Cuma, Haziran 30, 2006

Zor Hayat :))

Hafta nasıl geçti anlamadım. Salı günü annemi doktora götüremedim. Çünkü doktorumuz bir seminere katılmak üzere şehir dışındaymış. Salı günü dönecekmiş. İnşallah önümüzdeki hafta gideceğiz. Zaten bir rahatsızlığı yok. Rutin kontrol. Ama annem çok stresli bir insandır. Her kontrol öncesi bizi de strese sokuyor. Zaten bu kontrol tarihine karar vermesi bile 1-2 ay önceden başlıyor. Babamın tabiri ile herşeyi çok "damtraklı", yani fazla kuralcı gibi bir şey demek oluyor. Bizim ailede böyle deyimler ve sözcükler çok fazladır. Biz birbirimizi anlıyoruz da bazen diğer insanlar ve aileye yeni katılanlar "ne diyo bunlar "der gibi bakıyorlar o zaman açıklama ihtiyacı duyuyoruz.

Çarşamba günü arkadaşımla birlikte AOS'a fabrika satış mağazalarına gittim. Kendime bir kot capri ve bluz, oğluma 3 tane tişort ve 1 plaj havlusu aldım. Arkadaşım da oğluna 1 mayo ve 2 tişort aldı. Ancak biz bunları yaklaşık 3-4 saat dolaşarak hallettik. Bu arada arabanın sıcaklık göstergesi sürekli 40-42,5 arasında gitti, geldi. Varın siz anlayın yani sıcağı, nemi. Oradan da bostanlı pazarına geçtik ama yorgunluktan tekstil kısmına giremedik bile. Biraz meyve-sebze alıp hemen döndük.

Dün akşamüzeri görümcem telefon etti,akşam napıyorsunuz diye. Evdeyiz dedim. Hadi birlikte bir yerlere gidelim dedi. O, kızı, kocam, ben, oğlum, kuzenleri, onun eşi ve kızı Bostanlı'da deniz kenarında bir yere gittik. Deniz püfür püfür esiyor. Yol trafiğe kapalı, gürültü yok. Balıklar, kalamarlar, midyeler. Onlar rakı içti, ben bira. Rakıyı bir türlü sevemedim gitti. Bu yaştan sonra da alışacak halim yok. 2 bira , deniz, balık derken bir de havai fişekler patlamaya başladı. 3 genç bizden ayrılıp başka bir kafeye oturmaya gittiler.Biz 5 yaşlı(!) başbaşa kaldık. Muhabbet güzeldi. Gece kendimi yatağa nasıl attığımı bilemedim. Sabah da kalıp gibi kalktım.

Şimdi ufak bir çanta hazırlamak lazım. Malum akşamüzeri Çeşmeye gidicez. Haftasonu yine deniz, havuz, güneş. Valla hayat zor be:))

Pazartesi, Haziran 26, 2006

Tatil

Geçtiğimiz hafta pazartesi günü arkadaşım arayarak Çarşamba günü Çeşme'ye bizim yazlığa çocukları da alıp gitmemizi teklif etti. Ben tabi hemen atladım ama önce ikna edilmesi gereken bir koca faktörü vardı. Benim koca biraz problemli. Gece evde yalnız başına kalamıyor. Tamamen psikolojik. Ya hastalanırsa, ya kalp krizi geçirirse gibi felaket senaryoları yazıyor ve bunlarda çok ciddi. Fakat bu arkadaşımız ve eşi onun üniversiteden arkadaşları (ben tanışınca kızı çok sevdim ve çok iyi anlaştık) onları kıramadı, kabul etmek zorunda kaldı. Ama bana vıdı vıdı yaptı, beni bırakıp gidiyorsun, ya başıma bir şey gelirse diye iç kurdu şeklinde beni yedi bitirdi. Bizim de böyle bir problemimiz var. Bi ton aidat ödediğimiz yazlık orada duruyor, biz yazın İzmir'i bekliyoruz. Haftsonundan haftasonuna Çeşme'ye gidebiliyoruz. Neyse, biz arkadaşla çarşamba sabahı çocukları da alıp yola çıktık. Ev tabi bu sezon ilk kez gidildiğinden rezil durumdaydı. Çocuklar hemen giyinip havuza, bizse temizliğe koyulduk. Ev tripleks olduğundan akşama kadar anca sildik süpürdük. Bu arada tüm tabak çanak bulaşık makinasına atıldı. 4-5 postada ancak onlar yıkandı. Tüm giysiler ve çarşaflar rutubetten küf kokmuştu. Onlar da 4-5 postada makinada yıkandı, asıldı, kurutuldu ama ütü kısmı daha sonraya bırakıldı. O akşam geç de olsa biz de bir havuz sefası yapabildik. Ertesi gün tamamen dinlenme üzerine kurulu bir gün ,akşamına Çeşme sefası, ertesi gün ise camları sildik. Evin camları o küçük kare kare camlardan. İnsana sanki yüzlerce cam silmiş hissi veriyor. Cuma akşamı beyler de geldi. Zaten harala gürele derken pazar oldu ve akşam saat 7 gibi çıkıp eve geldik. Orada üzerimize pike örterken İzmir cayır cayır yanıyordu ve beni bu cehenneme geri getiren eşime buradan tüm saygı ve sevgilerimi iletiyorum:D

Bu arada okullar kapandı, karnemizi aldık. Neyse bir son dakika sürprizi falan olmadı, teşekkürle geçti oğluşum. Şimdi de fm mi, tm mi seçilecek ikilemi var. O fm istiyor ama karne notlarına bakarsan tm'ci görünüyor. Derslere çalışacak olan o. Bu yüzden herhalde onun istediği gibi fm olacak. Ama işimiz zor. Düzenli ve çok çalışması lazım ama bizimki bu konuda çok rahattır.

Bugün herhalde anneme giderim. Yarın temizlik. Çarşamba da annemi rutin kontrolü için kalp doktorumuza götüreceğim. İnşallah herşey yolundadır. Sonrası için henüz program yok. Bu arada salı günü temizlik sonrası arkadaşla organizedeki fabrika satış mağazalarına gideceğiz. Geçen sefer gittiğim bir mağaza var. Adını unuttum ama yerini biliyorum. Yalnızca büyük beden çalışıyor. 40-56 arası. Bir yazlık pantolon aldım. Ben 44 giyiyorum. Oysa aldığım oradaki en küçük beden 40 bile hafif belden bol geldi. Yani hem morali düzeliyor insanın hem de cebi. Hem spor,hem günlük hem de abiye kıyafetler var. Eğer yarın bir terslik olmaz da gidersek bir sonraki postta firmanın adını da yazarım.

Hadi ben kaçtım, iş çok.

Salı, Haziran 13, 2006

Bunak Çenebaz

Bir önceki postta yazmıştım ya, Arka sayfa programı diye. Bunak Çenebaz olarak Cuma akşamı gözümden uyku aka aka bekledim, ha şimdi başladı, başlıyacak diye. Halbuki bir önceki hafta program tatile girdi ve hatta o nedenle daha fazla sayıda kitap ve albüm tanıttılar. Yuh olsun bana yani. Herhalde Eylül, Ekim gibi yeni yayın döneminde başlar yine. Sürç-ü hafıza ettik,affola

Cumartesi görümcemin doğumgünü idi. O yüzden sabah işlerimi hemen ayarlayıp, hediye alma faslına giriştim. Büyük bedende gidilebilecek mağazalar sınırlı. Önce birkaç yere baktım ama aklım Albey'deydi. Netekim(!) aradıklarımı buldum. Üstelik ( İzmir'li büyük bedenlere duyurulur) merserize ürünlerde büyük indirim var. 1. üründe %20 , 2. üründe ise %50 indirim yapıyorlar. Ben de 2 tane birden aldım. Biri bizden, biri de oğluşumdan diye. Tabi taksitli satışların dayanılmaz cazibesi de işin tadını ikiye katlıyor. Akşam da onda yemekteydik. Arkadaşı olan bir çiftte vardı. Bir sürü mezeler almış. Salatalar ve karides güveç ile çipura. Yanında şarap. Muhabbet iyi. Ooohhh, güpgüzel bir akşamdı. Ama merak etmeyin, doğumgünü kızı diye ona iş yaptırmadık. Sofrayı biz kurduk, biz kaldırdık, heryeri toplayıp öyle ayrıldık.

Pazar günü ise çocukları Çeşme'ye gittiğinden görümcem yalnızdı. Ben de kahvaltıya bize çağırdım. Biz görümcemle önce arkadaştık. Sonradan gelin-görümce olduk. O yüzden (tahtalara vurayım, Allah bozmasın) iyi anlaşırız. Kahvaltıdan sonra (maalesef oğlumun sınavları da bittiğinden) artık kaçarım yoktu, kayınvalideye yazlığa gittik. Zaten gittiğimizde saat 2'ye geliyordu. Hep birlikte bir yemek yedik, çay içtik ve 7 gibi geri döndük. Gelirken kayınpederim de bizle geldi ve bizde kalıyor. Kontrolleri var, onları yaptırmaya başladı. Herhalde Çarşamba'ya dönecek. Bu arada aman unutmayın , bu pazar babalar günü. Babalarımızın hediyeleri hazır da ben eşime ne alıcam,valla bilmiyorum. Doğumgününde aldığım koşu bandı çok pahalıydı. Bunu önümüzdeki 3-5 yılın bilumum özel günlerine say deyip çamura mı yatsam acaba ?

Cumartesi, Haziran 10, 2006

YaÄŸmur

Ne bu havalar böyle? Kış geri geldi. Tam deniz, meniz, kum, güneş derken etraf çamur deryası oldu. Bi de bu havaya askılı bluz ve terlikle yolda yakalanınca daha beter oluyor. Ayaklar çamur içinde kaldı, her yağmur damlası bıçak gibi batıyor insanın tenine. Üstelik öyle böyle değil, şakır şakır yağdı , ama uzun sürmedi ve yarım saat içinde dindi. Lakin bu bizim sıçan gibi olmamıza yetti de arttı bile. Bu olay dün oldu. Bugün de aynı hava devam ediyor. Buz gibi bir rüzgar var dışarıda. Bir ara yağdı geçti. Tabi bu tür hava koşulları benim gibi gezentileri yolundan ala koyamıyor.

Bugün bozulan telefonumuzu Alsancak'taki yetkili servise götürdüm. E Alsancak'a inmişken biraz vitrin bakmak lazım. O dükkan senin, bu dükkan benim derken epey bir dolaşmışım. Şimdi evdeyim, birazdan oğluşum gelir. Ona birşeyler hazırlarım. Sonra akşam yemeği hazırlığı. Akşamüzerleri genellikle TRT1 deki "Bizim evin halleri"dizisini izlemeye çalışıyorum. Bazı bölümlerde gereksiz uzatmalar olsa da seviyorum bu diziyi. Eğer o saatlerde evdeysem izlemeye çalışıyorum. Şaka maka 1200 bölümü geçtiler. Eski" Ferhunde hanımlar" dizisinin kadrosundan pekçok oyuncu var. Üstelik birkaç gün seyredemeyip kaçırsam bile dizi yavaş ilerlediğinden neler olduğunu kolayca anlıyorum ve kaldığım yerden aynen devam ediyorum.

Bu akşam (ve her Cuma ) NTV'de gece 11.30'da başlayan "Arka Sayfa" programı var. Kanat Atkaya(Hürriyet'te yazıyor) ve Can Kozanoğlu sunuyor. Muhabbetleri süper. Sanki 2 arkadaş salonlarında oturmuş muhabbet ediyorlar gibi. Ben çok severek izliyorum. Hatta bu yüzden Ihlamur Altında'nın genellikle sonlarını izleyemiyorum. Konukları ile sohbetleri, kitap ve albüm tanıtımları, bazen film tanıtımları derken programın nasıl ilerleyip nasıl bittiğini anlayamıyorum. Şiddetle tavsiye ederim. Günün sonunda çok dinlendirici bir program.

Herkese mükemmel bir haftasonu diliyorum.

Salı, Haziran 06, 2006

Salı, sallanır mı?

Yine Salı,yine temizlik günü. Birazdan kadın gelir ama her Salı eve bağlanmaktan sıkılıyorum da artık. Madem tembellik edip ben temizlik yapmıyorum, o zaman buna da katlanmam lazım,di mi? Herhalde yaz geldi, kapı baca açık diye, 1 hafta da bile ev nasıl toz oluyor anlatamam. Sanki hiç silinip süpürülmemiş gibi.

Geçtiğimiz haftasonuna gelince. Bu cumartesi eşim de izinliydi. Daha doğrusu patronları yazlığa gideceğinden personele "sizler de gelmeyin" demiş. Normalde kışın cumartesileri de çalışıyorlar. Yazın okulların kapanması ile cumartesileri tatil oluyor, taaa Eylül başına kadar. Neyse, cumartesi günü cümbür cemaat evdeydik. Sürekli bir yeme , içme ve yatma modu vardı. Tabi bu 2 beyefendi için geçerliydi. O yeme içme durumlarını ayarlayan sefil köle çenebaz olarak ben sürekli mutfaktaydım. Genelde herkes evde olunca insan da değişik bir şeyler yapmak istiyor. O gün Burcu'nun patlıcanlı böreğini denedim. Bir de yalancı fırında makarna yaptım. Yalancı olan makarna değil, yapılış şekli. Makarna haşlanıyor. 1 bardak süt, 2 yumurta, 1 çay bardağı sıvı yağ ve 200 gr. kadar rendelenmiş peynir karıştırılıp haşlanan makarna ile harmanlanıyor. Yağlanmış borcama dökülüp 200 derece fırında 30-40 dakika arası pişiriliyor. Gerçek fırında makarnadan daha pratik. Üstelik bu tarifte mutlaka fırın makarna çeşidi kullanmak gerekmiyor. Evde ne varsa (kelebek, fiyonk, burgu makarna) kullanabilirsiniz. Neyse, bu arada Burcu'nun patlıcanlı böreğini eşim ve ben çok sevdik. Ama 15 yaşında ve hayatı köfte, hamburger, pizza üçgeninde geçen biri için fazla komplikeydi. O çatalının ucu ile alıp,fırında makarna yemeyi tercih etti. Sonra çok vuracak o kafacığını duvarlara ama neyse,herşeyin zamanı var. Cumartesi akşamı telefon edip "anne size yemeğe geliyoruz" dedik ve annemlere yemeğe gittik. Gülüş , ahenk neşe içinde yemeğimizi yedik, muhabbetimizi yaptık ve 12'ye doğru eve döndük.

Pazar ise oğluşumun sınavları devam ettiğinden (çok şükür ki) eşim, yazlığa annelerine gitti, biz oğluşumla evde kaldık. Ona ders çalıştırdım, bilgisayara girdim, yine yemek pişirdim, pazartesi için gömlek ve pantolon ütüledim, ufak tefek eksikler için markete gittim. Pazar günü hayhuy içinde geçti, gitti.

İzmir'de artık sıcaklar iyice bastırdı. Denize girme vakti geldi ama şu oğluşumun sınavları bir bitse. Üstelik daha yazlığı temizletmedim. Belki bu cumartesi temizletirim. Hem de gitmişken, pazar günü de kalır bir denize gireriz. En çok özlediğim şey; şezlonga uzanıp, gözlerimi ufka dikip beynimi boşaltmak. Gerçi pazar günü Çeşme çok kalabalık oluyor ama akşamüzeri ortalık sakinleşir. Ben de o zaman sahile inerim. Bir de kış sonrası ilk denize girdiğimde o tuzlu suyun kokusu tadı bana hep çok güzel, çok özel gelir. Ay,canım şimdi deniz kenarında olmak istedi. Evet, evet ben bu haftasonu yazlığı temizleteyim. Bahaneyle de gitmiş oluruz.

Perşembe, Haziran 01, 2006

Ordan Burdan

Salı günü temizlik vardı bende. Mutfaktaki kilimi çamaşır makinesinde yıkamaya kalktım. Sonuç; Bir adet hurda çamaşır makinesi. Sanırım suya girince kilim iyice ağırlaştı ve makineyi bozdu. Kilimi atıp,yenisini alsam bana daha ucuza gelecekti. Servis Cuma günü gelecek. Bakalım neresine , kaç para sıkışmış keratanın?

Dün de bir arkadaşıma gittim. Biraz erken gittim ve kısır yaptım. Allahım bu kadar mı terslik olur? Her zaman diri diri olan kısır, lapa gibi oldu. Gerçi herkes silip süpürdü ama ben her zaman yaptığım şeyi bilirim. Olmadı yani. Zaten ne zaman özensem bi aksilik çıkar.

Oğluşumun son sınavları. Bu hafta ve haftaya Cumaya kadar her gün, kesintisiz sınav var. Tabi, artık altı okka yapıyoruz beyefendiyi. Aman paşam, canım paşam, ne yersin, ne içersin dedikçe tepeme çıkardım eşşeği. Hizmet sınırsız ama bendeki sinir %1500 oldu. Neyse şu sınavlar bitsin görüşeceğiz biz onunla.

Bugün anneme gideceğim. Geçen hafta Pazartesiden beri görmedim. 10 gün olmuş, çok özledim. Gerçi her gün telefonla görüşüyoruz ama anneciğimin (kulaklığa rağmen) kulakları iyi duymadığından kısa bir görüşme oluyor. Yüzyüze olunca bağırış, çağırış anlaşıyoruz. Giderken benim buradaki börekçiden de hem peynirli hem kıymalı böreklerden alacağım. Bayılıyor oranın böreklerine. El açması, çıtır çıtırlar. Hem ye hem de yanında yat misali.

Yarın ne yapacağıma dair bir program yapmadım ama Pazar belli. Eşim annesine yazlığa gidecek. Biz de oğluşumla evde oturup (allahtan şu sınavlar var da, gitmekten kurtuluyorum :D ) Tarih, Coğrafya ve İngilizce'ye birlikte bakacağız.

Okulların kapanmasına 2 hafta kaldı. Tozbezicimin kulaklarını çınlatıyorum. Yine tatil geldi ve yine 3 ay çocuklar evde. Bizde en büyük sorun bilgisayar paylaşımı. Bir çözüm bulucaz artık.

Hadi bana müsaade. Daha yemek yapılacak, anneye gidilecek. Ooooo iş çok,emeklinin işi bitmez!