Pazartesi, Kasım 20, 2006

Geçen Hafta

Oğluşum yok diye kendimi sokaklara vurdum.Zaten salı akşamı gitmişti. Çarşamba günü eski mahalledeki komşuma gittim. Geçen hafta oğlunun doğumgünü vardı. Oğlum gitmiş ve hediyesini götürmüştü ama her yıl ben de ayrıca hediye alırım ona. Severim keratayı. Hem ziyaret oldu , hem de çocuğa da hediyesini verdim. Perşembe günü halamlara gittim. Kızlarla muhabbetin belini kırdık. Cuma günü ise 40 yıllık arkadaşıma (valla tam 40 yıl. 5 yaşından beri arkadaşız) gittim. Bunlar hep beni mutlu eden ziyaretlerdi. Cuma günü tüm hafta yaptığım gibi yine İzmir-Afyon- Uşak- Ankara 'nın hava durumlarını izledim. Malum cuma gecesi oğlum o güzergahtan dönecekti. Hep sis gösterdi. Tabi evhamdan uzun süre uyuyamadım. Biraz dalar gibi olmuşum, 2'ye yakın yine uyandım, sabahı sabah ettim. Saat 7'de zil çaldı. Nasıl biz karı-koca çığlık çığlığa kapıya koştuk. Güzel oğlum, karakuzum gelmişti. Çok eğlenmiş ama bu arada bizden kopamayacağını anladım. Ben Ankara'da falan okumam dedi. Bu arada Ankaralıları biraz kızdıracak belki ama oğlumun Ankara izlenimleri ;
1) Anıtkabire muhteşem
2) Bilkent güzel
3) Ankara çok soğuk
4) Ankara'da güzel kız çok az :)
5) Ankara'da deniz yok :)

Biliyorum hele şu son maddeye Ankaralılar çok kızıyorlar ama 15 yaşındaki birinin gözlemi bunlar, affola

O gün gece yolculuğunda pek uyuyamadığından oğlum saat 10 gibi bir yattı. Taaa 4.30' da uyandı. Bu arada biz eşimle dışarı çıktık, biraz yürüyüş yaptık, alışveriş yaptık, eve geldik. Biz uyandırdık ta anca uyandı. Bıraksak sabaha kadar uyurdu herhalde. Pazar günü de kahvaltıdan sonra İnciraltı'na gittik. Balık, midye, kalamar, bira yaptık. Hava da nasıl güzeldi, günlük güneşlik. Giderken problem yoktu ama dönüş işkence oldu. Normalde 5-10 dakikada gidilebilecek mesafeyi yaklaşık 40 dakika da aldık. Dönerken annemlere uğradık, çok sevindiler. Sonra da ev, gömlek-pantolon ütüsü ve yatış. Yeni bir hafta başladı yine. Bu hafta benim için en önemli şey, Cumaya "İlk Aşk" filmine gidicek olmak. Halit Ergenç'in hastasıyız da.

8 yorum:

Annelog Atölye dedi ki...

Harika! Ben de merak ediyorum "İlk Aşk"ı. Gidince anlatır mısın?:)

cenebaz dedi ki...

Seve seve. Ama sonunu yazmayayım da gidecek olanlara ayıp olmasın, di mi?

renkler dedi ki...

İzmir veya İstanbulu seven bir kişi Ankaraya zor alışır sanırım. Bunda denizin olmamasının çok büyük bir payı var. Ben de Ankaraya her gidişimde, her köşebaşından deniz çıkacak sanırdım:-)

pınar dedi ki...

ilk aşkı anlat mutlaka cuma akşamı:)
bir izmirli olarak oğlunun dediklerine katılıyorum çenebaz. ama ankarada 4 yık geçirdim ne de olsa. özlüyorum ara sıra. ankaraya ilk gittiğimde orayı özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi:)

cenebaz dedi ki...

Renkler, haklısın. Ben de bir kez Konya'ya gitmiş aynı hayal kırıklığını yaşamıştım.Hep deniz aramıştım.
Pınarcım,inşallah göreyim, anlatırım. Üniversite hayatı nerede geçerse insan orayı özlüyor.

hayal dedi ki...

Sukur kavusturana. Allah ayirmasin evladindan kimseyi.

Banu dedi ki...

Ben de yazını okuyunca çocuğumdan ayrılmak ne kadar zor diye şimdiden sıkıntılara girdim. Ama tabi onun sağlığı için bunu yapmak zorundayız di mi? Ailem beni hiçbir okul gezisine göndermemişti, çocukken bunun sıkıntısını çok çektim, giden arkadaşlarımı kıskandım. Umarım aynısını oğluma yapmam. Sevgiler..

cenebaz dedi ki...

Hayalcim, kocaman bir AAMMÄ°Ä°NN diyorum.
Banucum, kesin izin verirsin, çünkü ben de senin gibi öğrenim hayatım boyunca ki buna üniversite de dahil hiçbir geziye gönderilmedim. İçimde hicran yarasıdır. O yüzden ben her gezide oğluma izin veriyorum.