğimiz gibi yaşayacağımız zamanlar geldiğinde de galiba vücudumuz buna izin vermeyecek. Öff, pek karamsar oldu gene bu yazı ya. Yok yok ben gene de arada gülüp eğleniyorum da, hep böyle değilim yani. Bunun için bir kaç arkadaşla konuşmam yeterli. İyi aklıma geldi, ben gideyim de özellikle H.edo'yu arayayım. Canım arkadaşım bana şimdi moral yüklemesi yapar.

Herkese iyi haftalar...

Salı, Temmuz 14, 2009

Bozuk Moral

Eşim cuma günü için izin almıştı. Oğlum da kız arkadaşını çağırdı. Perşembe akşamüzerinden Çeşme'ye gittik. Galiba ertesi gündü ÖSS sonuçlarının pazar günü açıklanacağı duyuruldu. Pazar gününe dek her şey gülüş ahenk içinde geçti. Pazar sabahı sonuçlar hepimiz için hüsran oldu. Oğlum bir yerlere girecek ama asıl istediğimiz mühendislikler olduğu için hepimiz hayal kırıklığı yaşadık. Ziraat fakülteleri, Fizik,Kimya, Biyoloji bölümleri filan oluyor. Ama öğretmenlikleri değil, dikkatinizi çekerim. Buralara gitse, bitirse iş bulabilir mi, ne iş imkanları var hiç bilmiyoruz. Şimdi onların peşindeyiz.Kız arkadaşı da hukuk istiyordu. Onun da olmuyor. Ama onun puanı bizimkinin puanından iyi.O iktisat ya da işletmeye girebilir. İkisi de çok üzüldü. Ama bizim ana-baba olarak üzüntümüz farklı. Biz 2 emekliyiz. Evimiz de var. Artık tek kaygımız onun geleceği. Ama bunları henüz anlayabilmiş, algılayabilmiş değil. Gerçi geleceğin neler getireceği, ne tür iş imkanlarının doğacağını bilmiyoruz ama yine de bazı okullar ve bölümler insanı hayata 1-0 önde başlatıyor. Eşimle özel üniversite işini konuşuyoruz. Tut ki parayla oğlumuza etiket satın aldık, yaptık bir b.sayar ya da elektrik mühendisi. Bu arada gidebileceği özel üniversiteler İzmir'dekiler. Bunların diplomalarının piyasada gerçek anlamda bir değeri var mı? Yoksa, iş aramaya başlayınca "ha, parayla okumuş, geçiniz" mi diyecekler CV'de o okulların adını görünce? Sorular,sorular, düşüceler, düşünceler. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Ayrıca oğlumuz çalışma kapasitesine de güvenemiyoruz. Açıkçası ders çalışmayı sevmiyor. Şimdi başlattık özel okula, verdik 1-2 yıl 15-20 bin lira para. Sonrasında ben yapamıyorum, dersler ağır derse, at sokağa o kadar parayı. Zaten bi ton para sokağa atılmış oldu, o ayrı. Şu lise döneminde dersane ve özel hocalara döktüğümüz paranın haddi hesabı yok. Ama ne oldu? Hiç özel ders almamışlarla aynı puanı aldı. Ya o dersler alınmasaydı ne olacaktı, kimbilir? E, ders çalışmayan biri de mühendislikleri nasıl yapar bilmiyorum. Özel de olsa kimseye bedava diploma vermiyorlar.

Offff, offf, çok dertliyim, ne yapacağımı bilmiyorum. Kendi kendimi avutup "allah ölüm kederi vermesin, allah sağlık versin, bir yerlerde vardır onun da yiyecek bi topan ekmeği" diyorum.

Durumlar böyle. Burada sesli düşündüm, düşüncelerimi yazıya döktüm. Buraya da yazmasaydım çatlayacaktım.

Salı, Temmuz 07, 2009

DOSTLUK


Babamla ilgili haberler iyi. Kalçası kaynamaya başlamış. Bir sonraki kontrol Ağustos başında. İştahı da açıldı. Artık yemeye başladı, hatta şunu alsak, bunu pişirseniz falan diyor, şükür.

Ben hemen hemen her gün anneme gidiyorum. Kardeşim de orada ya, bu yazı eskisi gibi 4 kişilik çekirdek aile şeklinde geçiriyoruz:)) Eski günlerden, anılardan söz ediyoruz. Mutlaka 5 çayı içiyoruz. Akşamüstleri de eşim işten dönerken beni alıyor. Kendi evinin işleri n'oluyor derseniz, onları sabahtan yapıp bitiriyorum. Malum eşim işe gittiği için saah 7.30'da ayaktayım. Sabahtan her şeyi yapıyorum ki öğleden sonra bana kalsın:)

Cuma günü öğleden sonra 5 gibi çıkıp Çeşme'ye gittik. Bu kez çok iş yoktu. Yalnızca yastıklardan bazıları vardı yıkanacak, onları hallettim ara ara. Geçen hafta havuza girmiştim,denize gitmeye üşenmiştim. bu hafta sonu denize de girdim, siftahı yaptım. Eşimin izni ile ilgili en ufak bir umut ışığı bile yok. Biz bu yazı hafta sonları ile idare edeceğiz herhalde. Gerçi önümüzdeki haftadan itibaren ÖSS sonuçlarına odaklanacağız. O yüzden çok da önemsemiyorum tatil işini.

Yarın belki bir arkadaşımla buluşacağız ama onun da annesi ve oğlunu ayarlaması lazım önce. Ben uyarım dedim, ondan haber bekliyorum. En son yılbaşı günü rastlaşıp bir yerde 1 saat kadar oturup sohbet etmiştik. İşi gereği(doçent) okul-kitap-tez derken çok yoğun oluyor. Allahtan şu b.sayarlar var da her gün mailleşiyoruz ya da telefonlaşıyoruz. Yani birbirimizden haberdarız. Bu arkadaşım benim orta 1'den üniversite bitene dek sıra arkadaşım, o kadar eski dostuz yani.Zaten şöyle bir geriye baktım da benim en yeni arkadaşım 15 yıllık falan. Şunu da belirtmem lazım. Aslında bunlar benim dostum dediğim, iyi günümde de kötü günümde de hep yanımda olan kişiler. Arkadaşlar çok ama dost az bulunuyor. Ben yine şanslıyım ki dostlarım da var. Üstelik biz bir çok sınavdan da geçtik ve dostluklarımız perçinlendi.

Dostlara ve dostluğa...

Not:Üzerinde de görülüyor ama gene de belirteyim, foto getty images'ten.

Cuma, Haziran 26, 2009

Tatil

Artık günleri şaşırır oldum ve hayat ekspres hızında geçiyor. Cumartesi günü Çeşme'ye gidip, temizlik yapılması için anahtar bıraktık. Pazar günü sabah uyandığımda gözlerim sulanıyor, hapşırıyordum. Babalar günü olduğundan önce babamlara kahvaltıya gittik. Oradan F.oça'ya kayınpedere. Akşam eve geldiğimde tek kelime ile bitmiştim. Pazartesi sabahı hemen bankanın doktoruna gittim. İlaçlarımı aldım. Annem tel. etti. Babam yüzümü bile yıkayacak mecalim yok diyormuş Hemen dr enişteyi arayıp bir dahiliyeci ismi aldım. Aynı güne randevu alıp babamı götürdük. 3 ayda 14 kilo vermiş babam. Dr güzelce muayene etti, ultrasonda batın bölgesini inceledi.Ertesi günse tüm tahliller yapıldı, akciğer röntgeni çekildi. Çok şükür hiç bir şey yok. Dr tamamen psikolojik dedi. Babama da "amca kendinizi zorlayacak ve yemek yiyeceksiniz" dedi. Çünkü eskiden her dilimi 2 lokmada yutan babam şimdi bir kaşık yemeği kırk saatte yiyor, didikleyip duruyor yemeği. Hepimiz seferber olduk. Canın ne istiyor, onu alalım, pişirelim diye ama canım hiç bir şey istemiyor diyor, başka da bi şey demiyor. Sanırım her gün gezen, eğlenen, arkadaşları ile laklak yapmayı seven biri olarak evde sıkılıyor. Ama dr daha dışarlarda pek fazla gezmesini uygun bulmuyor. Zaten havalar çok sıcak,çıkılmıyor. Bakalım düzelecek babam ama nasıl olacak bilmiyorum. Şu 2 ay çabuk geçse de ayağının üzerine basmasına izin verseler çok iyi olacak.

Bu arada cumartesi günü gelinimiz de geldi. O da babamı çok zayıf buldu, hatta ağladı yazık. Bacakları çomak gibi kaldı babamın. Yüzü çöktü, avurtları çıktı. Salı akşamı da İstanbul'a döndü, o kadar izin alabilmiş.

Bugün annemlere temziliğe kadın gelecek. Ben de az sonra çıkıp gideceğim.Bu arada biraz düzeldim ama boğazımdaki yanma hissi hala devam ediyor.

Oğluşu, kız arkadaşı ile tatilde. Geçen cuma bize "biz ... ile tatile gidicez" dediğinde şok olduk. Ama demek ki artık böyle. Bize sadece ceplerine para koyup biletleri almak düştü:)) Kısacası tatilin sponsorluğunu yaptık. Bu akşam dönecekler. Yarın da biz Çeşme'ye gideceğiz, kısmetse. Umarım hava tekrar ısnır çünkü 2 gün denize girip, yayılmayı düşünüyorum. Yemek falan da yapamam. Geçerken T.ansaş'tan mezeleri alırız. Gündüz onlarla ekmek arası bi şeyler yapılır. Akşamları da (zaten 2 gece var)dışarıda bir şeyler yenir. Hiç bir iş yapmamak, dinlenmek istiyorum. Eşim bulmacalarını ben de 1 kitap götüreceğim. Oğlansa laptopunu alır, herkes mutlu mesut zaman geçirir.

Herkese iyi hafta sonları...

Çarşamba, Haziran 17, 2009

Hayatımdan


Üniversite sınavını atlattık, şükür. Dersane sınavlarından daha iyi geçtiğini söylüyor oğlum. Anladığım kadarıyla bir yerlere girecek te çok iyi bir yerlere değil ama. Neyse, sonuçlar gelsin ondan sonra bakarız hangi okul olacak diye. Bu arada mezun da oldu, hem de teşekkür getirmiş. Adam son anda arap atı gibi açıldı. Demek lise 5-6 yıl olsa işin sonu takdirname olacaktı:))

Bugün babası ile mezuniyet hediyesi olarak laptop almaya gidecekler. Bense önce Bospa, pazar alışverişi, sonra annemler. Kardeşim geçen Cuma sabahı geldi. O gün annemlerdeydik, akşam yemeğini de yiyip, öyle döndük. Cumartesi evdeydik. Pazar günü malum sınav. Daha yazlığı temizletemedim bile. Belki bu cumartesi gidip, anahtarı bırakırız. Çünkü pazar günü de malum " Babalar Günü". Önce babamlara, oradan F.oça'ya, kayınpedere. Bu hafta da Çeşme sefası olamayacak. Eşimin 1 hafta izni kaldı zaten, babamın rahatsızlığında 1 haftasını kullanmışdı. Hazır kardeşim de buradayken Temmuz içinde o 1 haftayı kullanalım diyorum, bakalım iş yeri izin verirse. Kardeşim Ağustos başında İstanbul'a dönmek zorunda. 4 Ağustos'ta kontrolleri var. Bu konu her şeyden önemli. İnşallah her şey yine iyi olur.

Babam daha iyi. Koltuk değneklerinin yardımı ile, sol ayağının yalnızca parmak ucuna basarak yürümesine doktor izin verdi. Tabii yalnızca evin içinde. Kendi ihtiyaçlarını görüyor, yemeğini artık bizimle sofrada yiyor, bundan iyisi Şam'da kayısı. Doktor 2-3 ay ayağının üzerine basmasına izin veremeyiz dedi. Haftaya da film çekilip kaynama durumuna bakılacak.

Cumartesi günü gelinimiz de İzmir'e gelecek. 2 gün izin almış. Haftasonu ile birleştirdi, salı günü dönecek. Bu tür ziyaretler babama moral oluyor. Sağolsun, çok sevenleri varmış. Ev hiç boş kalmadı. Akrabalar, konu-komşu. Babam zaten muhabbetçi bi insandır. Dışarı çıkamadığı için çok sıkılıyordu ama gelen-gidenle oyalanıyor.

Eşimin iş yaptığı bölgesi değişti. Artık Fethiye'ye dek tüm güney bölgeyi ona vermişler. Kalmalı gezilerinde ben de takılacağım ona. Bu yaz hareketli geçecek gibi, bakalım...


Dip not: Resim, internetten, ben çekmedim:)Ama tam da böyle bir yerde olmayı istiyorum.

Çarşamba, Haziran 03, 2009

Kırık Bir Kalça Hikayesi



Babam kalçasını kırdı., 18 Mayıs akşamı. O akşam oturmuş tv izlerken bir telefon geldi. Annem, kızım heyecanlanmayın, telaş yapmayın ama baban düştü, herhalde kalçasını kırdı, 112'yi çağırdık, çabuk gelin dedi. Ben böyle durumlarda tüm soğukkkanlılığımı yitiriyorum. Neyse, eşim beni yatıştırdı, doğru annemlere gittik. 112 ancak 1 saatte gelebildi, o gece yoğunluk varmış. Oğlum anneannesi ile kaldı, biz eşimle birlikte babamla gittik. 112 Tepecik hastanesine götürdü bizi. İlk etapta tamam çok ilgilenildi ama sonra çekilmiş filmin gelmesi 1 saat sürdü. Kalçasını kırdığı teyit edildi ve biz o gece hastaneye yatış yaptık. Ama ertesi gün 19 Mayıs tatili olduğundan sadece ağrı kesici vererek bizi 1 gün daha bekletmiş oldular. 20'sinde doktorlar gördü ve hemen ertesi gün ameliyat edilmesine karar verildi. Ameliyatı epidural yapmışlar, daha iyi oldu, odaya geldiğinde kendindeydi. İlk gece biraz ağrıları oldu ama sonra ağrısı falan da kalmadı. Ben 18 akşamından 24 akşamına dek gece gündüz hastanede babamla kaldım. Annemin kulaklar duymuyor, gözler iyi görmüyor, ayaklar desen zaten kendini bile taşıyamıyor, hastanede kalsa nasıl hizmet edecek. Son 24 Mayıs gecesi sağolsun, eniştem geldi kaldı, ertesi gün de zaten taburcu olduk. Bu kez de birkaç gün annemlerde kaldım, anneme neler yapması gerektiğini göstermek için. Şimdi de sabahtan öğlene dek kendi evimin işleri ile uğraşıp, öğleden sonra annemlere gidiyorum. Eşim işten dönerken beni alıyor vs. vs.

Komşularımızdan allah razı olsun, babamın düştüğü gece ve sonrasında çok ilgilendiler. Her derdimize koştular. Tabi bunda babamla, annemin aynı evde 45 senedir oturuyor olmalarının da etkisi var, herkes onları biliyor onlar da herkesi biliyor. Bir de babam çok girişken, çok tatlı dillidir, hani 7 kralla barışık derler ya, öyle. Mahalledeki herkese maddi, manevi yardım eder.

Çok şükür atlattık diyorum ama babamda şeker var, gut var, yüksek tansiyon var, kan değerleri düşük. Çok halsiz düştü. Güçlensin diye et, süt, yoğurt veriyoruz, gutu çıkıyor, başka bir şey veriyorsun şekeri çıkıyor. Yarın ortopedi kontrolü var. Eğer doktor olumlu bir şeyler söylerse pazartesi de bir dahiliyeciye götüreceğiz. Çok kilo verdi bu arada. Ben yine uzun süre buralarda yokum. Boş vakit bulursam blogları okumaya çalışıyorum, çok ender de olsa yorum da bırakıyorum.

Herkese sağlıklı günler...

Pazartesi, Mayıs 18, 2009

:((




Işıklar içinde yatsın...

Pazartesi, Mayıs 11, 2009

Anneler Günü



Baştan söyleyeyim pırlanta mırlanta değil, bildiğiniz imitasyon ama benim için pırlantadan bile daha değerli. Oğlum ilk kez kendi düşünüp, kendi parası ile bana anneler günü hediyesi aldı. Küpeleri de var ama benim kulak deliklerimden biri tıkalı olduğundan takamıyorum. Gelelim bu hediyenin alınış öyküsüne. Kız anaları lütfen bana kızmayın, okumaya başlamadan onu da belirteyim:)
Oğlum bugüne dek bana hiç bir özel günde (anneler günü, doğum günü, yılbaşı gibi)hediye almamıştır. Hep babası 2 hediye alır, biri oğlumdan bir benden diye. Kızla Ocak ayından itibaren çıkmaya başladıklarından beri, günler öncesinden yok sevgililer günü, yok doğum günü, sürekli özel günleri unutmama, özenle hediye seçme, ne hediye alacağına karar vermek için kızın yakın arkadaşları ile görüşme, yani çok ince işler peşinde benim oğlum. Haaa, demek ki bizim ki bilmediğinden değil istemediğinde bana hediye alma zahmetine girmezmiş dedim ve ona sakin bir şekilde "bak oğluşum, kız arkadaşınla ilgili tüm özel günleri hatırlayıp, hediye alıyorsun. Eğer bu sene anneler gününde bana -sen- hediye almazsan ben de sana hiç bir özel gününde hediye mediye almıyorum. Bu arada babana aldıracağın hediye sayılmaz , onu da bil" dedim mi, dedim, pişman mıyım, asla:))
Velhaslı-ı kelam, bu hediyenin esbab-ı mucibesi de bu. (ne kadar çok Arapça- Farsça tamlama oldu, umarım yanlış yazmamışımdır, Tanrı beni Hakkı Devrim'in gazabından korusun)

Biz de dün önce benim anneme kahvaltıya gittik. Oğlum dersane çıkışı oraya geldi. Onunla da yarım saat kadar annemde oturup, sonra ver elini F.oça. K.validelere görümcem, oğlu, onun k.valide ve k.pederi, teyzemiz, diğer kuzen, kocası, kızı, bir de k.pederin dayı kızı(büyük hala diyoruz) toplam 14 kişi olduk. Mangal yaktık, tabi o kalabalığa 2 mangal yakıldı, şaraplar içildi. Dün ayrıca kuzenin kocasının doğum günüydü, bu cuma da benim eşiminin doğum günü olacak. Hazır tüm aile bir arada iken çifte pasta kesildi, gülüş ahenk, mutlu mesut bir hafta sonu geçirdik. Dönmeden önce bahçeden güllerimizi, eriklerimizi de topladık. Tazecik köy yumurtalarımızı aldık, akşam 10 gibi eve girebildik. Sonrası banyo ve yatış.

Bugün anneme, kendi teyze kızları gelecek, ben de oraya gidiyorum. Bir tanesi İstanbul'dan geldi, özledim N. teyzeyi. Biraz alışveriş işlerim var. Birazdan onları halledip, sonra da anneme geçerim.

Şimdi burada anlattıklarımdan sonra herşey çok güllük gülistanlık sanmayın. Çok sıkıntılı şeyleri buraya pek yazmak istemiyorum, bir de akrabalardan bu bloğu gören olur diye. Ama geçen hafta perşembe , cuma bana, evimize ve annemlere zehir oldu. Çok kısa özetlersek anne tarafından kuzen, 20 ay önce evlendi, mobilya aldı, bunları ödemedi, şu an zaten kaçaklar, benim adımı kefil diye yazmış (bakın yazmış diyorum, asla imza falan atmadım), adam benim üstümden tahsilat yapmaya çalışıyor. Benim adama diyecek hiç bir lafım yok, malını satmış mı,satmış, parasını alamamış mı, alamamış. İlginç olan kuzenin annesi yani teyzem. Herkesi sahtekarlıkla suçluyor ama oğluna laf yok. Tamam bu parayı annesi ödeyecek şimdi. Ama mobilyacı iyi niyet gösterdi bunlara, bir kez daha taksit yaptı. O senetler tekrar 12 ayda ödenecek. Mobilyacı senetlerin tamamı ödenemeden de senetleri vermiyor bize, tahsilat makbuzu ile parayı alıyor. Ben şimdi 1 yıl huzursuz olucam. Olur da ya mobilyacı da bunlara kızıp, o senetleri 2. kez ödetmeye kalkarsa.Ben mahkemelerle falan uğraşmak istemiyorum. Biz memur zihniyetli, dürüst insanlarız. Malımı alır, kk taksite böldürür,öderim. Ne işim olur, mahkemeyle, elin mobilyacısıyla. Olay bu çözüme bile 2 günde ulaştı. Eşim söylenir durur. Ben zaten sinir içindeyim. Annem bunu yapan kendi akrabası diye ezilir, ben ona daha çok üzülüyorum, böyle hissetme diyorum ama dinlemiyor. Babam ayrı ateş püskürüyor bunlara. Üstelik bir de hala kuzenle olmasa bile (annemden dolayı) teyzemle saygı çerçevesinde, kimseyi kırıp üzmeden konuşmaya çalışıyoruz. Evde hepimiz birbirimize yağıp, esiyoruz ama onlarla tel.da gayet ince ve kibarız. Aman kimse incinmesin. Bu çözüme rağmen hala daha da içim rahat değil. Bence tek çözüm paranın tamamını verip, o senetleri almaktı. Üstelik bunu yapacak paraları da var ama toptan vermek istemiyorlar, parça parça maaştan ödeyeceklermiş. Bu arada borç tutarı 4.000 lira . Bu da böyle bir şeydi. Umarım bir daha böyle kötü insanlarla ve olaylarla karşılaşmam.

Herkese iyi haftalar.

Çarşamba, Mayıs 06, 2009

Hıdrellez



Dün malum Hıdrellez gecesiydi. Dilek dilemeden olmaz. Ama eşim işten geldikten sonra koşu bantında 1 saat kadar koştu, duş aldı, yorgunum çıkamam dedi. Oğlum saat 9 gibi dersaneden geldi, o da yorgundu garibim. E, ben dileklerimi hangi gül ağacı dibine gömücem? Demokrağsilerde çareler tükenmez. Hafta sonu Foça'dan, bahçemizden getirdiğimiz, vazodaki güllere bağladım ben de dileğimin yazılı olduğu kağıdı. Eşim de benden gördü, o da yazdı dileğini ve bağladı. Oğluma "sen de yazsana dileğini" dedik. Siz zaten benim dileğimi yazmışsınızdır, uğraşamam şimdi dedi. Çocuk haklı. Karı koca ikimiz de oğlumuzun ÖSS'de iyi bir üniversite kazanmasını diledik, çünkü aldığı puanlara bakılırsa işimiz Hızır ile İlyas'a kaldı:))

Salı, Nisan 28, 2009



Epeydir ihmal ettim burayı. Gezmekten zaman bulamıyorum:)) Blogları okuyorum, bazen yorum da yazıyorum ama kendi bloğuma zaman ayıramıyorum.
Gerçi bugün de iş yani gezmek çok ama sabahtan temizlik var. En azından öğlene kadar evdeyim. Bu arada buraya da bir şeyler yazayım dedim.
Bugün doğum tebriğine gideceğim. Arkadaşımın kardeşi doğum yaptı, oğlumuz var. Henüz hastanedeler. Oraya gideceğim. Sonrasında da kuaföre gidip, saçımı boyatacağım. En sıkıldığım anlar onlar oluyor. Hiç bir şey yapmadan 2-3 saat boşa zaman gidiyor. Artık kuafördeki tüm gazete ve dergileri hatmediyorum.
Yaz bir türlü gelemiyor. Havalar ısınır gibi ama bir serinlik te var.Hafta sonu Çeşme'deydik. Güneşte oturunca güzel ama evlerin içi buz gibi. Kuzenlerle gittik. Balık-şarap yaptık. Akşam da hem şarabın hem temiz havanın etkisi ile erkenden uyumuşum.
Yarın görümcemle birlikte k.valideleri F.oça'ya götüreceğiz. K.peder durunamıyor artık. Yaz taşınması yapıyorlar yani. Ben oğlumun ÖSS'si nedeni ile Haziran'da evi temizleteyim diyorum. Çünkü öncesinde kalmalı gidemiyoruz, her hafta sonu dersane var. Eğer eşim de iznini ayarlayabilirse, 14 Haziran günü ÖSS çıkışı hemen Çeşme'ye kaçıp 15 gün kafa dinlemek istiyoruz. Bakalım, kısmet.

Aldığım kitaplardan M.ario L.evi'nin "Karanlık Çökerken Neredeydiniz?" kitabını bitirdim. Araya bir İ.nci A.ral "S.afran S.arı" ve T.una K.iremitçi "Dualar Kalıcıdır" sıkıştırdım. Şimdi de V.edat T.ürkali'nin "Yalancı Tanıklar Kahvesi" ne başladım. Ha, en önemlisi geçen hafta İzmir'de Tüyap Kitap Fuarı vardı, oraya gittim. Geleneksel olarak Pe.nguen'in geçen yılki ciltlerini aldım oğluma, bir de onda olmayan son 2 K.omikaze kitabını. Kendime ise T.una K.iremitçi'nin "Küçüğe Bir Dondurma", Mar.io L.evi'den "İstanbul bir Masaldı" ve derleme bir kitap olan "Anlatmasam Olmazdı" kitaplarını aldım. Görüyorsunuz, ben bir yazara taktım mı, tüm kitaplarını almaya başlıyorum:)Ama kitapların hepsini anneme verdim, önce o okuyacak, çünkü benim şu an elimde okunacak 2 kitap var. Onları bitirmeden almak istemiyorum, yoksa o okumadığım kitapları gördükçe kalbim sıkışıyor, resmen vicdan azabı çekiyorum. Bu arada T.una K.iremitçi'nin tüm kitaplarını okumuş biri olarak yazarlığında büyük aşama olduğunu söyleyebilirim. "Bu işte bir yalnızlık var" gibi ilk kitaplarında (bunu eski postlarımda da yazdığımı anımsıyorum) bir tat eksikliği vardı. Bu tamamen kişisel bir görüştür, onu da belirteyim. Kurguda mı, üslupta mı çıkaramıyordum ama bir şey eksikti. Son okuduğum "Dualar Kalıcıdır"da o aradığım tadı buldum. Ne bir eksik, ne bir fazla. Herşey yerli yerindeydi. Okuduğum 3 kitabı da öneririm.

Artık çıkmam lazım, kadını evde temizlikle başbaşa bırakıp, ben doğum tebriğine gitmeliyim. Herkese iyi haftalar...

Perşembe, Nisan 09, 2009











Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Zeytinburnu Şubesi ile TNT Ekspres firmasının ortaklaşa yürüttükleri kitap toplama kampanyası başladı. 4440868 no'lu telefonu aradığınızda Türkiye'nin neresinde olursanız olun evinize, kapınıza kadar gelip ,bağışlamak istediğiniz kitapları hiç bir ücret istemeksizin, teslim alıyorlar. Süre de epey uzun. Nisanın ilk haftası başladı, Eylül'e kadar sürecek. Konu ile ilgili detaylı yazı burada. Ben dün epey bir kitap gönderdim.

Artık okumadığınız kitaplarınız, kendilerini okuyacak çocuklara ulaşmak istiyor. Hadi, kütüphanelerinizi tarayın bakalım:))

Pazartesi, Nisan 06, 2009

Yorgunum


Çarşamba'dan beri koşuşturmaktan yorgunum ve o koşuşturma hala sürüyor. Neyse, böyle güzel şeyler için olsun da...

Çarşamba günü sabah 9'da evden çıktım. Perşembe günü arkadaşlarımız görümceme gelecekti. O da "yemekde değil ama kek, börek işinde beceriksizim, n'olur yardıma gel" demişdi. Sabah gevreklerimi alıp görümceme gittim. Hızlı bir kahvaltıdan sonra çıkıp önce S.oyak'a gittik. K.valideler ev almak istiyor ve k.peder "hadi hala görüşmediniz mi?" diye bizi sıkıştırdığından çarşamba günü o işi de halletmemiz gerekiyordu. Gerçekten de 9 ayın çarşambası o çarşambaya geldi:)) Oradan Organize'ye geçtik. Önce 5 liraya acayip güzel, bluzlar, etekler ve şortlar aldık. Oradan da başka bir mağazaya gidip oğluma B.illabong tişörtlerden aldık. Onlar da 15 lira. Tekrar geri dönüp ,malum o gün pazar var,Bos.pa'ya girdik. Hem ertesi gün için , hem de evin ihtiyaçlarını aldık. Eve girdiğimizde saat 2'ydi. Görümcem benim iş yapacak halim kalmadı dese de, ben "hadi bakalım,iş başına, marş marş" çekince mecburen işe koyuldu. Saat 7 gibi her işimiz bitmiş ve hazırdı. Bir tek ertesi gün böreği pişirmesi kalmıştı.Eve girdiğimde saat 8'di.

Ertesi günse sabahtan yine kalk, yemeği pişir, banyo yap, föne git, oradan tekrar görümceme. 2 de sürpriz konuk vardı. Diğer arkadaşların haberi yoktu geleceklerinden. Ama aynı dönemde çalıştığımız yeni emekli olan arkadaşlardı. Muhabbet ve kahkaha dolu bir gündü. Eskileri bazen gülerek, bazen de kızarak(özellikle despot amirleri) andık.

Cuma günü 2 çeşit yemek yapıp anneme götürdüm. Teyzem olduğundan annem çeşit olsun diye fazla yemek yapmaya çalışıyor ama hem kalbi hem de ayakları nedeniyle yorulunca hemen yatağa düşüyor. Ben de o yorulmasın diye yemek götürüyorum, özellikle zeytinyağlıları. Cumartesi günü eşimin Ankara'dan gelen kuzeni için sülaleyi toplayıp kahvaltı hazırladım. Daha çok brunch gibi oldu, 11 gibi oturup 3 gibi kalktık sofradan. Onlar gidince ortalığı toplayıp eşimle alışverişe gittik. Böyle harala gürele geçiyor günler.

Bugün de yine 2 çeşit yemek yaptım, anneme gidicem. Ama öncesinde biraz banka işlerim var. Onları halletmem lazım.

Haftaya yağmurla başladık. Gerçi yarından sonra yağmur diniyor ama hava yine bulutlu olacakmış. Aman, yağsın hiiiiç şikayet etmem, zaten eden de olduğunu sanmıyorum. Geçen yaz acısını çektik, bu yıl rahat edelim.

Herkese iyi haftalar...

Not:Resim, g.etty i.mages'dan . Mevsime uysun diye.

Salı, Mart 31, 2009

Ömer Hayyam'dan Bir Şiir




İzmir'in yerel gazetelerinden biri E.ge T.elgraf. Dünkü sayısında İ.kinci L.iman köşesinin yazarı K.aya Ç.elikkanat'ın Hayyam'dan alıntı yaptığı şiir çok hoşuma gitti.

Camiye namaz kılmaya gelmedik.
Buradan çaldığımız seccade eskidi de ,
Onu değiştirmeye geldik.

Pazartesi, Mart 30, 2009

Cuma, Mart 27, 2009

İyi ki Doğdun Oğluşum



Bugün oğluşumun doğum günü. Üstelik bu doğumgünü diğerlerinden farklı, çünkü 18 yaşını dolduruyor. Yani artık bizden çıktı. Okulda, devlet dairelerinde her yerde kendi başına işlem yaptırabilir,bizden izin almasına gerek kalmadı. Ühüüüü, yani benim bir kimliğim eksildi, artık "veli" değilim.

Canım oğlumun doğum günü olduğu kadar benim de doğum günüm bugün. Onunla birlikte yeni bir yaşama başladım, hem de 29 yaşımda. Anne olmayı, sabırlı olmayı, hoşgörülü olmayı, empati kurmayı, olaylara daha ılımlı yaklaşmayı,birine bu derece aşık olunabileceğini, onun için ölümü bile göze alabileceğimi öğrendim. Hepsini o küçücük yaratık öğretti bana, hem de bunun için hiç bir çaba harcamadan.

Canım oğlum, yolun hep açık olsun, mutlu ol, sağlıklı ol, başarılı ol, kötü insanlarla karşılaştırmasın seni hayat(çünkü onlarla nasıl baş edeceğini bilmiyorsun)

Cuma, Mart 20, 2009

MUTLAKA OKUYUN



Serdar Turgut'un pişmanlık yazısı. Lütfen okuyun. İlle bunları yaşayıpta mı pişman olması gerekiyordu? Bizim gördüğümüzü niye görmediler ya da görmek istemediler? Bir de bu adamlar sözde gazeteci. Olayları bizlerden daha iyi görüp, değerlendirmeleri gerekmez miydi? Umarım sadece o değil, diğerleri de uyanmışlardır gaflet uykularından...

"Yeni öteki Türkiye

Bir zamanlar 'öteki Türkiye' diye bir kavram ortaya atıp, ona ait insanların tanımını yapıp, sahip çıkma mücadelesi vermiştim.
Şimdi bakıyorum da 'öteki Türkiye' tanımını güncel koşullara uygun olarak yeniden yapma ve 'Yeni öteki Türkiye'yi oluşturan insanların haklarına sahip çıkma mücadelesi vermek gerekiyor.
İlk önce bu yeni ötekileştirenlerin ortak niteliklerinin bir tanımını yapıp, tanım konusunda net olmamız lazım.

İşte ülkenin 'Yeni öteki Türkiye'sini oluşturan insanların ortak yanları:

1-Bilgili, birikimli ve eğitimliler.

2-Kimlik politikalarına fazla önem vermiyorlar. Çünkü kendi kimliklerini meslekleriyle oluşturmuş durumdalar. Mesleklerine saygıları var. Meslekli insanlara genelde saygılılar.

3- Hayatta en fazla önem verdikleri konu bir sınıfın geleceği veya bir siyasi fikrin gelecekteki hakimiyeti filan değil. Daha çok ailelerinin ve çocuklarının geleceği ile alakadarlar. Onlar için ilk olarak aileleri geliyor. Dolayısıyla önceliği siyasetine, mezhebine, ideolojisine veren insanları ne anlayabiliyorlar ne de onlarla anlaşabiliyorlar.

4- Bu grup kendi yaşamlarında toplam kaliteye çok önem veriyor. Toplam kalite arayışının paralı olmakla alakalısı bulunmadığını biliyorlar. Hayatından kalite arayışını çıkarmış insanların, buldukları mazeretleri kabul etmiyorlar. Bir insanın kendisine dikkat etmesinin başta insanın kendisine ve ailesine saygıyla alakalı olduğunu biliyorlar. Bunların çoğu zengin insanlar da değiller. Mesleklerini iyi yapıp ona uygun para kazanıyorlar.

5- İnanç konusunda yoğun düşünüyorlar. Kendisine dindar diyenlerin inancı tekellerine alma girişiminden son derece rahatsızlar. İnancın sadece kendisine dindar diyenlere bırakılamayacak kadar önemli olduğunun da farkındalar.

6- Bu ülkede paylaştığımız hayatın geleceği konusunda hiçbir görüşün somut bir şey söylememesinden çok rahatsızlar. Bu kesimde gelecek korkusu çok yaygın.

7- Özel yaşamlara da karışılacağı bir Türkiye'ye gidildiği korkusu da var bu kesimde.

8- Bu kesimin kadınları neredeyse panik içinde. Dindar olduğunu söyleyenler ilk önce kadınlara baskı yaptığından, bu kesimin kadınları özellikle çok rahatsız.

9- Bu kesimde birçok önyargının aksine dindarlık da hayli yaygın. Ancak bu kesim kendi dindarlığını öyle etrafa göstererek yaşamaktan utanıyor. O şekilde dindarlığını göstermeye çalışan insanlardan da rahatsız oluyor. AKP'nin dindarlığı kullanış biçiminin Türkiye'yi hızla bir din diktatörlüğüne götürebileceğinden ürküyorlar.

10- Bu kesim Atatürk'ü anlamaya çalışıyor ve onu seviyor. Bu memlekette Atatürk'ü sevenlerin ve bunu ifade edenlerin neredeyse bir çete üyesiymiş gibi algılanmaya başlanmasından çok rahatsızlar.

11- Çoğunluk en azından bir yabancı dil konuşuyor ve Batı yaşam biçimini biliyor. Türkiye'nin sıradan bir Ortadoğu ülkesine dönüştürülmesi ihtimali onları korkutuyor.

12- Cemaatler ile ilgili söylentiler, özellikle Fethullah Gülen hakkında konuşulanlar onları ürkütüyor. Gülen cemaatinin özellikle okullara el atmış olması başta 'öteki Türkiye'nin kadınlarını ürkütüyor. 'Çocuğumun geleceği ne olacak, ne yapacağız?' korkusu yaygın.

13- Sanıldığı gibi bu insanlar elit filan değiller. Paylaşılan hayatın her sınıfından insanların zevkleri ve tercihlerini onlar da paylaşabiliyor. Sadece bu insanlar beyinlerini kompartımanlara ayırıp hayatın farklı boyutlarından bir şeyler alabiliyorlar. Tek boyutlu değil, çok daha karmaşıklar.

14- Türkiye'deki toplam kalite düşüşü ve estetikten yoksunluğun yaygınlaşmasından rahatsızlar. Hayatından toplam kalite arayışını ve estetik kaygıları çıkaran insanların siyaseten el üstünde tutulmaya başlanmasının anlamını çözemiyorlar. Bu durum onları gelecek için daha da kaygılandırıyor. Türkiye'de bir 'Üçüncü dünya diktatörlüğüne mi gidiliyor?' sorusu kafalarda.
Evet bazı temel ortak özelliklerini saymaya çalıştığım bu insanlar aslında Türkiye'nin dünyada dik bir biçimde durmasını ağlayacak, meslekli, bilgili, birikimli ve kaliteli, medeni insanlar.
Eski 'öteki Türkiye'yi oluşturan insanlar, kendilerine ait partinin de iktidara gelmesiyle 'artık sıra bize geldi' diyerek, öfkelerini, kinlerini hiç saklamaya gerek duymadan Türkiye'nin omuriliğini oluşturabilecek insanların belini bükmeye başladılar.
Bu sessiz, makul insanlardan artık öç alınıyor ve daha da alınacak gibi görülüyor. O gruba ait işadamına da bu yapılıyor, gazetecisine de, üniversite hocasına da, öğretmenine de... Her meslek grubundan insanın üzerinde büyük bir psikolojik baskı var.
Bu Şerif Mardin Bey'in bahsettiği mahalle baskısından çok daha ağır bir baskı. Çünkü işin içine polis devleti uygulamaları da sokulmaya başlandı. İnsanlar belirli bir şekilde davranmadıkları, konuşmadıkları, düşünmedikleri için ve hatta belirli bir şekilde görünmedikler için bile sadece dışlanmaktan değil artık cezalandırmaktan da korkar hale geldiler.
Açıkça söyleyeyim; kendimi ait gördüğüm bu grubun insanlarından çok daha fazla ben korkuyorum. Çünkü meslek gereği başımızdaki iktidarın ne kadar kindar ne kadar acımasız olabileceğini biliyorum. Geçmişte bunun öneklerini çoğu defa gördüm. Planlı, koordineli ve yalan söyleyerek çalışıyorlar. Ve kendileri hakkında yalan söylüyorlar...
'Söylemiyoruz' diyenlere de, genel seçim akşamı partisinin balkonundan konuşan başbakana bir bakın, bugün konuşana bir bakın. 'O gece yalan söylemiş olduğu bariz değil mi?' diye sormak gerekiyor.
İkiyüzlü liberaller dışında iktidara 'yeni öteki Türkiye' insanları arasında da destek vermek isteyenler vardı ama korkunç gerçek ortaya net olarak çıkmaya başladığından, iktidarın ajandasının tamamen başka olduğu anlaşıldığından, o potansiyel destek şimdi yerini gelecek korkusuna ve paniğe bırakmış durumda.
Bu yazıyı, o zamanlar yazmakta olduğum Hürriyet gazetesi tamamen farklı siyasi oluşumlara destek verdiği halde AKP'ye açık destek vermiş ve iktidara gelmelerinin doğru olacağını yazmış olan bir insan olarak yazıyorum.
Çok uzun süre pişman olmadım o desteğimden. Tam kendimden kuşkuya düşüyordum ki seçim gecesi konuşması gibi bir gelişme oldu, yine destek verdim. Şimdi acı bir şekilde anladım ki; tüm o konuşmalar benim gibi insanları manipüle etmek için planlı olarak yapılmış.
Aldatıldık, yanıldık ve evet; pişmanım... Bütün bunları bırakın, şimdi daha da önemlisi bizim gibi insanların bu ülkede geleceği tehlikede.
Tehlikeyi açıkça söyleyeyim; totaliter-otoriter hatta faşizan bir yönetim kuruluyor ülkede.
Daha da kötüsü bu sistem içi öfkeyle dolu olan sıradan insanın, gündelik faşizmini de yoğun bir şekilde içerecek.
Bizim ise tek umudumuz; azınlık hakkımızın korunmasını talep etmek ve bizim dışımızdaki her türlü azınlığın haklarına sahip çıkmış görünen dünyanın bizim azınlık haklarımıza da sahip çıkmasını ummaktan ibarettir.
Acı çok acı bir şey bu olanlar ama ne yapayım, birisinin de acı gerçeği mümkün olduğunca açık olarak söylemesi gerekiyordu..."

Perşembe, Mart 19, 2009

Dün



Nereye gideyim diye düşünürken önce halamlar geldi aklıma ve aradım. Ama halam grip olmuş, yatıyormuş.Oraya gitmekten vaz geçtim. Sonra eşim aradı, F.oça'ya gidiyormuş, benimle gelsene dedi. K.peder de gelecekmiş ama onu evine bırakıp, dönüşte de alacakmışız. Eh, o zaman olur dedim. Saat 12 gibi önce babasını sonra da beni aldı. Hafta içi olduğu için yollar da sakindi. K.pederi evine bırakıp, F.oça'ya geçtik. Hava kapalı ama güzeldi. Arabayı j.andarmaya yakın bir yerlere park edip küçük denizin oradan yürümeye başladık. Kalenin çevresinden dolanarak, tekrar çarşıya girip kısa bir tur attık.Sonra birşeyler yedik. Sonra da arabayla Mersinaki tarafına gittik. O sırada yağmur yağmaya başladı. Arabanın camlarını açıp temiz havayı, deniz ve yağmur kokusunu içimize çektik, terapi gibi geldi. Dönüşte k.pederi almaya gittik. Yolda bu oğlaklar ve onların anne-babaları:)) karşıladı bizi. 7-8 kadar oğlak vardı. Ama hepsini bir arada çekmek mümkün olmadı, sürekli hoplayıp, zıplayıp kaçışıyorlardı.


Ben en çok bunu sevdim, kartopu gibi.İnsandan kaçmıyorlar, mıncıkladık, sevdik.


O şanslıydı, annesi vardı ve şapur şupur emiyordu annesini.



Buncağızı ise oradaki bir köylü satın almış. Keçilerin sahibi de onu annesinden ayırıp vermiş. Şimdi yeni sahibi biberonla besliyor onu:(


K.peder sağolsun çay demlemiş. Orada evin açıldığını görenler hemen bir gelir, yoklarlar. Baktık, 2 komşu da gelmiş. Hep birlikte bahçede çay içtik. Gerçi biraz soğuktu ama yağmur yoktu. Sonra da toparlanıp evimize doğru yola çıktık. Yolda kah yağmur yağdı, kah kesildi.

Bu arada İzmir'de özellikle K.arşıyaka tarafında oturanlar, dikkat. Çiğli'de ışıklarda F.ıstık M.ıstık diye bir baklavacı açılmış, aman allahım, tarifi mümkün değil ki benim tatlı ile fazla aram yoktur. Adı ne bilmiyorum ama böyle küçücük, içi süt kaymağı ve antep fıstığı ile doldurulmuş bir baklava çeşidi var, of, of , of . Şiddetle öneririm. Eşim arkadaşlarından methini duymuş, hemen durdu önünde, aldık. Tabi kutunun yarısı dün akşam bitti, bu da kalan kısmın resmi:))



Bugün aslında bir toplantımız vardı ama gideceğimiz arkadaşımızın babası rahatsızlanmış, acil şifalar ona da.

Herkese sağlıklı günler...

Not:Yalnızca en üstteki F.oça resmi internetten alınmıştır. Diğerleri benim sefil cep tel. ile çekildi:))

Pazartesi, Mart 16, 2009



Hafta sonu bir açıp bir kapayan hava yüzünden güvenip te bir yerlere gidemedik. Cumartesi günü biraz alışveriş ve sahilde dolaşma, pazar günü de anneleri ziyaret ve evde iş güçle geçti. Pazar günü çayın yanına yeni bir kek denedim ki tarifi diğer bloğumda. Biraz ütü, biraz çamaşır. Akşam aşağıda oturan teyzemiz geldi,mısır patlattık, var mısın yok musun seyrettik, falan filan. Yeni bir haftaya başladık yine.
Herkese iyi haftalar

Not:Resim getty images'den