Cuma, Haziran 08, 2007
Bu da Nostaljik Yabancı Güzeller
Bugün kışlık sinemalarımı anlatacağım için Steve Mc Queen resmi koydum. Toprağı bol olsun, çok yakışıklıydı. Bir çeşit eski zaman Bruce Willis'i. Yakışıklı, serseri, esprili, falan filan.
Evvelki günkü postta yazdığım gibi kışlık sinemalara gitmeye 2 yaşında başlamışım ama o kadar eskiyi hatırlamıyorum tabii. Hatırladığım ilkokulda olduğum dönemler. Eh, yaz bitmiş, o zamanlar tv de yok. Pazarları 14 ya da 14.30 seansı ailece sinemaya gittiğimiz seanstı. Bazen halamın kızları da alırdık. Onlar da sinema tutkunudurlar. Karşıyaka'da o zaman yabancı film oynatan 2 sinema var Efes sineması(ki şu an Karşıyaka Devlet Tiyatrosu) diğeri Elif sineması(şu anki Deniz sineması) Ayrıca Türk filmi oynatan Melek (galiba şu an sahilde Özsüt'ün falan olduğu yerler) bir de Ses sineması(o da şu an Ses Pasajının olduğu yer) var kapalı olarak. Neyse pazar günleri annem, babam, ben ve kardeşim(anneannem kışın teyzeme giderdi) doğru Efes ya da Elif'e gideriz. O zaman numaralı bilet uygulaması yok. Sinemalar da öyle cep sineması değil. Alt kat kocaman, üstte ise balkon var alt salonun 2/3'ü kadar. Kapılar açılınca biz koşa koşa balkona çıkarız ki balkonda en ön sıradan yer kapalım diye. Tabi içeri girmeden mutlaka patlamış mısırlar ve içecekler alınıyor. Ama her hafta gidiyoruz. Yalnız büyükler için olan filmlere değil, çocuk filmlerine de giderdik. Beni en çok etkileyen filmler Mark Lester'ın başrolünü oynadığı Oliver Twist ve Küçük Şahit ile şu an detaylarını bulamadığım "çölde kaybolan çocuk" filmi. Yukarıdaki o sarışın çocuk da benim çocukluk aşkım(8-10 yaşlarım) Mark Lester. Aslında o resmi buraya koymak istemiştim ama beceremedim, sürekli yukarı atıyor resmi.Neyse, yakışıklıymış ama , di mi? Bu arada Wang Yu'lu "Tek Kollu Kahraman" serilerini de kışlık sinemalarda izlemişimdir. Charles Branson'ın "Yağmurla Gelen Adam", Jeanne Moreau'nun "Siyah Gelinlikli kadın", bir sürü Alain Delon- Jean Gaben filmleri, daha adını ve oyuncularını hatırlayamadığım bir dolu film. Bazen kanallarda rastladıkça "aa, ben bunu izlemiştim" oluyorum.
Bir de annemle gittiğimiz kışlıklar var. İlkokulda hep öğlenciydim. İşime de gelirdi, çünkü sabah uykularını sever(d)im. Ortaokula başlayınca sanırım ilk 1-2 yıl Cumartesileri okula gitmeye devam etmiştik. Bu nedenle Çarşamba günleri 4 ders yapıyorduk ve ben saat 12'de okuldan çıkıyordum. O günde, genelde Türk filmi oynatan kapalı sinemalarda "Kadınlar Günü" olurdu. Fiyat yarı yarıya falan. Bütün kadınlar çoluk çocuk doldururdu sinemaları. Annem de beni ve kardeşimi alır, sinemaya giderdik. Tüm o Tarık Akan'lı filmleri kışlık sinemalarda izlemişimdir. "Beyoğlu Güzeli"nde ne kadar ağladığımı hala hatırlıyorum. Sonra "Mavi Boncuk" filmi falan. Bu arada kadın artistlerden Filiz Akın favorimdi(ki hala öyledir) , bir de Emel Sayın çıkınca ona da hayran olmuştum. Hala da hem kendini hem sesini çok beğeniyorum. Orta 3'e geçtiğim yıldı sanırım, Cumartesiler de tam gün tatil oldu. Bu durumda bizim Çarşamba günü de tam gün okullu olduk ve benim sinema sefalarım bitti. Haftasonu gidiyorduk ama haftaiçi annemin kardeşimle gittiğini bildiğimden , ne yalan söyliyeyim çok kıskanıyordum onları. Ama kardeşim için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü o çok sıkılırdı kışlık sinemadan. Şans işte. O istemez giderdi, ben istediğim halde gidemezdim.
Yıllar geçtikçe yazlık sinemalar kapansa da, kışlıklara gitmeye hep devam ettim. Yalnızca oğlum doğduktan sonra ilk 3-4 yıl gidemedik. Ama sonra çocuk filmleri bile olsa, gitmeye başladım. Hele şimdi, şükür emekliyim ve istediğim filme gidecek zamanım var.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
23 yorum:
bende çok sverdim yazlık sinalmaları babam işletirdi sinema benimde her öğleden sonra uğrar bana göre film varsa babam içer, sokrdı beni (bu arada maksat babamı görmekti film harici tabiki ) birde annem ve komsularla gittiğimz ferdi tayfur filmalerini hatırlarım hüngür çesme ağlarlardı.bence cep sinemalardan daha güzeldi eski sinemalar
Civciv, kesinlikle haklısın,cep sinemaları rezalet ama özellikle haftaiçi bakıyorum da onlar bile bomboş oluyor. Mavi gözlü dev filmini 4 kişi izledik ya. İşletmecilere de yazık valla.
ya utanıyorum ama ben küçükken küçük emhara aşıktım, şimdi ben blogumun başına onun düşük kaşlı resminimi koymalıyım:))
çenebazım o kadar sevindim ki tariflere. zahmet olmazsa böyle pratik tariflerin varsa benimle paylaş. hemen bu akşam yapacağım birini. sonsuz teşekkü ederim varya bu sevap seni cenette baş köşeye oturtur, şöyle 120 m2 önü havuzlu neyin..mucksss
Mayonez, ben olsam bu utançla yaşayamam ya. Bi Güççük Emrah'a bak, bi de benim çocukluk aşkıma. Iyyk. Neyse sana 2 yeni tarif daha ama balık vetavuk.
Balık, hamsi ya da sardalyaları ayıklanmış(fileto) al. Yarım demet maydanozla yarım torba galeta ununu robottan geçir. Hamsileri bu karışıma bula. Borcama dök. En üste leblebi tanesi kadar 3-4 margarin koy. Fırına at. yarım saate hazır.
Tavuk. Tavuk göğüs fileto al. Enine 2'ye böl. Yani her 1 göğüsten 2 göğüs elde etmiş olacaksın. Kolay pişmesi için inceltmiş oluyoruz. Her 2 tarafına mayonez (!) sür. Sonra da galeta ununa bula. Ben fırında 200 derecede yapıyorum. İstersen fritözde çok kızgın yağda da yapabilirsin. Al sana tavuk şinitzel. Afiyet olsun.
Sen arada hatırlat, ben sana gene kolay bi şeyler yazarım.
demek sen çocukluğundan beri sinemaya gidiyorsun çenebazcım :) ben küçükken kışlık sinemaya pek gitmezdik daha çok yazlık sinemaya giderdik. tabii benim çocukluğumda tv vardı belki de ondan kışın gitmeye ihtiyaç duyulmazdı. sen aşağıda yazlık sinemayı o kadar güzel anlatmışsınki... oysa yazlık sinema diyince benim aklıma gelen rahatsız tahta sandalyeler, çekirdek kabukları, gökyüzüne dağılan kötü ses sistemiydi.
Annem biz küçükken, hatta bebekken alır götürürmüş yazlık sinemalara. O kadar yaramaz iki çocuk orada nasıl dururmuşuz bilmem:-) Ama ben hiç hatırlamıyorum ne yazıkki...
Kurunanecim, tv geldiğinde ben 12 yaşlarında falandım. Eh, haliyle sinema insanların tek eğlencesiydi. Güzel günlerdi be..
Renklercim, eminim açık hava, sinemanın sesi, rahatça etrafta dolaşabilme özgürlüğü nedeni ile dururdunuz. Belki de sen pusetinde uyuyordun o sıralar:)
Çok fazla sinamaya giden biri değilimdir ama gittiğim zamanlarda çok mutlu olurum ve çok keyif alırım...
Seninkiler pek yakışıklıymış. Benim ortaokul yıllarındaki aşkım kimdi biliyon mu? Güççük Emrah.:))) Duvarımda kocaman bir posteri, şu kaşı, malum şekilli olanlardan. Her gece yatmadan bir ahhh çekip öpücük kondururdum yanağına. O zaman ne yakışıklı gelirdi be.:) Gülmeyin be.. çocuktuk işte.:)))
Elçin, ben de o eski zamanlardaki kadar çok gidemiyorum, tabi buna maddi nedenlerde dahil. Eskiden neredeyse bir şişe kola fiyatına sinemaya gidilirdi. Şimdi tam bilet 9-10 YTL arası. Öyle her gün ya da gece nasıl sinemaya gider insan. Lazım, maaşı al, aynen sinema sahibinin hesabına yatır.
Fikrişim, bak üstteki yorumlarda Mayonez de Guççuk Emraha olan aşkını anlatmış. Hadi bakalım, kapışın. İyi olan Emrahı kapar:))
benim çocukluğumdan sinemayla ilgili tek anılarım annemlerin beni uyutup hep birlikte akşam sinemaya gitmeleri. en az 2-3 kez uyanıp evde kimseyi bulamayıp ağlaya ağlaya uyumuştum.yaş 3-4 .ve yazlık sinemaya hiç gitmedim.hep merak ederdim küçüküm diye götürmediler.en çok sinemaya gittiğim dönemse üniversite yıllarımdı nerdeyse her hafta .şimdiyse oğluşu bırakıp gidemiyoruz o biraz daha büyüsün en azından çocuk filimlerine gideriz. bende ev yerine sinemada film izlemeyi tercih ederim.gençlikte en büyük aşkımsa kesinlikle emrah deyildi ama george mıchael'dı .sonraları gay olduğunu duyunca çok üzülmüştüm
Ne güzel bir sürü filme gitmişsin küçükken:) Yazlık sinemalar da benim en sevdiğim anılarımdan, keyfi başka oluyor.
Figencim, annenlerdeki de ne cesaretmiş. Küçücük çocuğu evde yalnız nasıl bırakmışlar! Oğlunla çocuk filmlerine gitmeye başlarsın yakında. Çok zevkli oluyor ana-oğul film izlemek.
Annelogçum, ne güzel. Sen de yazlık sinema keyfi yaşayanlardansın:))
Ne güzel anlatmışsın sinemaları. Sinemanın tadı başka oluyor. Şimdi sağolsun DVD'ler yüzünden iyice hiç gitmez olduk.
Benim çocukluğum ve gençliğim yazları Erdek'te geçti. Oradaki açık sinemayı gayet iyi hatırlıyorum. Gerçi filmlerden çok arkadaşlarla toplaşıp gitmek daha önemliydi o zamanlar :))
Gündüzleri denizde yüzerken, ufak bir motor geçip, akşam hangi filmin oynayacağını anons ederdi. Bak ben de şimdi nostalji yaşadım :))
Ayçiçeğim, ben de senin yorumunu okuyunca hatırladım. Akşamüzerleri mahallede bir araba dolaşırdı. Arabanın önünde ve arkasında o gece oynayan filmlerin afişleri olurdu ve şoförün yanında oturan biri megafonla " Bu akşam ... açık hava sinemasında" diye anons yapardı.
Bacım, bu gün Cuma, sen yoksun. İyi misin. Umarım hastalık falan yoktur. İyi hafta sonları dilerim.
merhaba cenebaz,, bugün nette bişey ararken o aradığım şey beni başka bişeye yönlendirdi, o da başka bişeye derken, marka lester'e kadar geldim. ve senin yazdıklarını gördüm (yazalı epey zaman geçmiş ama) birşeyler demekten alamadım kendimi.
sanırım aynı ya da yakın yaşlardayız, biz de ailecek çok giderdik sinemaya,istanbul'da ama, ve ben de aşıktım mark lester'e. sadece oliver twist ve küçük şahit filmlerini izledim sanırım, 9-10 yaşlarında olmalıyım. küçük şahitten hemen hiçbirşey yok aklımda, mark lester dışında, bir de bir deniz feneri görüntüsü var,yanılıyor muyum bilmem.
unutmadan steve mc queen konusunda da katılıyorum sana, ama o daha ileri yaşların fenomeniydi. bir de belmondo vardı ki, dönemin diğer gözde oyuncusu alain delon'a kesinlikle tercih etmişimdir. hey gidi hey :)
hatırlattığın güzellikler için teşekkürler.
merhaba iyi günler cenebaz ben pek eski zaman filmlerini bilmiyorum benim eski diye bildigim tek film E.T onun dışında pek birşey hatırlayamıyorum ama babamın çocukluğundan çok etkisinde kaldığı bir film varmış filmin ismi
"çölde kaybolan çocuk"
bende babama bu filmi bulacağımın sözünü verdim ama biraz kötü giden bir şansızlığımda yok değil hani sorun şu ki babam bu filmin vizyona giriş tarihini ayrıca hangi kişilerin oynadığını da hatırlamıyor benim bu konuda senden istediğim bu filmi bulabileceğim bir adres yada link verebilirmisin diye senden küçük bir yardım isteyecektim saygılar...
Sevgili arkadaşlar,
Çölde Kaybolan Çocuk filmi benimde çocukken çok etkilendiğim bir filim olmuştu bu nedenle bilgi vermek isterim.Filmin asıl ismi DİRKY(Dörki)dir. Aslında Kuzey Afrika yapımı 1969-70 tarihli bir filim. Filim çok sevilince Kuzey Afrikanın konuştuğu İngilizce bir parça kaba ve anlaşılmaz olduğu için aynı oyuncularla bu kezde 1970de İngilterede İngilizce versiyonu yapıldı ve 'Dirky Lost in the desert' yani (Çölde kaybolan Dirky) adı verildi. Türkiyeye ise bu İngilizce versiyonu 'Çölde kaybolan çocuk' olarak geldi ve bizler de o harika versiyonu izledik. Gerçek yaşamda o küçük çocuğun asıl ismi Dirky Uys du ve aslında filminde yapımcısı olan Jamie Uys un oğludur. Filmin konusu kısace şu: 8 yaşındaki Dirky ve amcası Pete (Piit)Kuzey Afrikada çölün üstünden uçarken pilot olan amca kalp krizi geçirir ve uçağı indirmeyi başarsada ölür. Dirky ve küçük köpeği koskoca çölün ortasında bir anda kendilerini yapayalnız bulurlar ve hayatta kalabilmek için bir dolu inanılmaz serüven geçirirler.
Umarım yukarıdaki bilgi işinize yarar, hepinize iyi günler dilerim..Berna
Cenebaz karsiyakada hangi okuldan mezunsun
Yorum Gönder