Cuma, Mart 28, 2008

Yine Yeni Yeniden




Bu başlığı atmamın nedeni, gene dön dolaş George Clooney'i cuma güzeli seçmem.Bakıyorum bakıyorum, şu an için aktörler arasında daha güzelini göremiyorum:))

Bu haftayı kısaca özetlersek; pazartesi anne ziyareti, salı temizlik, çarşamba evde yayılmaca,perşembe yani dün k.valide grubunu ağırlama. Bugünse bir arkadaşımla dışarıda buluşacağız. Dün k.valide, k.peder, teyze, görümcem öğleden sonra bana geldiler. Patatesli kek ve tarifini buradan aldığım zebra keki yaptım. Valla, övünmek için söylemiyorum, bayıldılar. Özellikle patatesli keki son dakikada yapıp ılık ılık çıkardığım için tadına doyamadılar.

Gene bir haftasonu geldi. Hafta çok çabuk mu geçiyor, bana mı öyle geliyor anlayamıyorum. Herkese iyi tatiller, bol bol dinlenmeler...

Perşembe, Mart 27, 2008

İYİ Kİ DOĞDUN KARAKUZUM



Bugün canımın, ömrümün, yaşam amacımın, bi tanecik oğlumun doğumgünü. 17 yaşına giriyor, büyüyor, genç bir erkek oluyor. İyi ki doğdun oğlum, iyi ki doğurdum seni.

Pazartesi, Mart 24, 2008

Sobe



Böğürtlengözün annesi, beni sobelemiş. Çok zevkli bir sobe, geciktirmeden cevaplayalım;

A: Tabii ki canım annem
B: E bu da tabii ki canım babam
C: Canım oğlumun adının baş harfi. Bu adı ona ben koydum, taaaa çocukluğumdan beri hep oğlum olursa koymak istediğim ad:))Aynı zamanda babamın da adınınn başharfi
Ç: Çeşme, yazın güzel yanı ve alttaki harfle bağlantılı
D: Deniz, denizsiz bir yerde yaşayabileceğimi sanmıyorum.
E: Erik, bayılırım, mevsimi de geliyor
F: Frigyalılar, parayı bulup başımıza saranlar
G: Hem benim hem de annemin adlarımızın baş harfleri
Ğ: Çoğu arkadaşım gibi bana da yumu yumu şak şak yumuşak geee şarkısını hatırlattı. Nur içinde yat Barış Manço
H: Hediye, canım arkadaşım, dostum
I: Işık ılık süt iç
İ: İtalya, inşallah bi gün gidicem, görücem,yenicem:))
J: Bilemedim, benim için pek anlamı olmayan bi harf
K: Kahve, çok sevdiğim ama bana yasak olan içecek. Muhabbetler bile eksik oluyor onsuz
L: Leylek leylek havada, yumurtası tavada
M: Memo, eşim
N: Nergis, tam da mevsimi, mis gibi kokutuyor her yeri
O: Osu... hadi yazmayım, bi de RTÜK kapatmasın bloğumu
Ö: ey Özgürlük!
P: Pakize ama Suda olanı değil. Gırgırda Şerefsiz Şeref güzel kadınlara hep Pakize derdi:))
R: Rezistans, ne alaka, kel alaka, şimdi aklıma geliverdi
S: Sevgi, onsuz olmaz
Ş: Şemsiye, rengarenk, desen desen
T: Tatil, tatil, tatil ve Ç-D harfleriyle de bağlantılı
U: Umut, fakirin ekmeği, ye Memet ye
Ü: Üflemeyeceksin değil mi Necati?(C.em Y.ılmaz'ın bir t.at bir d.oku gösterisinden bir replik)
V: Veda, niyeyse bu geldi aklıma, aman uzun süreli vedalar olmasın
Y: Yaz, geldi sayılır
Z: Zonguldak'ın zosu (A.jda ablamızdan seçme ve saçmalar)

Bunlar da benim harflerim, gerçi aynı harf bazen bir çok şey ifade diyor benim için ama özellikle fazla düşünmeden ilk aklıma gelenleri yazmaya çalıştım.

Herkese iyi haftalar, çalışanlara iyi mesailer...

Cuma, Mart 21, 2008

Cücü



Gençliğinde çok yakışıklıydı ama yaşlılığında tam bir kır papaz oldu. Ne mi kır papaz:)) Saçı bembeyaz ve çok kabarık erkek, en azından bizim ailede o anlamda söylenir. Neyse, biz gençliği ile idare edelim. Gözlerini zaten söylemiyorum, ben ayrıca bi de burnuna hastayımdır, niye demeyin, bilmiyorum, ama şekli şemali pek güzeldir burnunun, ona yakışır.

Bu kadar magazinsel haberden sonra biraz da memleket ahvalinden söz edelim. Şimdi düşünün,mesela ben hırsızlık yapmakla suçlanıyorum, n'olur? Mahkemede delillerle suçsuzluğumu kanıtlamaya çalışırım. Gidipte kanunları değiştirin, bu konu artık suç kapsamından çıksın diyemem, di mi? Peki bizdeki, adının aksine kara ve rezil parti napıyor? Suçlamaların aksini kanıtlamak yerine kanun değişikliği ile suçu suç olmaktan çıkarmaya, kendini bu şekilde kurtarmaya çalışıyor. Bu bile suçlamayı kabul ettiklerini göstermez mi? Evet, biz laik düzene karşıyız, bunu değiştirmek ve şeriatı getirmek için deliler gibi içten içe çalışıyoruz demek değil midir? Suçsuz insan korkar mı? Demek ki kendileri bile kendilerini aklayamayacaklarını biliyorlar, kaçamak yönler bulmaya çalışıyorlar, hukuku guguk yapmaya çalışıyorlar. Suçsuz insan korkmaz, gider suçsuzluğunu kanıtlar, aklanır ve yine siyaset yapar ama korkacak şeyi olanlar kaçar, kanunları değiştirmeye çalışır. Umarım bi gün insanlarımızın gözleri açılacak:((

Perşembe, Mart 20, 2008

Dün



Dün aynı dönemde çalıştığımız , birlikte emekli olduğumuz arkadaşımla buradaydık. Konak P.ier'deki M.andolin K.afe. Benim çok sevdiğim yerlerden biri. Denizin yanında, hatta neredeyse içinde. Gelen geçen vapurları, uçuşan martıları keyifle izleyebiliyorsunuz. Çaldıkları müzikler benim yaş grubuma hitap ediyor, örneğin; Bee Gees, Dalida, Chicago, 70-80'lerin tüm yabancı parçaları. Biraz ötemizden ana cadde geçmesine rağmen tek bir araba gürültüsü yok, ne konuştuğunu anlayabiliyorsun.





Resimler kafenin kendi internet sitesinden, ben çekmedim yani. Menü güzel,fiyatlar uygun. Biz salata yedik ama salatalar resmen en büyük boy kaselerde geliyor, sonuna doğru çatlamak üzere olduğunu hissediyorsun. Tabi bir de yanında gelen o ufak ekmekleri saymıyorum, hem sıcacık , hem de çeşit çeşit.Kısacası dün muhabbetle, müzikle dolu bir gün geçirdim. Hava da izin verdi bize, yağmur yağmadı. Kapadı, açtı ama yağmadı. Biraz rüzgar vardı, o kadar.






Size mekanın içini, dışını gösterdim. Hani bazı gazeteciler var, her yazılarında bir yeri methederler , ona benzedi bu yazı da. Ama dün gerçekten çok güzeldi, paylaşmak istedim:))

Pazartesi, Mart 17, 2008

Ortaya Karışık



Cumartesi günü eşimin rutin kontrolu için K.arşıyaka'daki doktoruna gittik. Dönüşte saat 2 falandı, hadi yine Yasemin Kafeye gidelim dedi. Hep sözünü ediyorum ya, Bostanlı sahilinde, sonunda resmini buldum. Bağlı olduğu işletmeye ait siteden yukarıdaki resim. Sağ tarafta epey geniş bir yeşil alan var, sonra da deniz. Gün batımı harika oluyor. İşte cumartesi günü eşimle oradaydık. Çok kalabalıktı. Millet çoluk çocuk gelmiş. Önü çok geniş çimenlik olduğundan herkes çocuğunu gönül rahatlığı ile oynasın diye bırakıyor. Hem gözünün önünde oluyor, hem iki çift laf edebiliyorlar. Ayrıca gökyüzü uçurtmalarla kaplıydı. Biz çocukken niyeyse bilmiyorum uçurtmaya bayrak derdik. Hala da günlük konuşmada öyle kullanıyorum ama şimdi kimse anlamaz diye uçurtma dedim. Pizza ve patates kızartması eşliğinde bira içtim, eşimse kola. Eşim karaciğer yağlanması nedeni ile uzun süredir içemiyor. Benle de dalga geçti. Birkaç sene sonra buralarda şerbet içeceksin diye:(( Şakasına bile tahammülüm yok. Pazarsa felsefe ve ing. çalıştırarak geçti. Oğlumun bu hafta sınavları varmış. Fen konularında kendi idare ediyor da sosyal derslerde hala karşılıklı oku-anlat-yaz şeklinde çalışıyoruz. Gerçi felsefede bazı kavramları anlamada, dolayısıyla da anlatmada ben de zorlandım. Bu akşam da son bi kez üzerinden geçeriz.

Gelelim, şu parti kapatma meselesine. Yok demokratik değilmiş, falanmış, filanmış. İyi de bi kere şeriat ile demokrasi asla bağdaşmayan 2 kavram. Şeriatta insan kul ve din ne emrediyorsa sorgulamadan yapmak zorunda. Üstelik demokrasi şu an o partinin istediği düzene ulaşmak için kullandığı bir araç, amaç değil yani. O düzeni getirirlerse aynı hoşgörüyü kendi gibi düşünmeyenlere gösterecekler mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü dinin emirleri kesin ve yorum yapma hakkın yok. Senin yerine ulemalar düşünüp karar veriyor sen nesin ki? Zavallı bir kul. Denileni yap, fazla düşünme, koyun ol, yeter. Yılbaşı kutlanmaz(noelle-yılbaşını bile ayırt edemiyorlar), çam süslenmez, fazla gülünmez, kadın sesi günah, insan resmi yapılmaz, zaten kadının adı yok, hiçbir hakkı hukuku yok. Avrupa ülkelerinde aşırı sağ partilerin kurulması bile yasak. Hatta bunu ima eden konuşmalar, simgeler bile. Çünkü bunun acı sonuçlarını gördüler ve tüm dünyaya gösterdiler(Hitler-Mussolini): Peki onların ki bu yasaklarla demokrasi de biz parti kapatmak isteyince neden demokrasi olmuyor? İktidarda oldukları için mi? İlle istedikleri sonuca ulaşsınlar, niyetlerinin ve icraatlarının sonuçlarını görelim ondan sonra mı biletlerini kesmek gerekiyor. Ama o zaman zaten iş işten geçmiş olacak. Zaten o bileti kesecek ne kurum ne de insan kalacak. Adamlar her türlü hukuki kararı yok sayıyorlar. Şimdiden hukuka bu kadar saygısız olanlar, o zaman değişecekler mi? Zaten ne hukuku? Şeriat hukuku. Eski meclis başkanı, bi de utanmadan başsavcıya tehdit eder gibi ölüm en büyük gerçek demiş. İyi de o ölüm senin de gerçeğin amcacım. Ondan kaçış yok, herkes gidecek oraya. Kimin iyi kimin kötü olduğuna da burada değil, orada karar verecekler. Üstelik de buna sen karar vermeyeceksin. Şimdi de başsavcıyı devreden çıkarmak için anayasa değişikliğine gidiyorlar. Mecliste çoğunluk ellerinde diye anayasa ile oyuncak gibi oynuyorlar. Ayrıca bi de referandum deyip duruyorlar. Sanki çıkacak sonuçlar çok sağlıklı gibi. Doğu'da aşiret reisinin dediği gibi oy atan insan mı halkı temsil ediyor ya da kocasının- babasının dediği partiye oy atan kadınlar mı? Bu kadar olumsuz icraatın üstüne, üstelik amaçları da belliyken daha ne beklenecek? Avrupa, saçımızı okşasın, aferin cici çocuk oldunuz, demokratiksiniz desinler diye mi? Bu kadar mı önemli onlardan aferin almak. Bi düşünün, bugüne dek Avrupa ve Amerika'nın onayladığı hareketler aslında bizim zararımıza olan şeyler değil mi? Adamlar hala Lozan'ın rövanşını almaya çalışırken biz kendi ellerimizle bu olanağı onlara vermeye çalışıyoruz. 1923'den beri dinmeyen sızıları. Bizi Sevre geri götürmeye çalışıyorlar. Bu hükümet zaten onlara bu konuda her türlü desteği sağlamadı mı? Ülkemizde ekonomideki tüm büyük firmalar hep yabancılara peşkeş çekilmedi mi? Hem de ne uğruna? IMF borçlarının faizlerinin ödeme uğruna. Anapara ise hala katlanarak artarken. Yani hiç uğruna satıldı onca şirket. Günün kurtardılar.
Sözün özü; ben bu parti kapatma kararını sonuna dek destekliyorum, başsavcıyı bu büyük cesaretinden dolayı kutluyorum.

Cuma, Mart 14, 2008



Bugünkü güzelimiz C.olin F.irth olsun, hani şu B.ridget J.ones'un günlüğündeki yakışıklı:))

Baktım da geçen cumadan beri yazmamışım ama hem yoğundum hem de oğlum evdeydi. Kendileri pazartesi günü beden dersinde ayağını biraz incitmiş ama bize söylemedi, ertesi gün de okuldan eve arkadaşları ile yürüyerek gelmişler(ki mesafe olarak size Taksim-Tünel arası gibi hatta biraz daha fazla diyeyim). Sonra o akşam ayağına basamıyor. Enişteyi aradık(doktor), ilaç söyledi, jel söyledi, aldık, 2 gün evde yattı, bakım yaptık paşaya. Bu arada canı kısır istedi, yaptım, pasta istedi yaptım, yani hizmet sınırsız(eh, ne de olsa hizmette sınır yoktur bankasından emekliyim, alışığım). Bugün iyiydi, okula gitti. Tabi o dönemde b.sayar bana haram oldu. Neyse iyi artık ve büyütülecek birşey yok. Yalnızca beyefendi babaya ve tabii tüm erkeklere benzemiş, canları çok tatlı. Ben senin acı eşiğin yok diyorum ona. Dokunsan ah diyor. Yahu insan gidip babasının bu huyunu mu alır kardeşim:)))

Geçen hafta cumartesi akşamı arkadaşlar geldi bize. Menü; patatesli kek, poğaça, bisküvili pasta ve cevizli kekti. Pazar günü ise alt kattaki teyzemizi ve k.valideleri yemeğe aldım. Menü; tavuk suyuna çorba, beşamel soslu tavuk, zeytinyağlı enginar, karnabahar ograten ve pilavdı. İki gün çok yoruldum.

Pazartesi günü anneme gidiş, salı günü temizlik, çarşamba ve perşembe oğlan evde diye beyefendiye hizmet, bugün artık benim. Sabahtan yine enginar yaptım. Mevsimi diye ve eşimle ikimiz çok seviyoruz diye ben haftada en az bir kez enginar pişiriyorum bu aralar. Bilmeyenler olursa diye anlatayım ;

Ben 5 tane enginar alıyorum. Derin bir tasa su doldurun , içine yarım limon suyu ve bir avuç un koyun, karıştırın. Bu arada enginar İzmir'de yaprağı ile tüketilir ama buna uygundur. Sanırım İstanbul'daki enginarlar biraz fazla iri ve kart oluyor. Neyse,bu arada elinize mutlaka eldiven takın yoksa simsiyah oluyor eller ayıklarken. Enginarın kafasını sapından ayırın ama sapını sakın atmayın. Enginarın üstünden 2-3 sıra yaprağını koparıp atın. Kalan kafayı, kesme tahtasına yan yatırın ve alttan 1/3 kısmını kesip atın. Kafa kısmındaki yaprak diplerini temizleyip bembeyaz kalmasını sağlayın.Sonra kafası yukarı bakacak şekilde tahtaya koyup 4'e bölün. İçinde tüylü kısmı göreceksiniz. O tüylü kısmı göbekteki birkaç yaprakla birlikte temizleyip atın. Elinizdeki çeyrek enginarı hemen unlu-limonlu suya atın. Böylece tüm enginarları temizleyin. Korkmayın, baştan yavaş gitse de pratiklik kazandıkça fabrikasyon gibi hızlanıyor insan. Saplarını ise başında ve sonundan biraz kesin. Ortasının bembeyaz olduğunu göreceksiniz. Çevresindeki kalın yeşil kısımları atıp o beyaz içi çıkarın. Her biri yarım parmak uzunluğunda olacak şekilde kesip aynı suya onları da atın. Temizleme işlemi bitince enginarları ve saplarını sudan çıkarıp (sakın tekrar sudan geçirmeyin, yıkamayın, o sulu haliyle bırakın) geniş ve yayvan bir tencereye dizin. Üzerine yarım demet taze soğan doğrayın. 1 limonun suyu, 1 kahve fincanı zeytinyağ, ağız tadınıza göre tuz ve 1-2 çay kaşığı toz şeker atın. Tencereyi kısık ateşte , enginarları yakmadan 5-10 dakika sararıncaya kadar tutun, sonra da 2 su bardağı kadar sıcak su koyup 45 dakika kısık ateşte pişirin. Ateşi kapatınca yarım demet ince kıyılmış dere otunu enginarların üzerine serpip yine kapağını kapatın. Bırakın servis yapana kadar öyle kalsın. Ama başka bir borcama falan aktaracaksanız, o zaman yemek pişince sıcakken borcama koyup dereotlarını o zaman serpin ama yine üzerini mutlaka kapatın. O buharla dere otları da yumuşuyor, güzel oluyor. Afiyet olsun. Yanına bol ekşili bir marul salatası, ohhh yeme de yanına yat.

Az önce en küçük halam aradı, aşure yapmış, gel al diye. Giderken doğalgaz faturasını da yatırıcam. İlk faturamız geldi. 21 güne 90 YTL: Bence süper. Çünkü ben onu, sırf elektrik parası olarak veriyorum, klima nedeni ile. Mazot parası cabası ki o da ayda 300 YTL falan tutuyor. Çok sevdim ben bu doğalgazı.(Dilimi ısırayım, şimdi zam mam yaparlar mazallah)

Teyzem pazar günü taşınıyor. Gerçi önce 2 oğlu ve gelini gidip evi yerleştirecekler, teyzem annemde kalacak. 10 gün kadar sonra onu da alıp götürecekler. 20 yıl sonra anneciğimle teyzem gene ayrı düşüyorlar. Gurbet, gurbet, gurbet. Çok üzülüyorum, özellikle annemin durumuna. Şimdi niyetim annemi bana yakın bir yere taşımak. Gerçi annem, ben burda doğdum, yaşadım, ana-baba toprağım diyor gelmek istemiyor ama benim her gün onlara gitmeme imkan yok. O da ayakları rahatsız diye dışarı çıkamıyor. Bütün gün evde tek başına çok sıkılacak. Halbuki bana yakın olursa her gün 5 dakikalığına bile olsa ona uğrarım. Koluna girer, dolaştırırım, bize gelir, bu civarda arkadaşları var, toplanırlar. Neyse , önce teyzem bir gitsin de sonra ben onu ikna ederim. Babam dünden hazır. O zaten çok istiyor bize yakın olmak. E, tabi o hanım köylü olmuş, evlenince annemin semtine gitmiş, o yüzden daha çabuk kabulleniyor. Her şeyin hayırlısı diyorum, zaman gösterecek herşeyi.

Herkese iyi tatiller, bol dinlenmeli ve güneşli bir hafta sonu:))

Cuma, Mart 07, 2008



Bu kardeşimizi(!) geçen akşam BBC P.rime kanalındaki Love S.oup dizisinde gördüm. Sonradan araştırınca gördüm ki "Son Durak-F.inal D.estination" filminde falan da oynamış ama oradan ben de pek iz bırakmamış. Bu Cuma da bu olsun güzelimiz dedim.Adı M.ichael L.andes, hani merak eden olursa diye...

Gelelim çarşambaya. O gün malum anneme gidecektim, toplantıları için. Elim kolum dolu. Börek aldım, kek vardı, pelte vardı. Bir de anneme enginar pişirmiştim, onu da götüreyim, sürpriz yapayım dedim. Artık taksiyle falan giderim diye düşünürken öğle yemeğine eşim geldi. Ben de tabi anında şantajımı yaptım. Yemek veririm ama beni anneme götürürsen diye:)) İyi bir şans oldu o gün. Rahatça gittim anneme. Teyzemin gelini de gelmiş, o da gelirken börek, kurabiye falan almış. Zaten hepsi yaşlı, tansiyonlar, şekerler, kalpler gırla gidiyor. Eyvah dedim, buradan direkt E.ge Ü.niversitesi acile gidicez herhalde diye düşündüm. Çok komikler, çayları sakarinle içiyorlar ama tatlıları afiyetle yiyorlar. Neyse hepsini sağsalim evlerine gönderdik. Eh, bugün de şükür bi vukuat haberi gelmediğine göre hepsi iyi maşallah. Annemlerin 6 arkadaşı gelebildi. 2 tanesi başka şehirlerdeki çocuklarını ziyarete gitmişler. Biri de biraz rahatsızmış.Biz de 4 kişi olunca 10 kişi, curcunaydı ev. Hepsi nasıl neşeli, nasıl hayat dolu. başlarına gelen sağlık sorunlarını bile (şimdi
iyi olduklarından) gülerek anlatıp, kendileri ile dalga geçiyorlar. Güzel bir gündü.Her günümüz böyle olsa keşke

Herkese iyi tatiller, iyi haftasonları....

Salı, Mart 04, 2008

Bal-Kaymak


Pazartesi günü sonunda berbere gittim. Ama önce k.validelerin emekli maaşını çektim, onlara götürdüm, azıcık çene yaptık. Oradan yürüyerek (yakın zaten) berbere gittim, saçımı boyattım, biraz kestirdim ve fönlettim. Bu arada günlük gazetelerin neredeyse tümünü ve bir kaç dergi okudum, kafam ambale oldu. Şu berberde geçen zamana çok acıyorum ama yapacak başka bir şey yok, özellikle de benim gibi tembel biri için. Kendim boyayamam ,çünkü o konuda çok tembelimdir. O gün berber çıkışı anneme uğradım, arkadaşlarını çarşambaya çağırmışlar.

Bugün ise sabahtan yine bankaya gidip taaaa geçen hafta yaptırdığım tahlil sonuçlarımı aldım. Ya , ben durmadan bankaya gidip doktor işinden bahsediyorum, dur onu da açıklayayım;bizim bankanın merkez şb.sinin üst katı sağlık servisi. Doktorlar, lab. falan orada.Sevk almak için bile oraya gidiyoruz. Yani banka-tahlil, ne alaka-kel alaka sanmayın diye açıkladım. Tahlil sonuçlarım (maşallah) çok iyi. Geçen sene bu zamanlarda kolestrolüm 240-250 arası bi şeydi, unuttum. Geçen haftadan beri bal-kaymakları götürüyorum, yaramış, kolestrol olmuş 207, yani düşmüş. Sonuçları görünce hemen eşimi aradım ki o bana kolestrolün var, yeme şu kaymakları der durur. Bak yaramış, bende aksi tesir yapmış, düşmüş kolestrolüm diye gırgır yaptım onunla. Ben de anlamadım valla, karışmamıştır de mi tahlil sonuçlarım ya? Bu arada tam emekli ve yaşlı muhabbeti yaptım ha! Tahlil, kolestrol, yok valla ben o kadar evhamlı değilimdir. Ama senede bir de yaptırmak lazım bu tahlilleri. Artık kısmetse 2009'a. O zamana kadar kırmızı et ve kaymağa devaaammmm:)))))(Yukarıdaki bal-kaymak resmi bana ait, dolaptan çıkarttım çektim, yazının mana ve önemine binaen. Ancak 2 gündür kısmi kısmi yendiğinden pek ufacık tefecik kalmış, idare ediverin artık:)) İlk alındığında tüm tabağı kaplıyordu.

Neyse, banka dönüşü ıspanak aldım, ben ıspanağı pişirirken kadın geldi, temizlik oldu. Bana gelen kadın et sevmiyor, her zaman bana sebze türü bir şeyler yap der. Allah için çalışırken onu da istemezdi, ekmek peynir yer, yumurta kırar, gıkı çıkmazdı. Artık emekliyim, evdeyim diye ben mutlaka bir şeyler pişiriyorum, onun istediği şey olsun diye de özen gösteriyorum.Bu arada gelirken yolda enginar satan bir seyyar görmüş, pazardan bile ucuz(pazarda 5 tane enginar 10 YTL, onda 4 enginar 5 YTL) Bana söyleyince hemen gittim, hem bize hem de ona aldım. Yarınki yemek te hazır. Bu geceden pişiririm. Kadın gittikten sonra yarın annemdeki toplantı için alman keki ve portakallı pelte yaptım. Yarın giderken götürücem. Sonra b.sayarın başına oturup uzun süredir gezemediğim bloglara baktım. Sonra da bir yazma aşkı geldi, sormayın gitsin.

Bu akşam tv'de pek bi şey yok galiba. Ben bindibir geceyi bu yıl hiç izlemedim, bıraktım. Mel mel bakışmalarına kıl oluyorum çünkü. Oğlum gelirken DVD almış ama kendine göre tabi. Jet Li'nin War Lords diye vurdulu kırdılı bir şey. Belki ona bakarız, belki de geçen hafta d.günü olan kuzene gidememiştik, ona gideriz. Havalar güzel ya, artık akşamları çıkmak sorun olmuyor. Tek sorun popoyu kaldırabilmekte:))
Yemekten sonra insana rehavet çöküyor, dizi mizi derken gevşeyip, çıkamıyor insan. Hem bakalım beyimiz hangi ruh hali ile gelecek eve. Belki bu sefer onun canı istemez dışarı çıkmak.

Hadi ben kaçtım. Yarınki tontişlerin toplantısını ve detayları diğer postta yazarım.

Pazar, Mart 02, 2008

Ç.eşme


Cuma günü sabah, bana gelecek olan arkadaşıma mesaj çektim "eğer uyandıysan kahvaltıya gel" diye. Hemen aradı beni. Oğlunu okula , eşini de işe gönderdiğinden ayaktaymış doğal olarak. Hemen atladı geldi. Önce güzel ve uzuun bir kahvaltı, sonra da akşama kadar oturduk. Tüm gün birlikteydik. Kahvaltıyı biraz detaylı yaptığımızdan öğlen bir şey yemedik, 4 gibi çayla kek, börek falan yedik. O çalıştığı için bu kadar uzun süreli görüşemiyoruz. Ya öğle tatillerinde 1 saat kadar oluyor, ya da yazın bize uğrarlarsa 1-2 saat kadar. Benim bankaya ilk girdiği dönemden beri arkadaşım hatta dostumdur. Güzel bir gündü. Cumartesi ise k.valideye ev bakmakla geçti. Ama eldeki para kısıtlı, isteklerse yüksek standartta olunca hem kesemize hem de gönlümüze göre bir ev bulamadık. Zaten 5 aydır bakılıyor. Bulabileceklerini de sanmıyorum. Bu yıl kriz var deniyor. Nakit sıkıntısı nedeni ile ev fiyatları düşürse belki, ama o konuda da okuduğum ekonomi sayfalarındaki görüşler farklı farklı. Bir kısmı ev fiyatları düşecek derken bir kısmı ise yükselecek diyor. Zaman gösterecek herşeyi.

Bugün uzun süredir istediğimiz şeyi yaptık; Çeşme'ye gittik. Sabah 9.30 gibi evden çıktık. Deniz kenarında mükellef bir kahvaltı yaptık, tabii ki A.ltınoluk'ta:)) Bu İzmir'de pek meşhur bir kahvaltı yeridir, artık bir kaç şubesi var. Sahanda kaşarlı yumurta , bal-kaymak ve diğerleri ile tıka basa doyduk. Oradan doğru eve gittik. Geçen bahar diktiğimiz papatyalar rengarenk açmış ve büyümüşler. Yalnız aralarındaki 2 tanesi kurumuş. Bu ay içinde bir kere daha gidip yenileri alalım ve aralara dikelim dedik. Ama ön tarafa diktiğimiz ortancalar kurumuş. Şimdi onları kökleyip, yerine arsız olduğundan kırmızı sardunyalar dikelim diyoruz. Hem bakımı da kolay. Ev de şükür akan bir yer olmamış ama tüm kışın soğuğu, rutubeti eve sinmiş. Nasılsa daha gidip kalmayacağımızdan herşeyi öylece bıraktım. Mayıs sonuna doğru temizletirim. Verandada birkaç saat oturduk, siteyi dolaştık, bizim gibi birkaç aile daha vardı onlarla konuştuk falan , 2 gibi ordan ayrıldık. Önce Ilıca'da tur attık. Deniz kenarında yürüdük. hava rüzgarlı ama çok güneşliydi. Sonra kumru yedik. Fakat ben sabah çok yediğimden ancak yarısını yiyebildim ki bu benim tarihimde pek yazma , demek ki kahvaltıyı gerçekten çok abartmışım. Oradan da Alaçatı'ya geçip ama bu kez araba ile sokaklarında biraz dolaşıp, izmir'e doğru yola çıktık. Yolumuzun üzerinde olduğundan annemlere uğradık. Onlar da tam 5 çayındalarmış, biz de çayımızı içip eve döndük. Ben klasik pazar ütümü yaptım. Baktık dolapta eksikler var, eşimle tekrar çıkıp M.igros'a gittik,biraz alışveriş.

Şimdi oğlum Ş.ahan'ı, eşim spor programlarını izliyor; ben de yarın zaman bulamam diye şimdiden yazıyorum.

Yarın sabah önce gidip k.validelerin emekli maaşlarını çekicem, onlara götürücem. Sonra saçlarımı boyatmak istiyorum. Öğleni bulur zaten. Sonra eve gelir, yemek falan yaparım, biriken ütü dağını biraz eritmeye çalışırım. Teyzem başka bir şehre taşınacağından arkadaşlarını veda etmek için çağıracaktı. Sanırım bu hafta çağıracakmış. O gün için ben de kek ve pasta pişiricem, söz verdim. Hem de onlarla birlikte olup, tüm hizmeti ben yapıcam. Yarın arkadaşları ile konuşup bana gününü söyleyecek. Ben de işlerimi ona göre ayarlıycam.

Teyzem, burada yazmak istemediğim ama kendinden değil, çocuklarından kaynaklanan ve yaklaşık 2 yıldır bizi çok üzen bazı olaylar nedeni ile evini satmak ve taşınmak zorunda kaldı. 80 yaşından sonra kiraya ve kardeşinden (annemden) uzağa gidiyor. Dediğim gibi detaylara girmek istemiyorum. Çok üzülüyoruz ama elden gelen bir şey yok. Bu arada zaten elden gelen herşey yapıldı ona rağmen bu noktaya gelindi. Tam ne sen sor ne ben söyliyeyim durumu. Neyse, sonuç olarak birkaç haftaya taşınıyor ve arkadaşlarına veda etmek için toplantı yapacak. Ben de o gün onlarla olacağım.

Şimdilik bu kadar, gözlerim yanmaya başladı b.sayardan. Herkese iyi haftalar:)))