Salı, Ocak 30, 2007

Son Günlerde

Uzun zamandır yazamadım ama koşuşturmacadan fırsat bulamadım. Bir de malum okullar tatil. Cumartesiden beri bilgisayara, oğlumdan fırsat bulabildiğim dakikalarda bakabiliyorum. Yani ancak o arkadaşları ile buluşursa. Eh, bir de dün kardeşim ve yeğenim İstanbul'dan gelince bilgisayarla olan bağım neredeyse sıfıra indi.

Şu anda da eşim ve oğlum "çıtır kızlar" filmini seyrettiklerinden fırsat bulup yazabiliyorum:)

Uzun uzun neler olup bittiğini yazamıyacağım. Özet geçersem; öncelikle oğlumun karnesini güzel. Teşekkür falan olmadı bu sömestrede ama en azından zayıfı yok, buna da şükür. Çünkü fen-matematik bölümünü seçmişti. Gerçekten zor bir bölüm.
Dün ise kardeşim ve yeğenim geldi. Gelinimiz yeni yılla birlikte banka değiştirdiğinden izni yok, o gelemedi. Yeğenim nasıl uzamış, nasıl dillenmiş anlatamam. Havanın güzel olmasından istifade bugün onu hayvanat bahçesine götürdük. İstanbul'da hem çok uzaktaymış(Darıca'da) hem de çok pahalıymış giriş ücreti falan. Burada giriş ücreti 1.25 YTL. Üstelik çocuklara para ödenmiyor. Bizim gibi güzel havadan yararlanmak isteyen bir sürü kişi de çocuğunu alıp gelmişti. Tabi, erkek çocuk olduğundan aslanların, kaplanların, fillerin ve yılanların önünden zor ayrıldı. Yanaklarını , dudaklarını şişire şişire "Ne kadar kocaman, ne kadar kuvvetli" diye diye dolaştı. Çıkışta da lunaparkta bir iki oyuncağa bindirdik. Eve gelince de bu kez gördüğü tüm hayvanları tek tek taklit etti. Babaannesi ve dedesine detayları ile anlattı. Perşembe günü de
"Neşeli Ayaklar" filmine gideceğiz. İlk kez sinemaya gidecek. Bakalım nasıl tepki verecek. Gerçi kendi gitmek istiyor. "Halacım, ben hiç sinemaya gitmedim. Beraber gidelim mi?" diye kendi teklif etti. Ama çocuk bu güven olmaz. İlk 5 dakikada korkup dışarıda çıkabiliriz. Bakalım, o nasıl isterse öyle olacak. Haftaya perşembeye kadar burdalar. Her anımızı birlikte değerlendimeye çalışıyoruz.

Şimdilik bu kadar. Herhalde bir daha onlar gittikten sonra yazabilirim. Çoğu bloğa giremiyorum bile, zamansızlıktan. Okullar açılınca ve bilgisayar bana kalınca hepsini okuycam. Hem biriktirip okumak daha zevkli oluyor.

Pazartesi, Ocak 22, 2007

Yolun Yarısı + 10

Bugün benim doğumgünüm. Başlıktan da anlaşılacağı üzere 45 yaşına giriyorum. Rüzgar gibi geçen bir 45 yıl. Ama ben memnunum bu 45 yıldan. Umarım ikinci 45 de :)) böyle güzel geçer. Bugün önce öğle tatilinde bir arkadaşımla buluşacağım. Cumartesiden telefon etti, mutlaka buluşalım diye. Ondan ayrılınca da annemlere gideceğim. Zaten hemen hemen her pazartesi anneme gidiyorum ama bugün gitmek farz oldu. Dünyaya gelme sebeplerime teşekkür etmeliyim. Akşam da bir yerlere gidip yemek yiyeceğiz herhalde.

Gelelim Pınar'ın sobesine. Malum ben teknoloji özürlüyüm, o yüzden resim koyamıyorum, kusura bakmayın ama herhalde resmin olmaması daha iyi. Çünkü baktım da çantamın içi çıfıt çarşısı gibi. Bahaneyle bir el de atmış oldum çantama. Çantamın içinden neler mi çıktı?
*Cüzdan . Gerçi içindeki nakit yok denecek kadar az. Oğluşumun resmi, nüfus cüzdanım, benim ve oğlumun kan grubu kartları,birkaç kartvizit.
*Kredi kartı cüzdanı. Hani o kredi kartı boyutunda küçücük olanlardan. 3 tane kk var. Onun dışında banka kartları (telekart yani) , mağaza kartları
*Şemsiye . Asşında eski şemsiyem baston şeklindeydi ve tabi çantama sığamıyordu. Bir gün laf arasında söylemişim . Arkadaşım da bana yılbaşı hediyesi olarak almış. Celal Birsen marka.
*Saç fırçası ve toka. Sıkıntılı olduğumdan saçım 10 dakika açık kalsa hemen at kuyruğu yaparım. Ensem ille açık olacak. Huyluyum.
*Sağlık karnesi. Bakınız doğumgünü yazısı. Eh, 45 yaşında olunca tedbirli olmak lazım
*Kalem ve küçük bir not defteri . Hala bankacılıktan emekli olamadım galiba.
*Evin, yazlığın ve annemlerin evin anahtarları
*Ruj. Pek süslüyüm de sanki. Çoğu zaman asansörde ,bazen bakmadan bile sürerim.
*Çakmak. Sigara içmedim, içmiyorum. Yalnızca tedbir. Elektrikler kesilir de merdivenlerde ya da asansörde kalırsam diye. Paranoyaklık diz boyu.
*4'lü kareler halinde kesilmiş aspirin(başağrısı için), novalgine(daha güçlü başağrısı için) , rennie (mide yanmalarında) Bunlar da aşırı tedbirlilikten.
*1 adet Orkid(n'olur, n'olur) Bazen arkadaşların bile işine yaramıştır.
* Cep telefonu. En az kullandığım şey. O yüzden en sonda.

Valla, başka birşey yok. Bu kadar. Çantam o büyük körüklü tip çantalardan. E zaten başkasına sığmazdı bunlar.

Ben de annelog'u,Ebru'yu ve Banu'yu sobeliyorum. Daha da sobeliyecektim ama diğer arkadaşlara da kalsın dedim.

Cuma, Ocak 19, 2007

Ümit Sayın'ın bir şarkısı vardı" Ben iyiyim" diye. Hah, ben yavaş yavaş o moda giriyorum işte. Bunun için biraz çaba gösterdim ama. Birşeyler yapıp bu ruh halinden çıkmam gerekiyordu. Önce cumartesi günü kızlarla bir öğle yemeği organize ettik. Orada hep birlikte birşeyler yiyip, hem de muhabbet ederken bir de baktık Aliye'nin Sinan'ı İzmir'li sevgilisi ile aynı restorana gelmez mi? Gelir. Biz de onun mavi gözlerine hasta mıyız? Hastayız. Neyse, bu herhalde allah tarafından bana gönderilen bir " kendini iyi hisset" hediyesiydi.
Pazar eşim annelerini yazlığa götürdü, oğlan kursa gitti. Ben tüm gazeteler ve pazar ilaveleri ile başbaşa kaldım, mutluydum.
Pazartesi arkadaşla buluşup Tatil filmine gittim. Romantik komedi, böyle yumuşak yumuşak , görüntüler oyuncular, mekanlar, herşey güzeldi. 2 saate yakın rüya aleminde yaşadık.
Salı günü temizlik sonrası alt komşuma bebek tebriğine indim. Tam yılbaşı günü doğum yapmıştı. Gerçi bana bir hoşgeldine bile gelmeyen komşular ama insanlık bende kalsın dedim. Bir de ne bileyim, o bebecik herşeyden habersiz. Kin gütmenin anlamı yok.
Çarşamba anneme gittim.
Dün önce bankaya gidip arabanın vergisini yatırdım, ufak tefek (çerçeve)alışveriş yaptım, işim bittikten sonra da halama uğradım, biraz da orda muhabbet ettik.
Yarın iki arkadaşım bana kahvaltıya gelecekler. Birazdan çıkıp kahvaltılık malzeme alacağım, sonra da azıcık süpürge, toz alma ve lavabo ovma faslı var. Akşamsa kuzenlere yemeğe gideceğiz. Eh, en azından yemekle uğraşma derdim yok.
Rutin değişti mi? Hayır, aynı şeyler ama o rutin kısmın arasına biraz değişik bir şeyler koymak istiyorum arada. Bu bir film de olabilir,arkadaşlarla dışarıda toplanmak da olabilir, işte birşeyler yapacağım.
Bu arada 29 Ocak'ta kardeşim ve yeğenim geliyorlar İstanbul'dan. 10 gün kalacaklar. Nasıl özledim keratayı. İşte benim moral kaynağım geliyor, daha ne isterim?

Cuma, Ocak 12, 2007

Geliyorlar

Bana gene, soldan soldan. Bilmiyorum niye ? Ruh halim çok karamsar. Günler aynı monotonlukta geçiyor.

Sabah 7 kalk, oğlanı ve kocayı uyandır. Sonra onlar bir 15 dakka daha uyumaya devam etsinler. Sen kalk. Her 2 tuvalet te kapılmadan acil tarafından işlerini gör. Saat 7'yi 7-8 geçe gibi TRT 1 de hava durumunu izle. 7.15 ,2 uyuyan güzeli 2. kez uyandır. Oğlana ve kocaya tost hazırla. Oğlanın okul giysilerini salona getir. Ayaklarının altından çekil. Bir habertürk, bir skytürk arasında git, gel. Her sabah habertürk'te o cadı saçlı astrolog kadını görüp küfret ve kanalı hızla değiştir. 8.15 gibi bizimkiler evden çıksın. Ardından ben ortalığı toplayıp, çayı demleyip, kahvaltı edeyim. Sonra bilgisayar başına otur. Blogları oku, yorum yaz, havandaysan post yaz. Günün geri kalanı için program yap. Akşamüzeri yemek pişir.Oğlana aperatif bir şeyler hazırla. Akşam koca gelsin, akşam yemeği yiyelim, sofrayı topla, dizi seyret, tumba yatak. Bu günlük rutinim.

Haftalık rutine gelince; pazartesi mümkünse anneyi ziyaret, salı temizlik var, kadın gelecek, çarşamba pazara git, perşembe 15 de bir arkadaşlarla buluş, cuma akşam mutlaka beyazlar yıkanacak, çünkü oğlanın 5 tane okul gömleği var, pazartesiye temiz olmaları lazım, cumartesi renklileri yıka, pazar da mutlaka ütü.

Üfff, yazarken bile sıkıldım. Neyse, ben biliyorum kendimi. Geçecek ama şu birkaç gün canımın sıkılması lazım. Ben şimdi bir yerlerden acıklı bir film bulayım da biraz ağlayıp, sıkıntımı dağıtayım. Ya da mutfağa girip birkaç çeşit yemek, tatlı bi şeyler yaparsam anca açılırım. Buraya yazmak ta iyi geldi sanki. En iyisi ben güneş çekilmeden bi dışarı çıkıp geleyim, açılırım.

Perşembe, Ocak 04, 2007

Yeni Yıla Merhaba

Yeni yılın ilk yazısı. Ama geçen yıldan anlatmaya başlayacağım.

Geçen hafta perşembe bir arkadaşım gelince kuaför işim kaldı. Cuma ve Cumartesi tam bir koşuşturmaca içinde geçti benim için.

Cuma sabah 8.30 vapuru ile önce Konak'a, oradan Göztepe'ye kuaförüme gittim. N'apayım yıllardır gölge için ona gidiyorum. Güzel de yapıyor. Değiştirmek istemiyorum. Neyse oradan çıktığımda saat 12 idi. Benim tekrar Bostanlı'ya gelmem saat 1'i buldu. Önce markete girip biraz alışveriş yaptım. Elimdekileri eve bırakıp bu kez A.O.S.'e gittim. Daha önce yazmıştım. Orada Billabong ve Ellesse'nin üretimlerini yapan fabrikanın satış mağazası var. Tüm gençlere (oğlum, oğlumun bir arkadaşı, 2 yeğen, 3 arkadaş çocuğu ve 1 arkadaş) oradan bir şeyler aldım. Oradan Karşıyaka'ya geçtim. Annemin ve görümcemin hediyesini aldım. Eve gelip onları bıraktım. Tekrar çıkıp bu kez eşime ve yılbaşı gecesi bize gelecek arkadaşın eşine hediye aldım. Kendi evim için çok beğendiğim papatyalı banyo paspasını aldım. Eve geldim.

Cumartesi ise arkadaşla birlikte 10 gibi markete gidip yılbaşı gecesi için tüm mezeleri, içkileri, yiyecekleri aldık. O gün benim için en önemli şey olan geleneksel yılbaşı kutlaması için arkadaşımla saat 1'de buluştuk. Beyaz şarabımızı içtik. Muhabbet ettik. Hediyelerimizi verdik birbirimize. Ondan saat 5 gibi ayrıldım. Bu kez kuzenimle buluştuk. Nişanlısına hediye alacaktı. Benden yardım istedi. Saat 6'dan sonra onunla alışveriş yaptık. Neyse ki istediğimiz gibi birşeyleri hemen bulduk şansımıza. O akşam haşadım çıkmıştı.

Bayram sabahı eşim erkenden teyzesini de alıp kurban kestirmeye gitti. Ben ondan sonra kuaföre gittim. Öğlene kadar onları bekledik. Öğleden sonra kayınvalideme, anneme, teyzeme ve eşimin teyzesine gittik. saat 7 'de evdeydik. Ben hemen pilav yaptım. Arkadaşlar 8 gibi geldiklerinde ben sofrayı hazırlamıştım. Biraz hoşbeşten sonra 9'a doğru sofraya oturduk. İşte o saatten sonra bir yeme maratonu başladı ki sormayın gitsin. Saat 2 gibi onlar gittiler. Ben ortalığı topla, vırt zırt derken 3 gibi yattım.

Bayramın 2. günü eşimin tembelliği üzerindeydi. Hiçbir yere çıkmadık. Bütün gün evde yayılıp bir gece önceden artanları tükettik. Bayramın 3. ve 4. günü de diğer büyükleri ziyaret ettik.

İşte koca tatil böyle geçti, gitti. Şimdi eşimin vergi iade zarflarını yazıcam. Gerçi daha fişleri bile ayırmadım. Akşam ona da biraz yazdırırım.

Herkese kolay gelsin. Özellikle böyle uzun bir tatilden sonra çalışanlara allah kuvvet ve sabır versin. Bilirim , çok zordur bugün geçmek bilmez.