Dün sonunda ben de Issız Adam filmine gittim. Ben profesyonel sinema eleştirmeni değilim, burada yazacaklarım yalnızca kişisel görüşlerim, düşüncelerim. Lütfen okurken o gözle bakın. Birincisi film dendiği kadar acıklı değil( ya da ben artık duyarsızlaştım) Yalnızca filmin sonunda gözlerim doldu, o kadar. İkincisi yıllarını platonik aşklarla geçirmiş bir neslin elemanı olarak (lütfen bu satırların yazarının 47'sine 2 ay kalmış biri olduğunu unutmayınız)aşk dedikleri şey çok hızlı gelişti. Bugün sünnet, bugün deniz gibi erkeğin evine yemeğe gidiş, şarapları içiş ve yatağa (daha doğrusu yere) yuvarlanış, hepsi aynı gün içinde oldu bitti.Daha elimi tutar mı, tutarsa naparım hezeyanları yaşamadan bunlar işi bitirdiler bile. Hızdan başım döndü valla. Filme birlikte gittiğim benimle yaşıt arkadaşımın devam ettiği spor salonunda geçen hafta bu tartışmalar olmuş ve 25-30 yaş grubu kadınların hepsi" aynı günümüz aşkları" demiş. Doğrudur. Biz daha 80'deki aşkımızı yaşıyoruz, bilemiyorum tabe:)) Oyunculara gelince Melis Birkan benim için Naz Elmas- Beren Saat ekolünün devamı. Gözlerini kısıp dudaklarını büzünce oyuncu oluyorsun, bunu öğreniyorum bu kızlarımızdan. Gerisi fasa fiso. Mıyıl mıyıl bir kız, içimi baydı, o kadar. Cemal Hünal iyiydi ama sanırım bunda da objektif olamıyorum. Malum kadınlar, zayıf ve ağlayan erkeklere dayanamaz:)) Filmin tek güzel yanı Yıldız Kültür, anneyi oynayan oyuncu. Ne de olsa yılların tiyatrocusu, kurt. Girdiği her sahne ışıldadı, bayıldım. Zaten onu, daha doğrusu sesini yıllarca pazar sabahları(Perşembe akşamları yayınlanandan ayrı olarak yayınlanırdı)dinlediğimiz radyo tiyatrolarından tanıyorum.
Kısacası film belki de çok büyük umutlarla gittiğim için bende beklediğim etkiyi yaratmadı. Ama dediğim gibi olaya yaş faktörü ve yılların insanı katılaştırmasını da ekliyorum. Olayın güzel tarafı sinema çıkışı oturup muhabbet etmekti.Tabii ki çay ve cheese cake eşliğinde:)) Homini gırtlak durumları yani.
İnci Aral'ın Unutmak kitabını okuduğumu yazmıştım. Daha doğrusu Tolga Meriç'le söyleşi şeklinde yaptıkları bir kitap. Yazarı tanımak, anlamak, o roman ve öykülerin yazarın kendi yaşamındaki hangi olaydan kaynaklandığını bilmek çok güzelmiş. Ama meşakkatli bir okuma oldu. Çünkü söyleşide geçen ve benim okumadığım ya da yıllar önce okuyup ta unuttuğum roman ve öyküleri tekrardan, bu kez bu bilgiler ışığında okumaya çalıştım. Ama tek başına bile güzel bir kitap "Unutmak". Kesinlikle öneririm, özellikle otobiyografi sevenlere.Bu vesileyle de kendi geçmişe rastladım kütüphanemde. Sevginin Eşsiz Kışı kitabı ben de varmış. Varmış diyorum, çünkü içine attığım tarih "4.8.1986-İzmir" Yani 24 yaşında genç Çenebaz'ın el yazısı. Üstelik kitap ta ilk baskı. Hatırlamıyorum bile, ne aldığımı, ne de okuduğumu.Bu da böyle bir not olsun bloğumda, belki bir 22 sene sonra bu kez bu blogda kendimle karşılaşıp hatırlamak için.
Bu yazı da pek bi kültür böceği yazısı gibi oldu. Biraz da dünyevi bir haber. Koyu kestane olan saçlarımda artık kızıl balyajlar var. Bunca yıl sonra kızıl oldum. Eşim de, oğlum da beğendi. Ben de tabii ki. Çevreden de genellikle olumlu tepkiler alıyorum. Bugün anneme gidicem, bakalım onlar ne tepki verecekler? Henüz beni görmediler.Bu arada grip olmuşlar, tam da bayram üzeri. İnşallah çabuk iyileşirler.
Şimdilik haberler bu kadar. Sanırım bayram öncesi bir post daha yazarım. Onun için henüz bayramınızı kutlamıyorum . O da başka bir post konusu olsun:)
13 yorum:
Yusufyusuf, hoşgeldin ve teşekkürler.
Katılıyıorum ben sana film yorumların hususnda :) Ben de çok yüksek umutlarla gidip ancak sıradan bi aşk filmine hisleneceğim kadar hislendim diyebilirim. yaşım 30 bu arada :)
bende saçlarımı boyadım:))))flim demeyin bana gidemedim bir türlüüüü:)))
Suspect, hoşgeldin:))
Elçincim, yeni saçlarını güle güle kullan. Ne renk yaptın? Film konusunda pek kaçırdığın bir şey yok. Suspect'in de dediği gibi sıradan bir aşk filmi
valla bende henuz gitmedim.
Ama o kadar cok yazıldı ki gidesim de kalmadı:) Yani ben de gittigimde umdugumu bulamayacagım gibi geliyor.
kendine iyi bak:)
Sevgilerimle
Figen Karavaş
Figencim,kötü demiyorum film için ama o kadar çok yazıldı çizildi ki hakkında, ister istemez çok büyük beklentilerle gidiyorsun. İşte "sevdim alamadım" tarzı aşk filmi. En iyisi gidip kendin karar ver:))
Bende sadece iki yerde duygulandım.. Yine de bir sürü filmden daha iyi geldi bana..
Asortiğim, kötü demiyorum ama beklenti düzeyim çok yüksek olduğundan hayal kırıklığım da aynı oranda yüksek oldu.
havana kahvesi yaptım şeker...adı havalı ama değilimi?:)))
galiba bir ben kaldım bbu filmi seyretmeyen :)
Elçincim, bayağı havalıymış hem de:)) Güle güle kullan
Denizanası, daha epey oynayacağa benziyor. Bayram tatilinde gidersin belki:))
Yorum Gönder