Perşembe, Kasım 20, 2008

SOBE


Figen beni sobelemiş, sağolsun. Bekletmek olmaz, hemen cevaplıyayım.
Önce çantamın içindekiler sobesini cevaplıyayım.

1) Cep telefonum ama ne yazık ki resimde yok. Çünkü bu fotoyu cep tel.la çektim.

2) Cüzdan ve kredi kartları için ayrı bir cüzdan

3) Nazar boncuklu anahtarlığım ve evimizin anahtarları

4) Tansiyon ilacım, Novalgine (aniden başlayan baş ağrıları için) ve boğaz pastili(bu mevsimsel, yazın çantamda olmaz)

5) Kağıt mendil, ıslak mendil ve küçük boy kolonya

6) Not defterim ve eski bankamın yadigarı kalemim

7) Şemsiye (bu da mevsimsel)

8) Tarak

Tabi, benim çantanın içinden de bir sürü fiş, slip(kredi kartı olan, don değil) ve banka dekontu çıktı, bahaneyle onları düzenlemiş oldum. Eskiden yani gençken çantalarım el kadar bile değil, daha da küçüktü. Şİmdi ise en büyük en bavul hangisiyse onu alıyorum. Elime geçeni içine atıp, uzun sürede içindekileri elemiyorum. Ne zaman ki omuzlarım ağrımaya başlıyor, "ha, çantada bir temizlik zamanı gelmiş" deyip, biraz hafifletiyorum. Bu da 3-4 haftada bir filan oluyor. Ne tembel kadınım değil mi?


Gelelim diğer sobe; neden blog yazıyorum. Önceleri yalnızca okuyucuydum. Sonra yorum bırakmaya başladım. Baktım kısa kısa yorumlar beni kesmiyor, ben de bir blog açayım dedim. Burada hiçbirinin yüzünü görmeden öyle güzel arkadaşlar , dostalr edindim ki bloglar alemine girmenin verdiğim en doğru kararlardan biri olduğunu düşünüyorum.

Bu arada ben 2. bir blog daha açtım. Yalnızca yemek tarifleri olacak o blogda. Genellikle menü şeklinde yazmak istiyorum ama belki o günün getirdiği koşullarda tek tek tariflerde yazarım. Bilmiyorum işte, herşeyi zaman kendi şekillendiriyor zaten. Ona da bir göz atarsanız sevinirim:))

Ben de burayı okuyan ve henüz sobelenmemiş herkesi sobeliyorum.

Perşembe, Kasım 13, 2008

KIZGIN



Tam da bu kız çocuğunun ruh hali içindeyim, kızgın ve küskün. Bakın arkadaşlar; yazlığın kapatılması ile birlikte ki bu yıl daha Eylül başıydı, eşim her hafta sonu ama neredeyse her hafta sonu , hastalıkta sağlıkta mutlaka anneleri ile birlikte Foça'ya k.validenin eve daha doğrusu bahçeye gidiyorlar. 2 hafta önceki Pazar günü, döndüklerinde " bak öbür hafta sonunu bana ayırıyorsun, birlikte eğer dersaneden fırsat bulursa oğlumuzu da alıp bir yerlere gidelim" dedim. Sanki ben bunu dememişim gibi geçen hafta sonu gene muhteşem 3'lü olarak(baba- oğul ve kutsal ruh, pardon kayınvalidem) gene bahçelerine gittiler. Şimdi gelelim bahçeye. Bahçede zeytin ağaçları var. Ama her hafta sonu da zeytinlere yapılacak bi şey yok. Nitekim geçen hafta sonu veni, vidi, vici yapıp gidip, öylesine görüp döndüler. Bana gerekçesi de onlar yaşlı. Bütün hafta sıkılıyorlar. Haftasonları onları gezdirip (gezmekte bi evden çıkıp diğerine gitmek) eğlendiriyorum. E, ben noluyorum. Biz de tüm hafta sadece akşamları 2-3 saat görüşüyoruz. Birlikte bi deniz kenarına gidelim, 1 bardak çay içelim, ruhumuzu dinlendirelim, yok. Bana onlarla şurda geçireceğim kaç yılım var ki diye vicdan yapıyor.Zaten kardeşimin rahatsızlığından beri dank etti ki kimin önce gideceği belli değil.Ben de ona bu işin sırası yok, belki ben onlardan önce giderim, o zaman benimle geçiremediğin zamana yanarsın dedim ve küstüm:))

Evveli gece 3'e kadar uyuyamadı, döndü durdu. Dün akşamda yemekte "ben senle küs kalamıyorum, tüm sinir sistemim bozuluyor. Affet beni karıcım" diye ortalık yumuşatmaya çalıştı, eh ben de oğlan da fazla huzursuz olmasın diye barıştım ama yine de her türlü ilişki asgari düzeyde. Tabi, bu arada değişen bi şey yok. Bu hafta sonu 3 silahşörler gidip zeytin toplayacaklarmış. Selametle.....

Anası-babası anlayışsız ve bencil. Hiç akıllarına bile gelmiyor, bunların da bir hafta sonları var(bu arada eşim cumartesileri de çalışıyor, yani yalnızca pazarımız var)birlikte bir yere giderler mi diye. Peki benim koca kişisi niye 2 ev arasında bir denge kuramıyor. Of,of anlat anlat bitmez.

Ben de karar verdim. Çalışan arkadaşlarımla pazarları görüşücem. Bir iki program yaptık bile. Ama gene de kızgınlığım geçmedi:(( Hıııırrrrrr.....

Pazartesi, Kasım 10, 2008

10 KASIM




Bugün Atamızın ölüm yıl dönümü. Huzur ve nurlar içinde yatsın. Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Bugün benim canım arkadaşlarımdan birinin de doğum günü Orta 1'den beri arkadaşız. O yıllarda 10 Kasımlarda her türlü eğlence, müzik yasak olduğundan hep 1 gün önce ya da sonra kutlardı doğumgününü. İş yaşamından sonra çok fazla gitmeli gelmeli görüşemesek te, telefonlar sağolsun. Hala o ergenlik dönemlerimizdeki gibi yarım saat, 45 dakika konuşmadan telefonu kapatamıyoruz.

Issız Adam'a gitmek istiyorum. Hep çok olumlu eleştiriler var film hakkında. Kızları arayıp, bir arkadaş bulayım da bu hafta göreyim şu filmi.

Şu aralar İnci Aral'ın Unutmak kitabına başladım. Otobiyografik bir kitap. Ynai sevdiğim türden. Bitince düşüncelerimi yazarım.

Bugün (her pazartesi olduğu gibi) anneme gideceğim birazdan. Biber-kabak-domates dolması yaptım(etli) , bir de fırın makarna. Akşam gelince de yanına bir çorba istiyorum, herhalde domates çorbası olacak(hazır çorba valla).

Herkese iyi haftalar

Perşembe, Kasım 06, 2008

Ortaya Karışık


Ben bayağı boşlamaya başladım bloğu. Diğer blogları okuyor, bazen yorum da yazıyorum ama sıra kendiminkine gelince "ne yazsam?" boşluğuna düşüyorum.

Ordan burdan yazayım biraz. Bu hafta banka emeklileri toplandık. Geçen yıl emekli olanlarla sayımız 9'a yükseldi. 5 kişiydik daha önce. Karar verdik ayda bir kez buluşacağız. Ama öyle altın günü olarak değil. Maksat bir araya gelip muhabbet etmek. İkramı da 3 ile sınırlandırdık. 1 tatlı, 1 tuzlu, 1 salata türü. Çünkü ikram çeşidi çok olunca işin ucu kaçıyor, hepsinden tatmak istiyor insan. Sonra? Sonrası malum.

Bir de liseden kızlarla toplantım var. O da devam. Geçen ay başladık. Bu ay ise 22'sinde toplanacağız. O yemekli oluyor ve hala çalışanlar olduğundan cumartesileri yapıyoruz.

Bugün halama gideceğim birazdan. Akşam ise k.validedeyiz. K.pederin doğumgünü. Bugün tam 80 oluyor. Sağlıklı ömürler olsun inşallah.Halama giderken ona da hediyesini alıcam. Alacağımız belli. Önden fermuarlı hırka. Büyük olasılıkla L.C.W. de bulurum. O yüzden panik yapmıyorum. Hediyenin adı konunca (daha doğrusu ihtiyaçlarını bize belli edince) iyi oluyor. Hem onlar memnun oluyor hem biz ne alsam tasasına düşmüyoruz.

Dün oğlumun özel ders aldığı Fizik hocasına gittik. Hem parasını ödedik, hem de biraz konuştuk. Hocası iyi bir yerleri kazanır diyor. Ben ise hala o inanca ulaşamadım. Ben oğluma güvenemiyor muyum diye bunalım yaptım kendi kendime.

Eşimle şu ara limoniceyiz. Hani olur ya, canım der, canın çıksın anlarsın. İkimiz de birbirimize karşı öyleyiz. Neyse, geçer...

Yarın halamın torunu doğum yapacak. Kızımız olacak inşallah; Selin hanım:)Şimdiden sağlıklı uzun ömürler Selin hanıma:) Annesine de bir avazda, kolaycacık doğumlar.

Dün bankaya bir iş için gitmiştim. Eski bir elemanı gördüm. Ordan burdan konuşurken bizim sitede yazlık aradıklarını söyledi. Biz de satmaya niyet ediyorduk. Niyetimiz satıp, buralardan ev alıp kiraya vermek. Ek gelir yani. Hem yazlık aidatından da kurtulmuş oluruz. Ama evin şu anki değerini bilmiyorum. Bir ara gidip orada bir emlakçı ile görüşeceğiz. Sonra arkadaşa söyleyeceğim. Evi görecekler. Bakalım kısmet. Anlaşırsak neden olmasın? Üstteki resim de o yüzden orada. Resim gerçi getty i.mages'dan ama bizim Pırlanta plajına çok benziyor.

Ek gelir deyince; geçen ay (Ekim) eşimin şirketinde herkese yarım maaş verildi. Bu ay maaşlardan daha ses seda yok. Gerçekten zordaysa bir şey diyemem ama fırsatçılık yapıyorsa..... Ne diyeyim bilemedim artık. Allahtan ikimizin de emeklisi var ama biz bütçeyi bu maaşı da hesaba katarak yaptığımızdan, hesaplar şaştı hep.

İşte böyle. Çok mu ordan burdan oldu yahu? Bu seferlik böyle olsun. Hem hadi ben çıkayım artık.