Salı, Aralık 30, 2008

Yılbaşı Öncesi



Bi gayret geldi, geçen hafta çamımızı süsledim. Ama hala daha ne bi hediye alma isteği var içimde, ne de yeni gelen bir yılın sevinci. Neyse, geçer herhalde. Mevsimden midir nedir, herkeste aynı karamsarlık var sanki.

Geçen hafta annemin arkadaşlarının geleceğinden söz etmiştim. Aynı zamanda teyzemin de arkadaşları. O gün tam altın kızlar toplantısı gibiydi. Annem en gençleri 1935'li. Ondan sonraki en genç 1929'lu, anlayın yani. Fakat hepsi hayat dolu, gülüp konuştular. Hepsi kitap kurdu. Yalnızca 1 tane üniversite mezunu var aralarında, kalanlar ya ilkokul ya da ortaokul mezunu. Ama en çok konuştukları şey en son okudukları kitaplar,izledikleri filmler.Birbirlerine okdukları romanları tavsiye ettiler. Oy birliği ile Ayşe Kulin en sevilen yazar aralarında. Biri son günlerde Cahit Uçuk'un " Bir İmparatorluğun Çöküşü" kitabını okuyormuş. " Aynı benim annemin yaşadıkları." dedi.Karar vermiş, annesinden dinlediklerini yazacakmış. Bakarsın T. teyzem yazar olmuş, neden olmasın? Bizimkiler de dahil gelen herkes "mübadil",ağırlıklı olarak ta Selanikliler. İnanın hiç dedikodu olmadı. Kendilerinden , kitaplardan, günlük hayhuydan, o kadar güzel konuştular ki.

Cumartesi günü ise arkadaşımla yıllık olağan yılbaşı öncesindeki son cumartesi toplantımızı yaptık, hediyelerimizi verdik birbirimize. O gün de muhabbet dolu güzel bir gündü.

Bugün teyzem evine dönüyor. Yılbaşını oğlu ile birlikte geçirmek istyormuş. Bugün anneme gidip, onu uğurlayacağım. Yaşadığı yer uzak değil, 2 saatlik mesafe allahtan.Üstelik hala aynı il sınırları dahilindeyiz.

Yarın yılbaşı. Sabah gidip biraz meze türü şeyler, çerez ve meyve alıp, bütün gün evde yatmayı düşünüyorum. Eğer beğenirsek te, yılbaşı gecesi NTV'de O.kan B.ayülgen'in programını izleyeceğiz. 70'lerden başlayıp günümüze dek gelecekmiş. Müzikler, diziler falan.

Şimdiden herkesin yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın herkese sağlık, mutluluk, başarı ve bol para getirmesini diliyorum.(Güzellik yarışmalarındaki
kızların sözleri gibi çok klişe oldu galiba.)

Bi de bayat espri; Seneye görüşmek üzere:))

Salı, Aralık 23, 2008

Yaralı Parmak



Başlık benim kızılderili ismim:))) Cuma günü , cumartesi günkü yemeğin telaşı içerisindeyken, biraz da acelecilikten parmağımı çok derin kestim. Yaklaşık yarım saat boyunca evin içerisinde kanı durdurma çalışmalarım sonuç vermeyince en yakın tıp merkezine gittim. 2 dikiş atıldı. Gün aşırı pansuman yaptırıyorum ve haftaya pazartesi de dikişler alınacak. Ama benim iş yapmamı olumsuz yönde çok etkiliyor. Sağ elim çünkü. Cumartesi günü liseli kızlarla olan yemekli toplantı bendeydi. Aslında zeytinyağlıların hepsini ve tatlıyı( kakaolu muhallebi) yapmıştım. Bir tek çorba ve fırında patatesli köfte kalmıştı. Sağolsun o akşam görümcem bana geldi. Etrafı toparladı. Ertesi sabah salataları, çorbayı ve yemeği yaptı. Sofrayı kurdu ve gitti. Kızlar kendi servislerini kendileri yaptılar. Güzel bir gündü. Akşama o kadar çok yemek arttı ki görümcemin yanısıra kayınvalideleri de çağırdım. Onlar da aradan çıkmış oldu. Bugün temizlik var, ütüleri de gelen kadın yapacak. Sabah bir gömlek ütüledim oğluma, elim sızladı valla.

Yarın annemlerin arkadaşları ona gelecekler. Ben buradan bir şeyler alıp götüreceğim. Aslında ben bir şeyler pişirecektim ama elim böyleyken zor. N'apayım, hazır olsun bu seferlik.

Yeni yıl geliyor ama içimde hiç coşkusu yok. Dün her yıl yılbaşı öncesindeki son cumartesi buluştuğumuz arkadaşım aradı, o da hay huydan unutmuş "bu hafta son cumartesi" diye hatırlattı. Bu yıl oğlum arkadaşları ile bir şeyler yapacakmış. Büyüdü artık, kuş yuvadan uçuyor, kendi başlarına takılacaklar. Gideceği yer bize çok yakın olduğundan ses etmedik. Bu civarda değil de Alsancak'ta falan olaydı ne derdik, bilmiyorum. Biz de herhalde karı-koca başbaşa yılbaşı yapıcaz. Galiba evlendiğimizden beri ilk kez olacak. İlk yılbaşımızda o askerdeydi, bense annemlerde. Ondan sonraki tüm yılbaşılarda en azından oğlumuz vardı yanımızda. Zaten oğlum 2 yaşına geldikten sonra da hep birileri ile toplandık, malum o eğlensin diye. Bu da böyle bir yılbaşı olsun bakalım.

Yeni yıldan sağlık istiyorum en çok. (Belki çok klasik gelecek ama öyle) Bir de oğlum iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünü kazansın, mümkünse burslu olsun:)))
Başka da hiç bir şeycikler dilemiyorum. Ha bir de bi yerlerden şöyle 20-30.000 YTL açıktan gelse işte o zaman kaymaklı ekmek kadayıfı olur. Tüm krediler borçlar sıfırlanır. Ben gene toto-lotoya devam edeyim. Belki de sıra bende:))

Salı, Aralık 16, 2008

Kısa Kısa



Bayram sonrası Cumartesi günü D&R'da gezerken rastladım bu dergiye."İzmir Tarih ve Toplum" adı. Bakalım neymiş diye aldık ve eşim de ben de çok sevdik. 3 ayda bir yayınlanıyor. İzmir'de bir yayınevi çıkarıyor. Üstelik 5 YTL. Zaten yayın hayatına başlayalı da çok olmamış; bu 3. sayısı. İlk 2 sayıyı da bulmak istiyorum ve sanırım bundan sonra hep alırım. Diğer illerde var mı bilmiyorum ama İzmirlilere öneririm. Tarih lafı gözünü korkutmasın, kesinlikle sıkıcı değil.




Seçmen listeleri muhtarlıklara asılınca gidip adlarımızı kontrol ettim. Ana, oğlumun adı da seçmen listesinde var. Bilmiyorum salakça gelecek mi sizlere ama, gözlerim doldu. Hemen eşimi telefonla aradım. O da duygulandı. Artık devlet nezdinde bile oğlum adam yerine konuyor. Ulen, sen ne zaman büyüdün de seçmen bilem oldun? Neyse, kısacası bu seçimlerde oğluşum da oy kullanacak:))




Anneler ne yaparlarsa yapsınlar her zaman haklıdırlar. İşte, eğer Buşt anne terliğinden talimli olmasaydı alnı kabağına yemez miydi o ayakkabıyı? Demek ki neymiş? Anneler neylerse iyi eylermiş,evlatlarının hayrına eylermiş:)))

Pazartesi, Aralık 15, 2008

Tatil ve Sonrası



Bayram tatili sona erdi. Eminim çalışanlar ve öğrenciler için çok hızlı geçti ama bana fazla bile geldi. Bu bayramın en güzel yanı, kardeşimin gelmesiydi. Çok şükür iyi. İlaçlardan dolayı( kortizonlu) çok toplanmış gibi görünüyordu ki bu bir yerde iyiydi. Çok zayıf falan olsaydı annemler anlayabilirdi. Oysa hiç bir şey anlamadılar. Saçları, kaşları, kirpikleri uzamıştı. Ama tüm bayram boyunca annem, babam, teyzem(o da yaklaşık 1 aydır annemlerde) gripti. Tabi, kardeşime geçti ama o hemen antibiyotiğe başladı, daha hafif atlattı. Bizimkilerde neredeyse dün anca atmışlardı üzerlerinden hasta hallerini.

Bayramın ilk günü kurban kesildikten sonra annelere ve teyzelere gittik. Daha sonraki günlerde de diğer hala ve amcalar. Zaten kardeşim geldi, onunla birlikte bir şeyler yaptık, kısaca güzel günlerdi. Kardeşim cuma günü döndü. O gün yeğenimin doğum günüydü. O da haklı. baba olarak orada olmak istedi. Canım Kaan'ıma nice sağlıklı, mutlu yaşlar diliyorum.

Bayramda bir de A.yşe K.ulin'in yeni kitabını bitirdim. Bu romanın öncesi olan V.eda'yı okumuştum. O gün kitapçıda devamı niteliğindeki bu romana da rastlayınca tereddütsüz aldım ve yine aynı zevk ve heyecanla okudum. Herkese de öneririm, çok kolay okunan, akıcı, çok güzel bir roman.

Bu hafta süper yoğun bir hafta benim için; bugün annemlere kuzenleri A.yla teyzemiz gelecek. Annem hazır bir şeyler al, gel dedi ama içime sinmedi. Sabahtan keki fırına attım. Birazdan bir de poğaça yapıcam. Bir şey daha lazım ama hala karar veremedim. Bu arada doğalgaz faturası yatırılacak.Öğleden sonra da anneme gidicem.Salı günü bir arkadaşımla buluşucam, amaç muhabbet ama belki bir de sinema yaparız. Çarşamba günü sabahtan kadınım gelip bana lahana ve yaprak sarıcak. Temizlik yok ama. O gün de diğer bir arkadaşla buluşup bu kez direkt sinemaya gidicez. Şu 3 filmden birine gitmeyi düşünüyoruz "Arog, Osmanlı Cumhuriyeti ve Burn after Reading". O günkü halet-i ruhiyemize bağlı:)) Perşembe sabahtan kadın gelecek ,temizlik var. Öğleden sonra ise emekli bankacı arkadaşlar olarak yaptığımız toplantıya gideceğim. Cuma günü ful yemek yapma günü. Çünkü şu liseli kızlarla cumartesileri yaptığımız yemekli toplantı sırası bende. Cuma gününden tatlı ve zeytinyağlı kısmını halledeyim ki, cumartesi gününe yalnızca sıcaklar ve salata kalsın. Çarşamba günü kadının yapacağı sarmaların da esbab-ı mucibesi bu toplantı. Pazar günü de ayaklarımı uzatır, dinlenirim.

Dün ben de F.oça'ya gittim, kocam ve kaynanamlarla. O yüzden ütüler kaldı. Eşimin gömlekleri vardı biliyorum da, oğlumun hazır ütülü gömleği yok sanıyordum. Sabah ütülerim diyordum. Sabah dolaptan pantolununu çıkarırken bir de baktım ütülü 1 adet gömlek. Inınının:))) Sabah bonusu oldu bana. Eminim bugün tüm istediklerimi zamanında yetiştiricem. Çünkü sabah iyi başladı. Baksanıza buraya yazacak zaman bile yarattım kendime:))

Perşembe, Aralık 04, 2008

Kurban Bayramı



Hepinizin Kurban Bayramı kutlu olsun.Nice mutlu bayramlara....

Çarşamba, Aralık 03, 2008

Ben Yazmasam Olmazdı




Dün sonunda ben de Issız Adam filmine gittim. Ben profesyonel sinema eleştirmeni değilim, burada yazacaklarım yalnızca kişisel görüşlerim, düşüncelerim. Lütfen okurken o gözle bakın. Birincisi film dendiği kadar acıklı değil( ya da ben artık duyarsızlaştım) Yalnızca filmin sonunda gözlerim doldu, o kadar. İkincisi yıllarını platonik aşklarla geçirmiş bir neslin elemanı olarak (lütfen bu satırların yazarının 47'sine 2 ay kalmış biri olduğunu unutmayınız)aşk dedikleri şey çok hızlı gelişti. Bugün sünnet, bugün deniz gibi erkeğin evine yemeğe gidiş, şarapları içiş ve yatağa (daha doğrusu yere) yuvarlanış, hepsi aynı gün içinde oldu bitti.Daha elimi tutar mı, tutarsa naparım hezeyanları yaşamadan bunlar işi bitirdiler bile. Hızdan başım döndü valla. Filme birlikte gittiğim benimle yaşıt arkadaşımın devam ettiği spor salonunda geçen hafta bu tartışmalar olmuş ve 25-30 yaş grubu kadınların hepsi" aynı günümüz aşkları" demiş. Doğrudur. Biz daha 80'deki aşkımızı yaşıyoruz, bilemiyorum tabe:)) Oyunculara gelince Melis Birkan benim için Naz Elmas- Beren Saat ekolünün devamı. Gözlerini kısıp dudaklarını büzünce oyuncu oluyorsun, bunu öğreniyorum bu kızlarımızdan. Gerisi fasa fiso. Mıyıl mıyıl bir kız, içimi baydı, o kadar. Cemal Hünal iyiydi ama sanırım bunda da objektif olamıyorum. Malum kadınlar, zayıf ve ağlayan erkeklere dayanamaz:)) Filmin tek güzel yanı Yıldız Kültür, anneyi oynayan oyuncu. Ne de olsa yılların tiyatrocusu, kurt. Girdiği her sahne ışıldadı, bayıldım. Zaten onu, daha doğrusu sesini yıllarca pazar sabahları(Perşembe akşamları yayınlanandan ayrı olarak yayınlanırdı)dinlediğimiz radyo tiyatrolarından tanıyorum.
Kısacası film belki de çok büyük umutlarla gittiğim için bende beklediğim etkiyi yaratmadı. Ama dediğim gibi olaya yaş faktörü ve yılların insanı katılaştırmasını da ekliyorum. Olayın güzel tarafı sinema çıkışı oturup muhabbet etmekti.Tabii ki çay ve cheese cake eşliğinde:)) Homini gırtlak durumları yani.

İnci Aral'ın Unutmak kitabını okuduğumu yazmıştım. Daha doğrusu Tolga Meriç'le söyleşi şeklinde yaptıkları bir kitap. Yazarı tanımak, anlamak, o roman ve öykülerin yazarın kendi yaşamındaki hangi olaydan kaynaklandığını bilmek çok güzelmiş. Ama meşakkatli bir okuma oldu. Çünkü söyleşide geçen ve benim okumadığım ya da yıllar önce okuyup ta unuttuğum roman ve öyküleri tekrardan, bu kez bu bilgiler ışığında okumaya çalıştım. Ama tek başına bile güzel bir kitap "Unutmak". Kesinlikle öneririm, özellikle otobiyografi sevenlere.Bu vesileyle de kendi geçmişe rastladım kütüphanemde. Sevginin Eşsiz Kışı kitabı ben de varmış. Varmış diyorum, çünkü içine attığım tarih "4.8.1986-İzmir" Yani 24 yaşında genç Çenebaz'ın el yazısı. Üstelik kitap ta ilk baskı. Hatırlamıyorum bile, ne aldığımı, ne de okuduğumu.Bu da böyle bir not olsun bloğumda, belki bir 22 sene sonra bu kez bu blogda kendimle karşılaşıp hatırlamak için.

Bu yazı da pek bi kültür böceği yazısı gibi oldu. Biraz da dünyevi bir haber. Koyu kestane olan saçlarımda artık kızıl balyajlar var. Bunca yıl sonra kızıl oldum. Eşim de, oğlum da beğendi. Ben de tabii ki. Çevreden de genellikle olumlu tepkiler alıyorum. Bugün anneme gidicem, bakalım onlar ne tepki verecekler? Henüz beni görmediler.Bu arada grip olmuşlar, tam da bayram üzeri. İnşallah çabuk iyileşirler.

Şimdilik haberler bu kadar. Sanırım bayram öncesi bir post daha yazarım. Onun için henüz bayramınızı kutlamıyorum . O da başka bir post konusu olsun:)

Pazartesi, Aralık 01, 2008

Buzlu Badem

Bu resim de nerden çıktı diyeceksiniz? Hafta sonu aktivitesinden:)) Daha önceki postlarda yazmıştım, eşimin her hafta sonu anne-babası ile F.oça'ya gittiğini. 2 hafta sonudur birlikte bir şeyler yapıyoruz. Geçen hafta sonu eski yoldan( yani otobandan değil) bakına bakına, deniz manzarası eşliğinde arabayla dolaştık. Hava yağmurluydu çünkü. Sonra A.ltınoluk mandırasında öğle yemeği yedik. Dönüşte annemlere uğrayıp bir çay içtik. Sonra da eve geldik. Dün ise yine eski yoldan Ç.eşmealtı'na kadar gittik. Hava nasıl güzeldi anlatamam. Şurup gibi derler ya, aynen öyle. Orada hep gittiğimiz bir kafe var. Tam deniz kenarında rüzgar da olmadığından rahatça oturabildik. Otururken buzlu badem satan biri geldi. Hiç dayanamam. Hatta hamileliğimde 3 şeyi bıkmadan her gün yemiştim. Döner, ayva ve buzlu badem. O zamanlar E.fes Oteli(şimdi S.wiss O.tel) kapısında sürekli buzlu bademci olurdu. Biz de servise binmek için işten çıktığımızda mutlaka arkadaşımla birer külah alır, yerdik. Neyse dün de ayağımıza kadar gelince hemen alıp, buzlu badem yiyip, eşimle o günleri andık. Oğlumuz o sırada dersanede kafa patlatıyordu. Bir şeyler yiyip içtikten sonra akşamüzeri eve doğru yola çıktık.

Benim hafta sonu yapmak istediğim tam da böyle bir şey. Hava yağmurlu olmadığı sürece, soğuk bile olsa açık yerlerde olmak istiyorum. Alışveriş merkezlerinde hafakanlar basıyor bana. Neyse, bu gaz beni bir kaç ay götürür. Sonra gene bi küsüşür tekrar barışırız bu hafta sonu muhabbetinden dolayı.

Yazmadığım süre içinde her şey iyiydi, şükür. Arkadaşlarla toplantılarım oldu, oğlum dersanede sınıf atladı, C.anım A.ilem dizisi başladı:)) Anneme yelek örmeye başladım ama onun haberi yok, bitirince sürpriz yapıcam. Bu arada dutlu yün dedikleri yeni bir tür yün gördüm, süper güzel bir şey. Bankadan 2 eski elemanım hamile. İkisine de bu yünden bebe battaniyesi örmek istiyorum. Birinin doğumu Mart'ta, diğerininki Mayıs'ta, rahatça yetişir. İri şişlerle örüldüğünden çabucak bitiyor.

Ben sabahları saat 9 'da TNT kanalındaki dizileri izlemeyi seviyorum. Yarım saatlik aile komedileri oluyor. Uzun bir süredir "My wife and kids" diye bir dizi vardı onu seyrediyordum. Bugün baktım, onun yerine "Roseanne" dizisi başlamış. Taaa 1988 yılından eski bir dizi. Ama sabah sürprizi bir baktım, Roseanne'nin çalıştığı şirketin patronu Booker rolünde George Clooney. Ama ne Clooney:)) Saçlar uzun, zayıf, bambaşka biri. Doğa kadınlara ne kadar acımasızsa erkeklere ise o kadar cömert. Biz yıllar geçtikçe eciş bücüş olurken erkekler daha yakışıklı oluyor. Clooney'i hayranlarının pek çoğunun onu 1988'lerdeki haliyle pek beğeneceğini sanmıyorum.

Kardeşim bu hafta Perşembe ya da Cuma geliyor. Hepimiz sabırsızlıkla bekliyoruz. Ardından bayram telaşı. Bayramdan sonraki hafta perşembe günü ben bir toplantıya gidicem, cumartesi ise toplantı bende. Zaten sonraki hafta yılbaşı telaşı. Kısaca yoğun bir döneme giriyoruz.

Herkese iyi haftalar