Salı, Temmuz 20, 2010

Düğün ve daha fazlası


Eh, düğün düğün derken o da geçti, bitti, gitti. Düğün klasik Türk düğünü gibi değildi. Alsancak'ta yemyeşil bir ortamda güzel bir yemekti. Öyle göbek havası, gelinin anası çıksın, danası çıksın, hiç biri yoktu. Zaten erkek tarafı diye bir şey yoktu, malum damadımız Ame.rikalı. Hepimiz kız tarafıydık. O yüzden daha da samimi bir ortam oldu. Yemekler çok güzeldi. Yemek boyunca hafif müzik çaldı.Pastayı kestikten sonra dans edildi. 12 gibi dağıldık. Gençler hep birlikte başka bir yerde eğlenmeye devam etmek için bizden ayrıldılar. Ben kendi adıma hem çok eğlendim, hem çok zevk aldım. Çocuklar ertesi gün hemen Tür.kiye turuna çıktılar. Şimdi Kap.adokya'dalar. Daha sonra Ef.es, Mer.yem Ana, Şir.ince güzergahı üzerinden güneye inecekler. Son 4 gün İst.anbul ve sonra dönüş. Yarın döndüklerinde kuzende yemekte hep birlikte olacağız. Bakalım yabancı damadımızın bizler ve ülkemizle ilgili görüşleri ne, öğreneceğiz.

Bu hafta düğün sonrası hemen Çe.şme'ye dönmeyi düşünürken eşimin bazı tahlilleri nedeni ile kaldık buralarda, hem de bu sıcaklarda. Oğlum da arkadaşları ile Fet.hiye'ye Kel.ebekler Vadisine gitti. Cuma sabahı İzmir'e dönecek. Eşimin işleri de perşembe günü biteceğinden 1 gece daha bekleriz, oğlumuzu da alırız gideriz Çe.şme'ye dedik. Giderken ka.yınvalidemi de götürücez. Kardeşim bu hafta sonu An.talya'ya geçiyor. Oğlu, anneannesi ile orada. Eşi de İst.dan geçip onlara katılacak. 1 hafta sonra da kardeşim yeğenimi de alıp İzmir'e gelecek. Sonra da annemleri alıp Çe.şme'ye bizim yanımıza gelecekler. Herhalde 15 gün kadar kalıp sonra tekrar İst.a dönecekler. Sanırım annemler de İzmir'e döner. Zaten Ramazan diye kayı.nvalide de ya İzmir'e ya da Fo.ça'ya geçer. Kısacası koşuşturma sürüyor.

Bugün Serapçım uğradı bana sabahtan. Biz henüz kahvaltı etmemiştik, o da tahlil yaptırmış, açmış. Hep birlikte geç bir kahvaltı ettik, kahveler içtik. Serap gittikten sonra görümcem uğradı. Onunla da sohbet, bu kez kayın.validem hadi senin annenlere gidelim dedi. Annemlerde de 5 çayı içtik. Eve geldiğimizde saat 8 gibiydi. Bu sabah daha doğrusu sabaha karşı oğlumu yolcu ettiğimden dün geceden 3-4 saatlik uykuyla duruyorum, gözlerimin içinde sanki kum tanecikleri var. Ama daha uyumak da istemiyorum. Dayanabildiğim kadar oturmak amacım. Epeydir uzak kaldığım b.sayarıma doyayım birazcık:))

Herkese iyi geceler

Perşembe, Temmuz 15, 2010

Sıcak, Sıcak, Sıcak


Sizlerden ricam bu yazıyı okurken Em.re Al.tuğ'un " sıcak, çok sıcak" şarkısını dinlemeniz ya da içinizden mırıldanmanız.Salı günü akşam üzeri cehennem sıcağına geri döndük, yani İzmir'deyiz. Yazlıkta pike örtünürken burada kendimizi nerelere atacağımızı bilemiyoruz. Gündüz evde klima falan idare ediliyor da gece yatınca çok fena ya. Bir gram esinti yok. Bazen klimayı çalıştırıp 1 saatlik kuruyoruz. Tabi soğuk oluyor diye pikeyi de örtüyoruz. O serinlikte uykuya dalıyor insan. Ama sonra gecenin bir yarısı uyanıyorsun, klima durmuş, sen üzerinde sımsıkı pike ile 2 kat daha fazla yanmışsın, terlemişsin. Yani kısaca İzmir kabus gibi. Cumartesi görümcemin kızının düğün yemeği var, sanırım ertesi gün hemen vıın Çeşme yapıcaz, dayanılır gibi değil.

Salı günü akşamüzeri 4 gibi eve geldik. hemen bavulları boşalttım, bi posta çamaşırı makineye attım, eşimle oğluma yiyecek bir şeyler hazırlayıp doğru berbere gittim. Saat 5 gibi çıktığım eve akşam 9 gibi dönebildim. Meğer herkes serin olsun diye 5'den sonra berbere gidiyormuş, berber nasıl kalabalıktı anlatamam. Saçlarımı boyattım, kestirdim bu kadar şey 4 saati buldu. Dün ise sabahtan görümceme gittim, kendine düğün için bir elbise almıştı, daha sonra kızı ile gezerken başka bir elbise beğenmişler, kızı da ille bunu al, ben bunu daha çok beğendim demiş, o da kıramamış, sonuçta ilk aldığı elbise açığa çıkmış. Bana gel beğenirsen sen giy, 1 gece için boşu boşuna bi ton para verme dedi. İşte o sebeple sabah 9'da ona gittim. Elbise sanki tam benim için dikilmiş, sadece etek boyu kısaltılacak, onu da bu sabah halledeceğim.

Görümcemin kızı 2 yıl önce dil okulu için Amerika'ya amcasının yanına gitmişti. Orada bu evlendiği çocukla tanışıyor, anlaşıyorlar. Geçen yıl Ocak ayında da evlendiler, yani aslında 1,5 yıllık evliler. Ama kızımız ve damat o zamandan beri ilk kez Türkiye'ye geliyorlar. Görümcem de heves etti, ilk mürüvveti (öyle derler ya) hazır kızım Türkiye'ye gelmişken bari bir düğün yemeği yapayım, eş, ahbap, dost bir araya gelelim dedi. İşte şimdi Cumartesi günü böyle bir yemeğimiz var.

Dün görümcemden döndükten sonra önce eşimin kuzeni kahve içmeye uğradı, o arada kardeşim de geldi. Sonra kuzen gitti, eşim annlerini almaya Fo.ça'ya gitti. Ben onlar(k.valide, kardeşi ve bize uğrayan kuzenin görümcesi) akşama gelecekler, evleri tamtakır, yaşlı insanlar, e baktım ne kızı ne de bize uğrayan kuzen yemek konusunda tınmıyorlar, onları akşama bize gelin yemeğe (yani 2 kat yukarı çıkacaklar, malum aynı apt.dayız) dedim. Akşam yemeği için bir şeyler pişirip, kardeşimle saat 2 gibi dışarı çıktık. O kendine bir şeyler baktı , oradan da annemlere geçtik. Babam çok şükür daha iyi. Pazartesi günü dikişleri alındı. 2 ameliyat geçirdim, dikişler alınırken daha çok acıdı diyor. Annem de ben gittiğimden beri grip gibiydi. İlaç da kullanmıyor. Zaten günde 5-6 ilacım var, içiyorum, bir de onları içemem dedi. Nane limonla, limonlu çayla, limonlu çorbayla iyi olmaya çalışmış. Kardeşimi de dinlemiyor. Neyse ama dün daha iyiydi, e tabi beni gördü daha iyi oldu:)) Şaka bir yana erkek çocukları farklı oluyor kızlardan pek konuşmuyor, detay anlatmıyorlar. Ben gittim, tabi cır cır cır anneme kaldığımız günleri tek tek ne yaptık hep anlattım. kardeşim normalde de pek konuşkan değildir. Dün mesela şöyle bir olay oldu; kardeşim haftaya cuma günü gidiyor. Ama 30 Temmuz'da bu kez yeğenimi de alarak İzmir'e tekrar gelecek. Annemleri de alıp bizim yazlığa gideceğiz bir 15 gün kadar. Anneciğimin bunlardan haberi bile yok. Kardeşimin 30'unda tekrar geleceğini duyunca nasıl şaşırdı ne sevindi anlatamam. Bunlar (babamla kardeşim) bana bir şeyler anlatmıyorlar diye bana şikayet etti:)) Annemin kulaklığa rağman kulakları iyi duymuyor. Götürdüğümüz doktorlar iç kulağın çökmüş olduğunu, kulaklıkla bile ancak bu kadar duyabileceğini söylemişlerdi. Ben biraz bağırarak (zaten normal sesim de yüksektir, ayarlayamam, kısaca tepesi delik derim kendim için) biraz işaretlerler anlatıyorum, usanmıyorum. O da zaten meraklıdır, ille ne olmuş öğrenecek. Oooo canım anacım benim. Dün çok mutluydu. Eh 2 evladı yanında, babam iyileşti sayılır, kendi de öyle. Bundan büyük mutluluk var mı? Şimdi bu noktada hep birlikte "yeryüzünde sağlık, en büyük varlıktır" şarkısını söylüyoruz; 1-2-3 başla:)))

Bugün banka işleri var. Eteği kısaltmaya vericem. Daha oğluma ayakkabı ve gömlek alınacak. Onları da yarın yaparız herhalde. Bir koşuşturmaca ki nasıl anlatamam. Bir de bunları İzmir sıcağında yapınca insan kat be kat daha fazla yoruluyor.

Şu an ev halkı uyuyor. Ben onlar uyurken akşamın yemeğini de hazırlayayım, çünkü gene saat 11 gibi sokaklara bir dökülücez, akşama dönebilirim ancak.

Herkese serin günler dileği ile

Çarşamba, Temmuz 07, 2010

Tatildeyiz

Malum babam ameliyat olmuştu. Cuma günü hastaneden çıktı. Cumartesi günü akşamı biz Çeşme'ye geldik. Hiç içime sinmiyor. Tamamen eşimin zorlaması ile. O bir yıldır bu tatili bekliyormuş. Emekli olmuş, bütün yazı yazlıkta geçirme hayalleri kurmuş, zaten yaz bitiyormuş söylenmeleri ile beni bezdirip buraya geldik. Allahtan kardeşim yanlarında. Biraz öyle teselli ediyorum kendimi. Cumartesi günü önce annemlere uğradık, oradan da doğru Çeşme'ye geldik. Herhalde isteksizliğimden kaynaklandı, boğazlarım feci durumda. Sesim erkek gibi, boğazım sürekli yanıyor. Geçer diye sürekli ılık şeyler içtim, limon sıkıp, içine tuz koyup gargara yaptım ama banamısın demedi. Bugün antibiyotiğe başlıyacağım sanırım. Gelirken gelin kızımız da geldi bizimle birlikte. Günler yemek yapmak ve denize/havuza girmekle geçiyor. Bir de akşamları Çeşme'de dolaşmakla. Buraları çok serin. Akşam pike örtmeden uyunmuyor. Ama ben bu rutinden sıkıldım. Ben babamı görmek istiyorum. Aklım onlarda. İzmir sıcakmış, falan filan, o klimaları neden taktırdık o zaman? İşe yarasınlar, di mi?

Burada düzen de daha farklı oluyor. Sabah kahvaltıları 12 gibi. 4 gibi öğle yemeği, 9 gibi de akşam yemeği yeniyor. Her gün en az 3 çeşit tencere yemeği pişiyor. Izgara/mangal kısmı hariç. Ben daha sabahtan herkes uyurken 2 çeşit sebze yemeği yapıyorum. Yemekten önce de makarna ya da pilav gibi bir yardımcı yemek daha. Anca, 4 büyük 2 öğün yiyince evde sürekli bir yemek pişirme ve yeme halleri oluyor. Buna bir de denize girmenin verdiği iştah açıklığı da eklenince tutmayın bizi.

Her sabah önce verandayı yıkıyorum, çimenleri suluyorum. Sonra kuş sesleri eşliğinde b.sayarı açıyorum. Gerçi sıcaklar arttığından beri cırcır böceklerinin sesi kuşların sesini bastırmaya başladı. Bu saatler en sevdiğim saatler. Yalnızım ve etrafta insan sesi yok. Bir diğer sevdiğim olaysa akşam 7 gibi havuza girmek. Genellikle çoluk-çocuk gitmiş oluyor, pek kimse kalmıyor. Ben havuzda (genellikle yalnız) yüzerken kırlangıç ve serçeler uçarak pike yapıp havuzun suyundan içiyorlar. Nasıl güzel bir görüntü anlatamam. Onları takip etmek bile zevk veriyor insan.

Ben artık ufaktan ufaktan yemek işine girişeyim. Tatildekilere iyi tatiller, çalışanlara iyi mesailer, evde oturanlara iyi günler...

Cumartesi, Temmuz 03, 2010


Uzun süredir yazamadım yine. Ama bu kez sağlık sorunları nedeni ile. Babam bu yaz da ameliyat oldu. Artık her yazı deniz kenarı yerine hastanede geçirmeye başladık. Bu kez basit bir ameliyat olduğundan gırgır geçebiliyorum. Geçen seneki gibi kalça kırığı falan olsa bu kadar rahat yazamazdım bu konuda. Babamda bu kez de fıtık çıktı, hani şu Cem Yılmaz'da da olandan. Hatta kalkan balığının düğmelerinden yapıştırıp hiç doktora gitmeyelim diyorduk ama :)) Ha, bu kalkan balığı ne iş diyenler bir zahmet Cem Yılmaz seyretsin ya da bilenler bilmeyenlere anlatsın:))
İşin şaka kısmını geçersek, babam Mayıs ayı sonu gibi sağ kasığında yumurta büyüklüğünde bir fıtık olduğunu söyledi. Hemen doktora gittik. Doktor ayrıca sol kasıkta ve göbekte de olduğunu söyledi, yani 3 tane. Şok olduk tabi. Hemen ameliyat sırasına alındı. 15-20 gün içinde aradılar ameliyat için. Ama tabi öyle hemen ameliyat olamıyorsun. 2 gün de tetkikler sürdü. Tahliller, EKG, akciğer filmi, dahiliye doktoru, anestezi doktoru. Hepsi tamamlandı hastaneye yattı, bu kez orada üşüttü herhalde, hem alttan hem üstten gidiyor. Ameliyat yine ertelendi. Neyse ki hastanedeyiz, hemen serum bağladılar, ertesi güne bir şeyi kalmadı ama bu kez de çarşamba olmuştu ve o gün ameliyat yoktu. Perşembe günü ameliyat oldu, ertesi gün de (yani dün) sabahtan hemen taburcu ettiler. Şu an evde dolaşıyor, bitkin değil, iştahı açık, maşallah (lütfen burayı okuyan herkes tahtaya vurup kulağını çeksin ve 41 kere maşallah desin) hiç ameliyatlı gibi değil. Mesela dün sabah taburcu olunca saat 10.30 gibi evdeydik. saat 11'de ailece kahvaltıya oturduk, gülüş ahenk yedik, muhabbet ettik. Sanki evde hasta yok gibiydi. Ay, bi daha 41 kere maşallah diyor, dilimi ısırıyorum. İnşallah böyle de gider. 10 gün sonra tekrar hastaneye gidicez, bantları açılacak. Tabi dikkat etmesi, ağır kaldırmaması lazım artık. O konuda canının kıymetini hiç bilmez, ben de ona çekmişim gerçi. Ölecek duruma gelsek, yine de kuyruk her daim dik olacak, kimseden yardım istenmeyecek, kendi işini kendin yapmaya çalışılacak, kimseye eziyet vermemeye çalışılacak. Ama insan hastaneye gidince sağlığın ve yaşamın kıymetini daha iyi anlıyor. Bu güzel cumartesi gününde kimsenin moralini bozmak istemiyorum ama gerçekten herşey boş şu dünyada. Babamın yattığı odada 24 yaşında kanserli bir çocukcağız vardı. O çocuğun durumu, ana-babasının çaresizliğini görünce binlerce kere şükrettim durumumuza. Bırakın bir şeyler eksik olsun, birileri ne derse desin, yeter ki sağlığımız yerinde olsun, allah devasız dert vermesin, gerisi boş çünkü. İşin sonunda yalnızca yaşadığımız güzel anlar yanımıza kar kalıyor. Bakıyorum blog açacak ya da en azından okuyacak durumda olan hepimizin maddi durumları en azından orta sınıf düzeyinde. Herkesin kendine göre maddi anlamda bir şeyleri var. Daha fazla hırsın anlamı yok. Sarılın evlatlarınıza, sevdiklerinize, gerçek dostalarınıza. Hepsi ve siz de sağlıklıysanız geri kalan her şeye çare var.
Bu güzel Temmuz gününde herkese iyi tatiller, sağlık dolu günler...