Perşembe, Ekim 28, 2010

Çifte Kutlama


Yarın, her yıl olduğu gibi bizde çifte kutlama var. Hem Cumhuriyetimiz 87 yaşına basacak, hem de canım babam 77 yaşına:))) Babam Cumhuriyetin 10.yılında doğmuş. Her zaman benim doğuşum ne şenliklerle kutlanmış diye bize takılır. Tabi, cumhuriyet bayramında doğduğu için de adı;Cumhur:)) Cumhuriyetimize de , canım babama da nice yıllar diliyorum.

Not: Foto, Pastacı'nın eski bir postundan. Sanırım resmi kullanmama kızmaz. Hem Cumhuriyet'i hem de doğumgününü simgeleyen bir resim olduğundan çok beğendim.

Çarşamba, Ekim 27, 2010

Dün

Dün bi hamaratlık,bi hamaratlık, sormayın gitsin. Sabahtan temizlik vardı. Neyse o iş bitince önce Serap'ın tarifine göre sütlaç ki tek sevdiğim sütlü tatlıdır ve oğlum için pudingli kek. Ama bu kez puding yerine supangle koydum, böylece kakao tadı daha yoğun oldu. Biraz da dövülmüş ceviz ekledim içine. Sütlacın üstünde tarçın yok, çünkü o da bir başka sevmediğim şey. Aslında mızmız değilimdir ama sevmediklerim arka arkaya geldi bu yazıda. Ha, mecbur kalırsam yerim, gıkım çıkmaz da pek severek yememiş olurum.

Bu aralar pek negatifim. Daha doğrusu maymunun gözü açıldı da o yüzden. Bir kaç olayı arka arkaya anlatayım, haklı mıyım, haksız mıyım, siz karar verin, lütfen tarafsız olun ve gerçek duygularınızı yazın bana.

İnsanlarla kötü olmayı asla istemem. O yüzden toleransım çok yüksektir. Çoğu şeye aldırış etmem, karşımdakine anlayış gösteririm. Ama insanlar böyle yapınca seni salak sanıyorlar.

Birinci olay, bir arkadaşımın kızı yazın evlendi. Herkes yazın tatilde olduğundan kimse katılamadı. O yüzden hediye işi de Eylül'e kaldı. Eylül ayında bir arkadaş(ki kendisi bu konularda sürekli organizatördür) hemen para topladı, hediye alındı, arkadaşa gittik, hediyemizi verdik. Sonra bu arkadaşlar yeni gelin kızımızın evine hep birlikte gitmişler. Biz grupta 9 kişi var. Bunların 7'si gitmiş, biz 2 arkadaş aranmadık bile. Ve ben bunu ilk toplantımızda konuşmalar sırasında öğrendim. Aaa, siz S.'nin kızına mı gittiniz? deyince bunlar laf çevirip, işte öyle aniden karar verdik, vırt zırt kıvırmaya başladılar. Ben toplantının tadı kaçmasın diye işi uzatmadım ama bozuldum. Para verileceği zaman hemen aranıyoruz, toplanılacağı zaman akıllarına bile gelmiyoruz. Arkadaşlık bu mudur?

İkinci olaysa apartmanda oldu. Zaten bizim apt.da kimse birbirine gidip gelmez, yalnızca asansörde, kapıda karşılaşınca merhaba, nasılsınız, o kadar. Geçenlerde biri kalorifer için mazot almış, merdivenler, arka bahçeye çıkılan oda gibi yer, asansörün içi ve asansöre binenlerin ayaklarına bulaştığından tüm merdivenler mazot içinde. Apartmanın içinde kokudan durulmuyor. Ben de yönetici hanımı aradım. Apt.içinin mazot içinde kaldığını, mümkünse merdivenleri yıkayan kadını bugün göndermesini söyledim. Çünkü merdivenleri yıkayan hanım, onun dairede çaycılık yapıyor. O da öğle tatilinde gönderdi. Ben kimin mazot aldığını bilmediğimden bu konu ile ilgili ne isim verdim ne bişey. Zaten apt.da doğal gazı olan biz, yönetici, bi de eşimin teyzesi var. Kalan 5 kişiden herhangi biri olabilir, asla bilmeden suçlamam. Neyse merdivenler yıkanırken olayın faili olan daire çok bozulmuş, çünkü yöneticinin kiracısı. Niye şikayet ediyorlar, ben zaten kendi kadınımı çağırıp temizletecektim, bu zaten mazot, yarına kadar uçardı filan diye epey söylenmiş. Sanırım yönetici benim aradığımı söylemiş ki bana trip atıyor. Gerçi yönetici "şikayet değil ki, ne güzel duyarlı davrandılar, haber verdiler, zaten kadın perşembeleri geliyor, salıdan merdivenler temizlenmiş oldu" dese de çok bozulmuş hanımefendi.

Neyse, daha da var bozulduğum şeyler ama yazmak istemiyorum, yazarken bile sinirlerim bozuluyor. Gittiği yere kadar...


Pazar, Ekim 24, 2010

Eski Dostlar

Geçen gün kitaplığı kurcalarken birden eski dostlarıma rastladım. Uzun süredir bakmadığım çocukluk kitaplarım. Bu ikisini bana eniştem (büyük halamın eşi) hediye etmişti. Daha doğrusu kızlarına almış, onlar okumuş, kütüphanelerinde duruyordu. Bir gün onlara kalmaya gittiğimde benim kitaplarla çok ilgilendiğimi gören eniştem bana vermişti bunları. Bir de "Bilgi Çantası" diye bir kaç ciltten oluşan bir ansiklopedi ama fotoğraflı, çizimli falan inanılmaz güzel bir şeydi. Maalesef yıllar içinde onu kaybettim. Ama bunlara rastlayınca resimleyeyim dedim.




Bu Jack London'ın Kurt Kanı kitabının basım tarihi, benden 7 yaş büyük:)) Bu arada o zamanlar logodaki kızın ben olduğumu sanırdım. Çünkü o zamanlar hemen her kız çocuğunda olduğu gibi benim saçımda da o koca beyaz kurdeleden vardı:))


Bu ise Duygulu Dostlar kitabının basım tarihi. Bu da benden 1 yaş büyük:)) Bu kitapta hayvanlarla ilgili gerçekten çok duygulu öyküler var


Bunlarda Armağan Çocuk Klasiklerinden çıkmış ve üst kapak kağıtları bile duran kitaplarım. 4 tane de kapaksız ama ciltleri sağlam olanlar vardı, artık onları çekmedim. Bunlar benden küçük:)) Genellikle 70'li yıllarda yayınlanmış kitaplar.


Bizim dönemimizde her çocuğun okuduğu meşhur Çocuk Kalbi kitabı. Bu kitabı bana annem sınıf geçme hediyesi olarak almıştı, sanırım 4'den 5'e. Bakın, alt resimde de benim o zamanlar düştüğüm not var. Altına adımı-soyadımı da yazmışım, o kısmı stickerla sansürledim:)) 10 yaşındaki Çenebazın yazısı, pek kötüymüş(Sanki şimdi süper)


O gün biraz nostalji yaptım, eski kitap kokusunu içime çektim, mutlu oldum ve sizlerle de paylaşmak istedim. Sizler de varsa kütüphanenizin kenarında köşesinde böyle unutulmuş eski çocukluk kitaplarınız, onları bulun , eski günleri hatırlayıp mutlu mutlu gülün ve isterseniz bizlerle paylaşın.

Cuma, Ekim 22, 2010

TV8 ve Filmler

Bu hafta sonu TV8'de cuma, cumartesi ve pazar günleri saat 21.15'de hep tv'de ilk kez gösterilecek çok güzel filmler var. Bu akşam Aşk ve Gurur, yarın akşam Çevirmen ve pazar akşamı da Jarhead filmi var.( Malum artık Behzat Ç., pazartesi akşamları saat 20'ye alındığından pazar akşamları film izleyebilirim) Kaçıranlara, daha önce izlemeyenlere duyurulur:)

Çarşamba, Ekim 20, 2010

Öyle bir Geçer Zaman ki



Bu dizi, favori dizim ve pek çok kişi gibi benim de bu dizideki favorim Osman. İyi de dünkü bölümde Berrinle Ahmet hastaneden çıktılar, ana , Ahmet'in saçlar fönlü. Yönetmenim, devrimci adam saç fönler mi? Yapma allah aşkına. Üstelik 60'lı yıllar. Neyse, o kadar kusur kadı kızında da olur dedim, yuttum ve zevkle izledim yine:)) Bir de Mete'yi oynayan çocuk Beren Saat'in oynadığı Pa.tos R.olls reklamında hani "hüüp" diye Beren'i çeken çocukmuş, dün gece dikkatimi çektim birden. Belki herkes biliyordur da ben Amerika'yı yeniden keşfetmişimdir:))

Geçen postta yazdığım turşuyu açtım, kütür kütür olmuş, etli nohutun yanında afiyetle yedik. Pazar günü de 2 küçük kavanoz lahana turşusu yaptım. Bakalım onlar da bir şeye benzeyecek mi?

İzmir 2 gün yağmura teslimdi. Pazartesi çok yağmur olunca annemlere dün gittim. Bostanlı çarşıdaki dükkanların çoğunu su basmıştı. Belediye gelmiş, tüm dükkanlardaki sular pompalarla tahliye ediliyordu. En çok kitapçıya üzüldüm:(( Dün ise günlük güneşlik bir gündü. Annemlerde çayımızı balkonda içtik, o derece.

Bugün Bospa günü. Yağmur yağmazsa gitmek istiyorum. Hava gene kapalı.Evde temizlik var bu arada. Bir de tutulması gereken kek sözüm. Çok üşendim. Bütün günü b.sayar başında pinekleyerek geçirmek istiyorum.


Dip Not: Pazar dönüşü kekten vazgeçip, Serapçığımın kurabiyesinden yaptım. (Bakınız; üstteki foto) Çok da bereketli oldu. 30 küsur tane çıktı. Yalnız bana tadı biraz az geldi, programa ilaveten üzerine pudra şekeri serptim. Bence böyle de güzel oldu.

Cuma, Ekim 01, 2010

Limon mu, Sirke mi?


Bunlar benim hayatta ilk kez kurduğum turşular, bakalım neye benzeyecekler. Okuduğum blogların bir kısmında kış hazırlıkları son sürat gidiyor. Valla, ne anamda gördüm ben, ne de sonradan öğrendim. Zaten okul, iş hayatı derken böyle ince işlere giremiyordum.Emeklilikten sonra yani 42 yıldan sonra azıcık kadınlık yapayım dedim. Gerçi karar vermekle harekete geçmek arasında bir 6 yıl olmuş ama çaktırmayın artık:))Bunun tarhanası var, makarnası, salçası var. Ama en kolayı turşu kurmak. Çarşamba günü pazarda da kütür kütür minicik salatalıkları görünce dayanamadım 2 kilo aldım. Hatta yanımdaki hanım abarttı 7 kilo aldı, herhalde yatıp kalkıp turşu yiyorlar:)) Velakin kadın olmak o kadar da kolay değilmiş çünkü serde tembeloşkalık da var:)) Ama artık benim gibileri de düşünmüşler, baktım markette hazır turşu suları var. Bakınız aşağıdaki resim;




Aldım sevgili Fersan Turşu Yap'ı, salatalıkları kendi cam kavanozlarıma yerleştirdim, içlerine 7-8 diş sarımsak, üzerine dereotu ve maydanoz koyup, turşu yapla ağzına kadar doldurdum. Kapaklarını kapatıp mutfak dolabına, gölge bir yere kaldırdım. 20 gün sonra yazarım sonucu, inşallah beni utandırmazlar. Bu kadar turşu muhabbeti üzerine rahmetli Adile Naşit'le Münir Özkul'u ve onların sımsıcak filmi "Neşeli Günler"i de anmadan olmaz...


Bu börekçik de benim meşhur tava böreğim. Canım çok börek istediğinde hemen 2 yufka ile yapıyorum, o pişene kadar çay da oluyor. Karnım acıktı ya bu kadar yemek mevzusu yazınca.
Herkese iyi hafta sonları...