Cuma, Aralık 31, 2010

Mutlu Yıllar

Tüm sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz sağlık, mutluluk, huzur dolu, kayıpsız yeni bir yıl diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun.

Pazar, Aralık 26, 2010

Çalışan Kadın ve Erkek


Bugün internetten gelen bir e-postayı çok beğendim, sizlerle paylaşmak istedim.Bakın bakalım, size de birilerini hatırlatıyor mu?

"Eskiden kadin olmak daha kolaydi.
Kadinlar sadece evde olur, yemek yapar, cocuk bakarlardi.
Sadece esinin geliri dusukse kadin calisirdi ve calisan kadina acinirdi.
Kadin calisiyorsa, evine bakamayacagi dusunulurdu,
Zaten kadin bekarken calisiyor idiyse bile evlenince evinin kadini olurdu.
90'li yillara gelindiginde kadin sadece evde olmak istemedi, artik
Calismak ekonomik olarak ozgurlesmek istiyordu.

Once universite okumaya ,sonra calismaya basladi. Bu kadinin hosuna gitmisti.
Calisiyor, istedigi gibi harciyor, geziyordu.
Artik calisan kadin evli olmak degil bekar olup gununu gun etmek istiyordu.
Yasasin ozgurluk...

Calisan kadin artik iskolik olmustu, calisiyor ve yuksekliyordu.
Zirveye ulasmisti. Bircok sirkette once orta kademe, sonra ustkademe yonetici kad in oldu.
Doksanlarin sonuna gelindiginde sirketler yalniz ve iskolik 30lu yaslarinda kadinlarla doluydu..
Bu calisan kadina yetmedi, citayi biraz daha yukseltti.

Artik hem evli ve hem de basarili calisan kadin olmaliydi.
Calisan kadin etrafina bakindi. Basarili, parali koca adaylari gozden gecirildi.

Adaylardan kel, sisman ve kisa boylu olanlar hemen elendi.
Ince ruhlu, saraptan anlayan, 14 Subat'ta muthis surprizler
Yapabilen, kimsenin bilmedigi yerlerde basbasa tatillere goturen, yasamayi
Seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapisildi.
Yurt disindan gelinlikler getirtildi. Otellerde muhtesem dugunler yapilip, Maldivler'e ya da Bali'ye balayina gidildi.

Balayindan sonra calisan kadin hizla is basi yapti.
Gunduzleri toplantidan toplantiya kostururken artik aksam yemegini de dusunmeye baslamisti.
Aksam NE yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gomlekleri, pantolanlari utulu mu, kiyafetleri kuru temizlemeciye
Gitti MI geldi MI, marketten alinacaklarin listesini cikar, is cikisi gital, eve gel, aksam yemegini hazirla....

Calisan kadin artik mutluydu. Gece yatagi sicacikti.
Uzulunce derdini paylasan, hastalaninca ona bakan, aglayinca destek
Olacak bir omuza, goz yaslarini silecek sevkatli ellere sahipti. 15 saat
Kosturmak kadina viz geliyordu. Etraf bu sekilde kosusturan, ev ile is
Arasi cift vardiya calisan Kadinla doluydu.

Zaman geciyordu. Calisan kadin 35 ine yaklasiyordu.
Biyolojik saati 'be bek, be - bek' diye uyari vermeye basladi.
Evet calisan kadin hemen cigliklar atmaya basladi 'Bebek de yaparim kariyer de ' diye...
Calisan kadinlar hemen sosyetik kadin dogumcularin randevularini doldurdular.
Calisan kadinlar ajandalarina ve islerinin temposuna
Uygun zamani secip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya basladilar.
1-2 ay sonra guzel haberler sirayla gelmeye basladi,calisan kadinlar ham ileydiler.

Calisan kadin hem hamile, hem guzel olmak istedi.
Hemen diyetisyenlere kosulup, ozel hamile diyetleri alindi, bol bol
Kivi yenmeye baslandi. Eskisi gibi tatli, tursu, borek, Erik aserilmiyor,
Karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarisi eslerden.

Calisan kadin cocugunu eski usul buyutmeyecekti. Hemen onlarca
Hamilelik, bebek buyutme kitaplari alindi, bir cok Internet
Sitesine uye olundu, Yoga ve Anne-baba kurslarina yazilindi.

Calisan hamile kadin artik gun gun takip ediyordu bebeginin gelisimini.
Bugun 43. Gun, bebegim uzum tanesi gibi... 59. Gun, parmaklari olustu... 89.
Gun, bugun ilk defa hickirdi... 210 uncu gunden sonra artik bebegin
Matematik zekasinin artmasi icin Mozart dinletilecek... Sonunda mutlu gun geldi.
Calisan kadin artik anneydi. 3-4 aylik izinden
Sonra calisan kadin oldurucu diyetlerle zayiflayarak incecik bir sekilde isbasi yapmisti.


Artik basarili bir yonetici, iyi bir es ve Anne olarak 24 saat calisiyordu.
Bebek buyudukce, sosyallesmesi icin calisan kadin cumartesilerini
Cocuguna ayirdi. Artik tum anneler topluca etkinliklere katilmaya
Basladilar. Yas gunu partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol,
Tenis ve yuzmekurslarinin biri bitiyor, digeri basliyordu.



Calisan kadina bu DA yetmedi. Artik hem calisiyor, hem
Iyi bir es olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapiyordu. Calisan
Kadin citayi birkez daha yukseltti.
O artik evinde katkisiz, saglikli ekmekler, receller yapmali,
Organik gidalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazirlamali,
Cocuguna ve esine ozel gunlerde pastalar yapabilmeli, bu pastalari cok guzel susleyebilmeliydi.
Butun calisan kadinlar yemek yapma kurslarina kosmaya basladilar.


Evlerine ekmek yapma makinalari aldilar,
Toplanti aralarinda bir birlerine yemek tarifleri vermeye
Basladilar, 'Dun nefis bir cavdarli ekmek yaptim, istersen tarif ini
Vereyim 'Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptim. Evdekiler bayildi. Bir
Aksam gelin de size de yapayim' Bakalim calisan kadin bundan sonra citasini nereye yukseltecek?


Gelelim erkege...
Bu surec icerisinde calisan erkek ise citasini hic yukseltmedi.
80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyor,bira iciyor ve maca gidiyordu...









Çarşamba, Aralık 22, 2010

Şair Eşref

Yukarıdaki resim Şair Eşref'e ait. Bugün facebook'tan çok güzel bir ileti geldi ona ait. Demiş ki şair;


Bir soğan soyuluyor, yaşarıyor gözler
Bir devlet soyuluyor, aldırmıyor öküzler

Demek ki o yüzyıldan bu yüzyıla canım ülkemde değişen hiçbir şey yok, ne acı:(((((

Salı, Aralık 21, 2010

Yaz Geliyooooooorrrrrrrr

Bugün 21 Aralık, en uzun gece ve en kısa gün. Yarından itibaren günler birer ikişer dakika uzamaya başlayacak. Demek ki yaz geliyoooorrrrr:))

Pazartesi, Aralık 20, 2010

Karışık


Behzat Ç.'ye bi de Ne.jat İş.ler katılıyor, çift kaşarlı tost gibi, kaymaklı ekmek kadayıfı gibi, ballı lokma tatlısı gibi, yani pazarı sabırsızlıkla bekliyorum.

Cuma günü eşimi bana yılbaşı hediyesi almak zorunda bıraktım:)) Çarşı'da dolaşırken P.an Ki.tap.evine girince gözüm döndü. Epeydir çantamda dolaştırdığım listedeki kitapları aldım, bunlar da bana yeniyıl hediyen olsun dedim:) Nasıl, garantili değil mi? O, beğenir mi derdinden kurtuldu, ben ne alacak ki diye beklemekten. Kitaplardan biri geçen yıl Ki.tap Fu.rından aldığım ve kendisine imzalattığım Ayla Kutlu'nun "Bir Göçmen Kuştu O" kitabının devamı olan "Emir Bey'in Kızları". Zevkli, su içer gibi okunan bir kitap. Yalnızca konu itibarı ile değil, dil, sözcükler, hepsi şiir gibi. Mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir kitap, şiddetle öneriyorum. 400 sayfaya yakın ama cuma akşamı başladım, pazar akşamı bitmişti. Diğerleri; Ayfer Tunç'un "Kapak Kızı" ve "Yeşil Peri Gecesi", Onur Caymaz'ın " Gece Güzelliği" ve E.Erol Ergir'in "Giritli Mustafa" sı.

Bugün annemdeydim. Kısır yaptık, poğaça pişirdik. Babam poğaçayı çok seviyor. Bir tepsi yapıyorum, her sabah bir iki tane ısıtıp yiyor. Giderken anneme benim daha önceden okuduğum kitaplardan götürdüm. Bir de nergis ve sümbül aldım. Evimiz tek katlıyken bahçede mavi-pembe sümbüller vardı. Onları da anımsattığından aldım. Anneciğim sümbülleri hem sever, hem de hüzünlenir. Ben de bu çiçekleri görünce sanki kış bitmiş de bahar gelmiş, ardından da hemen yaz olacakmış gibi seviniyorum. Oysa daha yılbaşı bile gelmedi.

Yılbaşı hediye alışverişleriniz ne alemde? Ben, kime, nereden, ne alacağımı saptadım ama henüz gidip alamadım. Bu hafta sonuna kadar inşallah zaman bulur da alışveriş yapabilirim.

Benden havadisler şimdilik bu kadar. Herkese iyi haftalar...

Not:Foto, internetten

Pazartesi, Aralık 13, 2010

Kar


Cumartesi günü eşimin sağlıkla ilgili( önemli bir şey değil, her zamanki gibi bizimkinin evhamları) bazı çekimleri nedeni ile sabahın köründe yola çıktık. Zaten sabah 7'de kalkmışız, kahvaltı bile canım istememiş, hatta çay bile içmemişim. Kısaca afyonum patlamamış. Asık suratla giderken Girne Caddesine döner dönmez ikimizin de yüzü aydınlandı. Tüm Yamanlar karlar altındaydı. Her gök görmemiş İzmirli gibi bizde de bir sevinç, bir mutluluk. Sanki Uludağ'a bakıyoruz. Sonuçta dağın alt kısımlarında kar yok ama alışık değiliz tabi biz:)) O andan sonra gün güzelleşti. Gittiğimiz yerde de bekleme salonu hem dağa bakıyordu hem de uzun bir süre ince ince kar yağmaya devam etti. Ben de sıcacık bir ortamda karları seyrederek onu bekledim.

Cuma günü bir arkadaşımla Konak'ta buluşup Man.dolin Ka.fe'ye gittik. Giderken öğle güneşinin etkisi ile de hava gayet normaldi. Ama akşam üzeri ne zaman sahilden vapur iskelesine doğru yürümeye başladık, rüzgar ve soğuk resmen ısırıyordu. Yani aynı gün hem ılık bir sonbaharı hem de dondurucu bir kışı yaşadık. Aslında cuma akşamından cumartesinin nasıl olacağı belliydi de biz inanmak istemedik.

Pazar günü ise tüm gün evde tembellik yapıp, yayıldık. Sıcacık evde uzuuun bir pazar kahvaltısı, gazeteler, biraz tv derken akşamı ettik. O soğukta dışarıya çıkmayı gözümüz yemedi. Bu arada pazar günü bi tanecik yeğenimin, Kaan'ımın doğum günüydü. Malum İstanbul'dalar. Telefonla konuşup, kutladık onu. Hediyesini daha önceden göndermiştik zaten.Nice sağlıklı, mutlu yıllara inşallah. Gurbetlik çok zor. İyi haber, sömestrede geliyorlar, uçak biletlerini almışlar bile:))Pazar akşamının sonuna ise Beh.zat amirimle nokta koyduk.Sonunda doğru gün ve saati buldular, inşallah değişmez, daha doğrusu dizi yayından kalkmaz umarım.

Bugün de anneme gittim, her pazartesi olduğu gibi. Poğaça yaptık, muhabbet ettik. Annemin yaptığı sütlacı (benim ağız tadıma uygun yapan tek kişi) zevkle ve özlemle mideye indirdim. Bu arada sabahtan 2 posta çamaşır yıkamıştım. Akşam gelince de onları kaloriferde çabuk çabuk kuruttum.

Oğlum, yarın ilk direksiyon dersini alıcak, pazar günü ise yazılı sınavı var. Sınavı takmıyor da, direksiyon dersi için belli çok heyecanlı. Erkek çocuk olmasına rağmen araba kullanmaya hiç heves etmemişti şimdiye kadar, çok ilgisizdi. Babası bazen boş yerlerde gel öğreteyim derdi, o istemezdi bile. Sanırım bu sefer bu kadar istekli olmasında, kız arkadaşının ondan önce ehliyet alması da etkili:)) Hayırlısı...

İlk günü geçmiş olsa da, kalan kısmı için herkese iyi haftalar...

Not:Foto, Yamanlar Dağının tepesindeki Karagöl. İnternetten aldım. Burası hakkında daha fazla bilgi içinse tık

Salı, Aralık 07, 2010

Sonunda





Yıllardır kaçtığım dişçi koltuğuna oturdum. Bizde ailece bir dişçi fobisi var, baba tarafımda. Hepimiz çok mecbur kalmadıkça gitmeyiz. Ben en son 15 yaşımda gitmiştim. Bir türlü çıkamayan azılarım için. Daha sonra hamilelik sırasında kontrol ettirmiştim. Bir problem yoktu. Zaten dün dişçi de onu dedi. Demek düzenli fırçalamış ve dişlerinize iyi bakmışsınız ki bugüne dek problem yaşamamış ve bize gelmek zorunda kalmamışsınız. Böylece 33 sene sonra bir kez daha o koltuğa oturdum, hem de ne oturma. Aynı gün 3 dolgu birden yaptırdım. Çarşamba günü de son dolgum ve diş taşı temizliğim var. Gerçi çekilmesi gereken bir 20'lik dişim ve yine doldurulması gereken diğer 20'lik var ama bana bu kadar heyecan yeter, onları yılbaşı sonrasına bırakıyorum. Bu arada dişçi arkadaşlar, ne olur gücenmesinler dişçi diyorum diye. Tamam, biliyorum diş hekimisiniz ama dişçi lafı daha kolay ve pratik, üstelik yılların alışkanlığı. Yoksa sizi küçümsediğimden falan değil. Aman, yanlış anlaşılma olmasın.

Dün ev kredimizin son taksidini ödedik. Fek yazımızı talep ettik. Yazı gelince tapudan ipoteği de kaldırıcaz, yani artık evimiz bizim. Ben yıllardır söylerim; borç yiğidin kamçısıdır. Nasılsa bir şekilde ödeniyor. Sözüm özellikle gençlere. Çalışıyorsanız, mutlaka ya ev (ki ilk tercihimdir) ya da araba kredisine girin, mal sahibi olun. Borç olunca önce onu ödeyip, kalanla idare etmeyi öğreniyorsun. Öbür türlü elindekini avucundakini (büyük olasılıkla) çula çaputa yatırıyorsun. Onun da ertesi sezon modası geçiyor, sil baştan gardrop düzüyorsun. Gençken ve çalışırken para kolay kazanılıyor ve kolay harcanıyor. Yaş ilerledikçe insana para daha çok lazım oluyor. Neyse bu da bugünkü nasihat saatiydi, mesaj verildi, gelelim diğer konulara

Bugün temizlik yok, perşembe günü olacak. Bugünse bir arkadaşım öğle yemeğine geliyor. Akşam üzeri ise bana yakın bir hastanede şu an dizlerinden ameliyat olan başka bir arkadaşımın annesini ziyarete gideceğim. Allah şifa versin. Yarın diş dolgusu ve dünkü dişçi işinden dolayı ertelenen annemleri ziyaret var. Perşembe temizlik ve belki halama ziyaret, cuma ise bir başka arkadaşımla Pasaport tarafında buluşma.

Bu arada havalar soğumaya başladı İzmir'de. Özellikle rüzgar sert esiyor ve üşütüyor. Eh, Aralık'ın 7'si olmuş biz hala kış görmemişi. Bu havalar normal yani.

Herkese sağlıklı günler.

Not: Foto, get.ty ima. ges'dan.

Cuma, Aralık 03, 2010

Kış?

Bugün 3 Aralık (Demirbank hayırlı günler diler, demeyeceğim işte) yani kışın 3. günündeyiz ama hala yazı yaşıyoruz. Hala ısınmak için herhangi bir şey yakmıyoruz. Penyelerle dolaşıyoruz( en azından İzmir'de öyle), hava 22-25 derece arasında değişiyor, güneşli yerler yakıyor, hala gölge arıyoruz. Avrupa donuyor, bizse hala yazı bitiremedik. Şikayetçi falan değilim, yalnızca durum saptaması yapıyorum, o kadar:)

Dün arkadaşlarım bendelerdi. 10 kişiydik. Neşeli, kahkahalı, bol muhabbetli bir gündü. Menümüz 3 adetle sınırlı olduğundan kısır, tiramisu ve patatesli kek yaptım. Her birimizde kolestrol, tansiyon, şeker, kilo gibi sorunlardan biri mutlaka var. Geçmiş yıllardaki toplantılarımızda olay 7-8 çeşide çıkınca buna dur dedik, daha doğrusu Serap dedi, biz de ona uyduk. İyi de oldu:))

Akşam o koşuşturmanın üzerine kocamın F.oça'dan gelirken getirdiği 3 kilo polikeyi (yani turp otunun Fo.çacası) ayıkla, yıka, haşla. Türkan'a zor yetiştim.

Oğluşumun elindeki dikişler önceki gün alınacaktı. Ama açılınca dikişlerin iyi yapılmadığı ve kesik yerin hiç kaynamadığı görüldü. Eski dikişler alındı, bu kez 6 dikiş (önceki 4 dikişti) atıldı, yine bir 10 gün beklemedeyiz. İlk dikişi atan da doktordu ama demek doktor var doktorcuk var.

Şimdi bu güzel havadan yararlanmak için Kar.şıyaka'ya doğru bir yürüyüp gelicem. Çenebaz kaçar...