Perşembe, Temmuz 15, 2010

Sıcak, Sıcak, Sıcak


Sizlerden ricam bu yazıyı okurken Em.re Al.tuğ'un " sıcak, çok sıcak" şarkısını dinlemeniz ya da içinizden mırıldanmanız.Salı günü akşam üzeri cehennem sıcağına geri döndük, yani İzmir'deyiz. Yazlıkta pike örtünürken burada kendimizi nerelere atacağımızı bilemiyoruz. Gündüz evde klima falan idare ediliyor da gece yatınca çok fena ya. Bir gram esinti yok. Bazen klimayı çalıştırıp 1 saatlik kuruyoruz. Tabi soğuk oluyor diye pikeyi de örtüyoruz. O serinlikte uykuya dalıyor insan. Ama sonra gecenin bir yarısı uyanıyorsun, klima durmuş, sen üzerinde sımsıkı pike ile 2 kat daha fazla yanmışsın, terlemişsin. Yani kısaca İzmir kabus gibi. Cumartesi görümcemin kızının düğün yemeği var, sanırım ertesi gün hemen vıın Çeşme yapıcaz, dayanılır gibi değil.

Salı günü akşamüzeri 4 gibi eve geldik. hemen bavulları boşalttım, bi posta çamaşırı makineye attım, eşimle oğluma yiyecek bir şeyler hazırlayıp doğru berbere gittim. Saat 5 gibi çıktığım eve akşam 9 gibi dönebildim. Meğer herkes serin olsun diye 5'den sonra berbere gidiyormuş, berber nasıl kalabalıktı anlatamam. Saçlarımı boyattım, kestirdim bu kadar şey 4 saati buldu. Dün ise sabahtan görümceme gittim, kendine düğün için bir elbise almıştı, daha sonra kızı ile gezerken başka bir elbise beğenmişler, kızı da ille bunu al, ben bunu daha çok beğendim demiş, o da kıramamış, sonuçta ilk aldığı elbise açığa çıkmış. Bana gel beğenirsen sen giy, 1 gece için boşu boşuna bi ton para verme dedi. İşte o sebeple sabah 9'da ona gittim. Elbise sanki tam benim için dikilmiş, sadece etek boyu kısaltılacak, onu da bu sabah halledeceğim.

Görümcemin kızı 2 yıl önce dil okulu için Amerika'ya amcasının yanına gitmişti. Orada bu evlendiği çocukla tanışıyor, anlaşıyorlar. Geçen yıl Ocak ayında da evlendiler, yani aslında 1,5 yıllık evliler. Ama kızımız ve damat o zamandan beri ilk kez Türkiye'ye geliyorlar. Görümcem de heves etti, ilk mürüvveti (öyle derler ya) hazır kızım Türkiye'ye gelmişken bari bir düğün yemeği yapayım, eş, ahbap, dost bir araya gelelim dedi. İşte şimdi Cumartesi günü böyle bir yemeğimiz var.

Dün görümcemden döndükten sonra önce eşimin kuzeni kahve içmeye uğradı, o arada kardeşim de geldi. Sonra kuzen gitti, eşim annlerini almaya Fo.ça'ya gitti. Ben onlar(k.valide, kardeşi ve bize uğrayan kuzenin görümcesi) akşama gelecekler, evleri tamtakır, yaşlı insanlar, e baktım ne kızı ne de bize uğrayan kuzen yemek konusunda tınmıyorlar, onları akşama bize gelin yemeğe (yani 2 kat yukarı çıkacaklar, malum aynı apt.dayız) dedim. Akşam yemeği için bir şeyler pişirip, kardeşimle saat 2 gibi dışarı çıktık. O kendine bir şeyler baktı , oradan da annemlere geçtik. Babam çok şükür daha iyi. Pazartesi günü dikişleri alındı. 2 ameliyat geçirdim, dikişler alınırken daha çok acıdı diyor. Annem de ben gittiğimden beri grip gibiydi. İlaç da kullanmıyor. Zaten günde 5-6 ilacım var, içiyorum, bir de onları içemem dedi. Nane limonla, limonlu çayla, limonlu çorbayla iyi olmaya çalışmış. Kardeşimi de dinlemiyor. Neyse ama dün daha iyiydi, e tabi beni gördü daha iyi oldu:)) Şaka bir yana erkek çocukları farklı oluyor kızlardan pek konuşmuyor, detay anlatmıyorlar. Ben gittim, tabi cır cır cır anneme kaldığımız günleri tek tek ne yaptık hep anlattım. kardeşim normalde de pek konuşkan değildir. Dün mesela şöyle bir olay oldu; kardeşim haftaya cuma günü gidiyor. Ama 30 Temmuz'da bu kez yeğenimi de alarak İzmir'e tekrar gelecek. Annemleri de alıp bizim yazlığa gideceğiz bir 15 gün kadar. Anneciğimin bunlardan haberi bile yok. Kardeşimin 30'unda tekrar geleceğini duyunca nasıl şaşırdı ne sevindi anlatamam. Bunlar (babamla kardeşim) bana bir şeyler anlatmıyorlar diye bana şikayet etti:)) Annemin kulaklığa rağman kulakları iyi duymuyor. Götürdüğümüz doktorlar iç kulağın çökmüş olduğunu, kulaklıkla bile ancak bu kadar duyabileceğini söylemişlerdi. Ben biraz bağırarak (zaten normal sesim de yüksektir, ayarlayamam, kısaca tepesi delik derim kendim için) biraz işaretlerler anlatıyorum, usanmıyorum. O da zaten meraklıdır, ille ne olmuş öğrenecek. Oooo canım anacım benim. Dün çok mutluydu. Eh 2 evladı yanında, babam iyileşti sayılır, kendi de öyle. Bundan büyük mutluluk var mı? Şimdi bu noktada hep birlikte "yeryüzünde sağlık, en büyük varlıktır" şarkısını söylüyoruz; 1-2-3 başla:)))

Bugün banka işleri var. Eteği kısaltmaya vericem. Daha oğluma ayakkabı ve gömlek alınacak. Onları da yarın yaparız herhalde. Bir koşuşturmaca ki nasıl anlatamam. Bir de bunları İzmir sıcağında yapınca insan kat be kat daha fazla yoruluyor.

Şu an ev halkı uyuyor. Ben onlar uyurken akşamın yemeğini de hazırlayayım, çünkü gene saat 11 gibi sokaklara bir dökülücez, akşama dönebilirim ancak.

Herkese serin günler dileği ile

8 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Kolay gelsin, belli çok yoğunsunuz. Sıcakta çekilecek şey değil ama mecburiyetler oluyor bazen. Aslında Ankara bile çok sıcak, İzmir'i, hele Antalya'yı düşünemiyorum bile.
Babanızın iyi olduğuna sevindim, gözünüz aydın diyor, sevgiler yolluyorum...

pie kurabiye dedi ki...

Kolay gelsin valla.Bu kadar iş zaten zor sıcakta çok çok daha zor.Neyse ki işler keyifli.Düğün yemeğinde iyi eğlenceler,çocuklara da mutluluklar dilerim.Herkesin sağlıklı olmasına sevindim.Sevgiler.

cenebaz dedi ki...

Leylak Dalı, evet evet bakıyorum da her yer çok sıcak. Eh Temmuzun ortasındayız, yaz yapacak yazlığını.

cenebaz dedi ki...

Petekçim, sağol. Bugün LYS sonuçları açıklanıyormuş. İnşallah iyi haberler alırsın. Sevgiler

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Sevgili Cenebaz bilmez miyim İzmir'in sıcağını? Balkon demirini yastık yaparak yattığım, bir gıdım oksijen alabilmek için soluduğum günler hala hatırımda.

Umarım gençler bir ömür boyu mutlu olurlar. Ben de tek nikahlık yada düğünlük kıyafet almaktan hiç hoşlanmam.Hem dünyanın parasını verirsin hem de kırk yılın başında giyersin. Ne iyi olmuş elbisen.

İyi eğlenceler canım. Sevgilerle.

cenebaz dedi ki...

Zührecim, biraz önce içeri girdim. Resmen bittik eşimle ikimiz. Asfalttan insanın yüzüne nasıl bir sıcak vuruyor anlatamam ama sen anlarsın:))

LEZZETLİ SOMUNLAR dedi ki...

Ah Çenebazım,bir Antalya'nın bir de İzmir'in sıcağı..İllallah.Geçen yaz balkona çıkardığım termometre 65 dereceyi göstermişti öğle sıcağında..Ben en çok arabaya bindiğimde gafil avlanıyorum: 1)Direksiyona yapışınca 2)Emniyet kemerinin metalini tutunca..Ciyaaakkk..Kolay gelsin arkadaşım.Gençlere sonsuz mutluluklar.Çeşme'ye de tez kavuş..

cenebaz dedi ki...

Serapçım, haklısın. Ben direksiyonu ellemesem de emniyet kemerinin metalinde aynı şeyleri yaşıyorum. Yalnız 65 derece de çok korkunçmuş ya:))