Cumartesi, Nisan 24, 2010

Veni, Vidi, Vici


Yok, ben geldim( daha doğrusu gittim), gördüm ama kimseyi yenmedim. Kitap Fuarından döner dönmez yazayım dedim çünkü yarın gene Ç.eşme yolları taştan deyip yollara düşeceğiz, o yüzden yazacak vakit bulamayabilirim. Hafta sonu olmasından dolayı yine çok kalabalıktı fuar. En uzun kuyruk Turgut Özakman, İclal Aydın ve Ayşe Kulin'deydi. Nedim Gürsel Paris'ten gelememiş, o yüzden ondan imza alamadım. İhsan Oktay Anar (İzmir'de yaşıyor kendisi) sanki o da ziyaretçiymişçesine eli kolu kitap dolu standları geziyordu. Ben önce Selim İleri'ye gittim. Kuyruk falan yoktu. 25 yıllık bir kitabımı götürüp imzalattım "Hatırlıyorum". Oradan Aydın Boysan'a ve en son da Ayşe Kulin'e kitaplarını imzalattım. Yalnız Ayşe Kulin'de yukarıda da yazdığım gibi imza kuyruğu çook uzundu. Yarım saate yakın bekledim. Şimdi evdeyim, bir yandan yazıyorum bir yandan da dün getirdiğimiz erikleri yiyorum. Bu yazı biter bitmezde salona geçip şööyle bir ayaklarımı uzatıp dinlenicem, ayacıklarım ayakta durmaktan ve dolaşmaktan 45 numara oldular:))

Günün Fotosu Leylak Dalı'na Gelsin:)




Şu blog alemi ne ilginçtir ki insana yeni dostlar, arkadaşlar kazandırıyor. Artık leylak görünce direkt "Leylak Dalı" geliyor aklıma. Dün (yine) F.oça'ya gittik. K.valide yazlığın çerçevelerini değiştirmek istiyordu, buradan tanıdık bir usta götürdük . Gidince bir de baktım ki leylağımız çiçek açmış. Hemen aklıma Leylak Dalım geldi. Biraz toplayıp eve getirdim, vazoda da hemen fotoladım. Ama cep tel.ile çektiğimden renkler biraz soluk gibi. Dün yalnız leylaklar değil, tüm bahçe muhteşemdi. Güller açmış, bir kısmı da gonca. Onları da aşağıdaki fotoda görüyorsunuz. Her ne kadar GS'li olmasam da en öndeki sarı-kırmızı güle bayıldım. Tek gülde 2 renk, çok güzel.


Tabii, bi de en önemlisi eriklerimiz var, henüz çekirdekleri tam sertleşmese de yenecek kıvama gelmişler. Bir torba kadar topladık. Özellikle oğlum için getirdim eve. Dün gece arkadaşları ile gezdiğinden geç geldi, gelince de hemen yattı. O yüzden henüz erikleri görmedi, sabah(daha doğrusu bize öğlen) görünce saldıracaktır. Hiç dayanamaz, en sevdiği meyve.
Bugün yine Kitap fuarına gitmek istiyorum. N.edim G.ürsel ve S.elim İ.leri için. Gerçi henüz çok erken, daha kahvaltı bile etmedim. İlerleyen saatlerde bir program yaparız artık. Herkese iyi hafta sonları...

Cuma, Nisan 23, 2010

23 Nisan Kutlu Olsun



Google da kutluyor çocukların 23 Nisan'ını. Sabah google'a girince bununla karşılaştım, çok hoşuma gitti, sizlerle de paylaşmak istedim.

Tüm yavru bloggerların 23 Nisan bayramı kutlu olsun. Anneler , Çenebaz teyzelerinin mesajını iletin ha bebelerinize. Hepsini öpüyorum.

Çarşamba, Nisan 21, 2010

Foto


Cumartesiden başlayayım anlatmaya. Sabah kalktım, önce banyo, ardından hızlı bir kahvaltı ve kuaför. Daha sonra arkadaş toplantısına gittim. Uzun süredir görmediğim bazı arkadaşlarımı gördüm, güzel bir gün geçirdik. Oradan döndüm, bu kez akşam oturmasına geçtik. O arkadaşları da uzun süredir görmemiştik. Kahkaha dolu bir akşamdı. Ayrıca arkadaşım( ellerine sağlık) çok da güzel şeyler yapmıştı.

Pazar günü ise beklenen gündü. Kahvaltıdan sonra eşimle birlikte hemen fırladık. Hava nasıl sıcak anlatamam, doğru kitap fuarına. Yukarıdaki resmi, Oya Baydar'a evden götürdüğüm kitaplarımı imzalatırken eşim çekmiş. Ondan böyle bir şey istememiştim, haberim olmadan çekmiş. Sonradan evde gösterdi, çoookk sevindim. Fotoğrafta yandan çarklı görünen gıdılı şahıs benim.(Şöyle akşam yatıp, sabah kalksam, bi baksam eski kilomdayım, yok mu bööle bi hap, ot filan ya) Ayla Kutlu'ya "Bir Göçmen Kuştu O", İnci Aral'a "Sadakat" ve Altan Öymen'e "Öfkeli Yıllar" kitaplarını imzalattım. Kitapları o gün fuarda satın aldım. Oğluma da "Uykusuz" ciltlerinden aldık. Aslında daha bir çok kitapta aklım kaldı ama önce bunları bir bitireyim bakalım diye düşündüm. Diğer yazarlara ise zamanım yetmedi, bazılarının saatleri çakışıyordu. Aldığım ilk 2 kitabı anneme verdim, bense Öfkeli Yıllar'ı okumaya başladım. 600 sayfa, biraz zaman alacak gibi.

Pazartesi günü anneme gittim. Artık düzelmiş, o nedenle k.validem de geldi benimle. Onlara tavada börek pişirdim, hep birlikte çay keyfi yaptık. Salı günü malum bizde temizlik günü. Öğleden sonra da blog açmak isteyen bir arkadaşa gittim, yardımcı olmak için. Ama pek sınırlı oldu yardımım. Onun isteği daha geniş kapsamlı bir blog. Ama vesile oldu, uzun süredir görüşmemiştik, bahaneyle görmüş oldum onu da.

Bugün de Ç.eşme'ye yazlığa gittik. K.valide, annem, babam da bizle geldiler. Yaz geldi derken dün gece şakır şakır yağmur yağdı, bu sabahta çok serindi. Ama hiç bir şey bizi durduramadı:) Önce kale altında dönerlerimizi yedik( pek meşhurdur T.okmak H.asan), sonra belediyede ev vergimizi yatırdık, bankaya gidip site aidatını ödedik, oradan da eve geçtik. Evde akan, kokan bir yer yok ama tabi içerisi rezil gibi. Temizlik için sitenin bahçıvanına anahtar bıraktık, eşi yapacak. Cumartesi ya da pazar günü de gidip anahtarı alacağız. Bu yıl sezonu erken açacak gibiyiz. Ben genelde ilk temizliği Haziran'da yaptırırdım. Bu yıl eşim emekli de olduğundan erkenden gitmek istiyor, en azından hafta sonlarında. Gerçi daha sitede kimseler yok ama Mayıs başı gelecek emekliler varmış. Biz oğlumun okulu bitmeden hafta içi gidemesekte , programı uygun olduğundan cuma öğleden sonra gidip pazartesi öğlen dönebiliriz, bakalım o gün ola hayrola.

Yarın bir arkadaşımı çağırdım ama gelmesi kesin değil. Gelirse iyi olur, hasret gideririz. O hala çalıştığından, hafta sonları da ev işi, çoluk çocuk derken görüşmelerimiz çok aralıklı oluyor.

Cuma ise hem bayram hem de yine F.oça yolları görünüyor bize. K.validem de temizlik için birilerini ayarlayacak, önümüzdeki hafta da (eğer havalar çok soğuk olmazsa) uzun süre kalmalı gitme ihtimali var. Bahçedeki erikler geçen hafta çok küçüktü, umarım bu sefer yenecek hale gelmişlerdir. Bakıp bakıp yiyememek çok kötü:))

Şimdiden herkesin, özellikle de tüm blog çocuklarının 23 Nisan'ı kutlu olsun. Bize bu güzel bayramı, bu güzel vatanı bırakanların ruhu şad olsun.

Cuma, Nisan 16, 2010

Pazar Randevusu


Güzel bir hafta. İzmir'e resmen yaz geldi. Hele son 2 gündür ben kısa kollu tişörtlere geçtim. Bugün anneme giderken otobüsün elektronik panosu dışarıdaki sıcaklığı 32 derece gösteriyordu, yaz sanki.

Bugün gelin(!) kızımızın doğum günü. Oğlumla dışarıdalar. Bu akşam baş başa kalmak istediklerini bildiğimizden çarşamba günü bize akşam yemeğine çağırdık. Hem bir arada olduk, hem hediyelerimizi verdik. Seviyorum kızı, iyi niyetli, neşeli, hoş sohbet. Haklarında hayırlı olsun. Henüz bazı şeyler için erken ama yine de bu işler belli olmaz.

Perşembe günü F.oçaya, k.validenin yazlığa gittik. Yollar çok güzeldi. Kayınvalidem çok güzel bir bakla- enginar yemeği yapmış, çok lezzetliydi. Üstüne çaylar, kekler. Akşam üzeri döndük. Bugün de anneme gittim. Zehirlenme olayından beri epeyce toparlandı ama yine de tam iyi değil. Hala çabuk yoruluyor falan. Yaş ilerleyince toparlanmak da zaman alıyor. Yarın öğleden sonra bir arkadaş toplantısına gidicem, akşama ise başka bir arkadaşlara. Akşam gideceğimiz arkadaşlar, bize neredeyse 1-1,5 yıl önce geldiler ama biz anca fırsat bulup gidebiliyoruz. Biraz bizim oğlanın sınav hazırlığı, sonra da onların çocuğun sınavı derken bir araya gelememiştik.

Pazar günü ise Kit.ap Fu.arındayım. Aslında yarın açılıyor fuar ama o toplantıya gitmem gerekiyor, hem de asıl istediğim yazarlar Pazar günü geliyorlar;Altan Öymen, Ataol Behramoğlu, Ayla Kutlu, Deniz Kavukçuoğlu, İnci Aral, İsmet Kabaağaç Noonan, Oya Baydar, Tahsin Yücel. Bakalım hepsini görmeye ve imza almaya zaman yetecek mi? Ama ilk sıramda Oya Baydar var. Daha önceden okuduğum 2 kitabını,"Çöplüğün Generali" ve "Sıcak Külleri Kaldı" yı imzalatmak istiyorum, ilki annem , ikincisi ise benim için.

Perşembe, Nisan 15, 2010

Romantik


Bugün nedense romantikliğim tuttu. Yo.utube'da öylesine gezinirken bunu buldum.Şarkı güzel, klip güzel (Dio come ti amo filminden -miş-), sözler çok çok güzel(Türkçesi aşağıda). Hepinize mutlu, romantik dakikalar...


"tanrım! nasıl da seviyorum seni

mümkün değil
bu kadar mutluluğu kollarının arasına almak
rüzgar kokan dudaklarını öpmek
biz dünyada eşi benzeri olmayan iki aşık
tanrım! nasıl da seviyorum seni
ağlamak geliyor içimden
bütün hayatım boyunca hiç böylesini görmedim ben
böyle sevgi dolu böyle doğru
kim durdurabilir denize akar nehri
gökyüzünde güneşe doğru giden kırlangıçları
kim değiştirebilir aşkı, benim sana aşkımı
tanrım nasıl da seviyorum seni"

Not:Çeviri ek.şi söz.lükten

Pazartesi, Nisan 12, 2010

Başlıksız


Pazar günü yaptığım ekmek. Geceden makineyi kurdum. S.öke unun yeni çıkan, mayası da içine katılmış 1 kg. luk unlarından 7 tahıllı olanı almışdım. Onunla yaptım yalnız paketin yarısını kullanmak gerekiyor. Sabah misss kokulara uyandık. Sonuç her zamanki gibi mükemmeldi. Yanına sahanda yumurta, sucuk, biraz acukamsı kahvaltılıktan, peynir, zeytin, reçeller, zeytinyağlı domates ve sıcacık demli çay. Tabi ipin ucu kaçtı. Gerçi o ipin ucunu kaçırmak için bahane arıyorum ben de ya, hatta baksanıza kendi bahanemi kendim pişiriyorum:)),

Yukarıdaki yazıda makine yazarken daha doğrusu makine mi, makina mı yazmalıyım diye düşünürken, TDK imla kılavuzundan aklıma takılan diğer maddelere de baktım. Doğruları makine (makina), meyve (meyva), fasulye (fasulya) imiş. Ben hepsini parantez içindeki yazılışları gibi yani yanlış kullanıyormuşum bugüne dek. Bakalım bu saatten sonra dilimi nasıl düzelteceğim?

Cumartesi günü annem bakladan zehirlenmiş. Tüm gece kusmuş. Ama her zamanki gibi üzülmeyelim diye bize söylememişler. Pazar günü aradığımda öğrendim, apar topar gittim. Halsiz, serapa yatıyordu. Bugün tekrar gittiğimde biraz daha iyiydi, toparlanmıştı ama henüz tam iyileşememiş. Baklanın içindeki bir madde anneme dokunuyor. Bunu bilmesine rağmen yemiş. İnsanlar yaşlandıkça çocuklaşıyorlar galiba. Tabi, ona bir şey demedim. O sıkıntısı içinde bir de benim lafıma üzülmesin şimdi.

Son günlerde okuduğum en iyi yazılardan biri, uyanmak, aymak için. Ülkeme, yapılanlara çok üzülüyorum ve gelecekten korkuyorum. Umarım insanlar artık takım tutar gibi parti tutmaktan vazgeçer de gerçekleri görür, çok zayıf bir ihtimal de olsa.

Perşembe, Nisan 08, 2010

Yeni bir şey yok


Gene uzun süre yazmayı unutmuşum buraya. Ama herkesi okuyorum, ara sıra yorum bırakıyorum. Bazı günler kafamda çok güzel sıralıyorum yazacaklarımı, sonra ne oluyorsa bilmiyorum, hepsi uçup gidiyor kafamdan. Bahar yorgunluğu da var herhalde, bir isteksizlik.
İşte böyle, yuvarlanıp gidiyorum. Bu aralar oğlumun vizeleri var, ona hizmet veriyorum. Arkadaş toplantılarımız oldu, onlara gidiyorum, vs.vs. Çenebaz cephesinde yeni bir şey yok yani ya da ben ne olacağını umuyorsam artık...

Yazı özledim, gelsin artık deniz, yazlık mevsimi. Yukarıdaki resmi de ondan koydum. beni her zaman en çok dinlendiren görüntü;deniz