Salı, Haziran 06, 2006

Salı, sallanır mı?

Yine Salı,yine temizlik günü. Birazdan kadın gelir ama her Salı eve bağlanmaktan sıkılıyorum da artık. Madem tembellik edip ben temizlik yapmıyorum, o zaman buna da katlanmam lazım,di mi? Herhalde yaz geldi, kapı baca açık diye, 1 hafta da bile ev nasıl toz oluyor anlatamam. Sanki hiç silinip süpürülmemiş gibi.

Geçtiğimiz haftasonuna gelince. Bu cumartesi eşim de izinliydi. Daha doğrusu patronları yazlığa gideceğinden personele "sizler de gelmeyin" demiş. Normalde kışın cumartesileri de çalışıyorlar. Yazın okulların kapanması ile cumartesileri tatil oluyor, taaa Eylül başına kadar. Neyse, cumartesi günü cümbür cemaat evdeydik. Sürekli bir yeme , içme ve yatma modu vardı. Tabi bu 2 beyefendi için geçerliydi. O yeme içme durumlarını ayarlayan sefil köle çenebaz olarak ben sürekli mutfaktaydım. Genelde herkes evde olunca insan da değişik bir şeyler yapmak istiyor. O gün Burcu'nun patlıcanlı böreğini denedim. Bir de yalancı fırında makarna yaptım. Yalancı olan makarna değil, yapılış şekli. Makarna haşlanıyor. 1 bardak süt, 2 yumurta, 1 çay bardağı sıvı yağ ve 200 gr. kadar rendelenmiş peynir karıştırılıp haşlanan makarna ile harmanlanıyor. Yağlanmış borcama dökülüp 200 derece fırında 30-40 dakika arası pişiriliyor. Gerçek fırında makarnadan daha pratik. Üstelik bu tarifte mutlaka fırın makarna çeşidi kullanmak gerekmiyor. Evde ne varsa (kelebek, fiyonk, burgu makarna) kullanabilirsiniz. Neyse, bu arada Burcu'nun patlıcanlı böreğini eşim ve ben çok sevdik. Ama 15 yaşında ve hayatı köfte, hamburger, pizza üçgeninde geçen biri için fazla komplikeydi. O çatalının ucu ile alıp,fırında makarna yemeyi tercih etti. Sonra çok vuracak o kafacığını duvarlara ama neyse,herşeyin zamanı var. Cumartesi akşamı telefon edip "anne size yemeğe geliyoruz" dedik ve annemlere yemeğe gittik. Gülüş , ahenk neşe içinde yemeğimizi yedik, muhabbetimizi yaptık ve 12'ye doğru eve döndük.

Pazar ise oğluşumun sınavları devam ettiğinden (çok şükür ki) eşim, yazlığa annelerine gitti, biz oğluşumla evde kaldık. Ona ders çalıştırdım, bilgisayara girdim, yine yemek pişirdim, pazartesi için gömlek ve pantolon ütüledim, ufak tefek eksikler için markete gittim. Pazar günü hayhuy içinde geçti, gitti.

İzmir'de artık sıcaklar iyice bastırdı. Denize girme vakti geldi ama şu oğluşumun sınavları bir bitse. Üstelik daha yazlığı temizletmedim. Belki bu cumartesi temizletirim. Hem de gitmişken, pazar günü de kalır bir denize gireriz. En çok özlediğim şey; şezlonga uzanıp, gözlerimi ufka dikip beynimi boşaltmak. Gerçi pazar günü Çeşme çok kalabalık oluyor ama akşamüzeri ortalık sakinleşir. Ben de o zaman sahile inerim. Bir de kış sonrası ilk denize girdiğimde o tuzlu suyun kokusu tadı bana hep çok güzel, çok özel gelir. Ay,canım şimdi deniz kenarında olmak istedi. Evet, evet ben bu haftasonu yazlığı temizleteyim. Bahaneyle de gitmiş oluruz.

3 yorum:

Gün dedi ki...

Öyle güzel tasvir etmişsin ki, canım denize girmek istedi...

cenebaz dedi ki...

Hadi gel,haftasonu misafirimiz olun.

Doruk dedi ki...

Beğendiğinize çok sevindim canım. Biliyor musun bizim evde o böreği yalnız Bulut ve ben yiyoruz, Ergun ve Doruk da hiç hoşlanmıyorlar:)
Bir haber de şu, biz de yaz tatillerimizi Çeşme Dalyan'daki yazlığımızda geçiriyoruz, sizinki nerede? Belki yaza geldiğimizde görüşürüz:)