Çarşamba, Ocak 27, 2010

İstanbul'dan kardeşim geldi



Kardeşim ve yeğenim İstanbul'dan geldi. Ama ben yine kaldığım yerden yani Cuma günüden anlatmaya başlıyayım.

Doğum günümde akşam eşim, ben, oğlum ve kızımız(gelin hanım, gelin) yemeğe çıktık. Sonra hep birlikte eve gelip muhabbete orada devam ettik.

Cumartesi günü kardeşim sabah uçağı ile geldi. Saat 12 gibi annemlerdeydi. Ben de saat 2 gibi oradaydım. Oğlumun tam da bu 2 hafta boyunca sınavları olduğundan onlar babası ile evdeydiler. Akşam saat 6 gibi de onlar geldi. Birlikte akşam yemeği yiyip, 11 gibi evimize döndük. İkisini de çok özlemişim. Hele Kaan'ı 1 yıldır görmüyordum, nasıl uzamış. Belli uzun ve zayıf bir çocuk olacak. O yaştaki tüm çocuklar gibi hiç bir şey yemiyor ve sürekli oyun istiyor.

Pazar günü yine annemlere gittim. İzmir'de hava nasıl soğuk anlatamam. Kuru bir soğuk ve ayaz. Adamın içine işliyor. Kırk kat sarınıp çıkıyoruz. Sömestr tüm çocuklar için kötü bir zamana denk geldi. Dışarı çıkarsan hasta olacaklar, çıkarmayınca evde bunalıyorlar. Neyse, pazartesi artık oğlanı daha fazla evde tutamazdık. Pıtırcık'a götürelim dedik. Aslında Kaan bahane, bayılırım çocuklu özellikle erkek çocuklu filmlere. Onların saftiriklikleri çok hoşuma gider. Bu arada kız anaları kızmasın ama lütfen şu şirin yazıyı da okuyun. Bu arada film çok güzel, 7 yaş üstü çocuklu ailelere öneririm.

Dün de yine annemlerdeydim. Salondaki klima bozulmuş. Tamir ettirseler astarı yüzünen pahalıya gelecek, yeni klima almışlar ama bugün takılacaktı. Dün tabi küçük odada oturduk. Kaan'la adam asmaca, boyama falan yaptık. Bugün de yeni bir aktivite bulmamız lazım. Dışarısı çok soğuk olduğundan hiç sevmediğim halde AVM turu yapıcaz herhalde. Doğal Yaşam parkına gitmek istiyoruz ama bu soğukta çok zor. ir de hasta etmeyelim çocuğu.

Cumartesi günü kardeşimin eşi de gelecek. Önümüzdeki hafta inşallah havalar biraz ısınır da o da gezebilir.

Bugün Bospa var, biraz meyve-sebze alışverişi yapmak istiyorum, sonra da Kaan'la bir şeyler. Evdekiler uyanmaya başladı, ben kahvaltı hazırlığı için kaçıyorum.

Herkese bol güneşli günler...

Cuma, Ocak 22, 2010

Hepi Börtlek

Bugün benim doğum günüm. 48 yıldır bu dünya üzerindeyim. Büyük olasılıkla bir o kadar daha kalamam buralarda ama böyle güzel bi günde de gerek yok ya bu tür düşüncelere. Her sene geriye dönüp bakınca hep aynı şükür duygusuyla doluyorum. Genel olarak istediğim herşeye sahip oldum, bir erkek evlat sahibi olmak dahil:))
Teyzem her zaman bana " sen aklına koyduğunu yaparsın,oğlan oğlan dedin, oğlanı bile buldun der". Sağlığım yerinde, çok şükür maddi olarak büyük sıkıntılarım yok, ailem, sevdiklerim yaşları gereği olan ufak tefek hastalıklar dışında sağlıklı, bu yaştayım anam-babam sağ, evlilikte büyük sorunlarım yok, eşimle 20 senedir iyi idare ediyoruz:)), oğluşum okuyor, sevgi dolu bir çocuk. Kısaca hayatımdan memnunum. Bir daha dünyaya gelsem yine aynı hayatı yaşamak isterim. Ya, kısaca iyi ki doğdum ben:))

Perşembe günü emekli bankacı kızlarla toplantımız vardı.Bana sürpriz yaptılar, aşağıdaki pasta o günkü doğum günü pastam. Petek yapmış pastamı. Görüntüsü kadar içi de muhteşemdi, vişneli ve çikolata parçalı. Tadı, görünüşü harika bu pasta için burdan bir kez daha ellerine sağlık Petek diyorum. Tüm arkadaşlarıma teşekkürler. Dün de Hedomla buluştuk. Onunla da önce her zamanki gibi P.izza V.enedik yaptık. Sonra da E.fes P.astanesine gittik.Çayları söyledik, bir baktım küçük bir pasta, üzerinde mumu ve çıtır pıtır yanan şeyle (adı nedir onun ya?) geldi. Ben "Hedo, koca kadınım ne bu ya küçük çocuk gibi" desem de dinlemedi, zorla bana mumu üfletti. Çok eğlendik. Bu akşam da eşim, oğlum , bi de kızımız (geliiinnnn) hep birlikte dışarıda yemeğe gideceğiz. Benim 40 gün 40 gece sürecek herhalde doğum günü kutlamaları. 50'ye yaklaştıkça sarsıntıyı azaltmak için bööle hoşluklar yapmak lazım galiba.


Salı, Ocak 19, 2010

Gündemden

A.ğca hapisten çıktı, sanki adam kahraman. Katillerin yüceltildiği bir coğrafyadayız, çivisi çıkmış her şeyin. H.ürriyet'ten K.anat At.kaya'yı eskiden beri izlerim, çok severim. Bugün aynı konuda yazmış. Lütfen bir tık.

Dün D.eniz F.eneriydi, bugün İ.H.H. diye başka bir ucube.Hala insanların vicdanlarını sömürerek, kendileri semirmeye devam ediyorlar. Bununla ilgili , yine H.ürriyet'te Y.alçın B.ayer'in köşesinde bir okur mektubu var,kısa olduğu için aşağıya kopyaladım.
"KAYSERİ’den bir okurumuz diyor ki: Haiti felaketi ilk duyulduğunda Türk Kızılayı aynı gece sabaha karşı yola çıktı. Kızılay, bölgeye ulaşan ilk Türk ekibi olarak bu yolculuğu ancak 18 saatte tamamlayabildiği resmi internet sitesinden duyurdu. ‘İslami referanslı’ bir gazetede, İHH yardım ekiplerinin bölgeye ulaştığı ve 3 kamyon dolusu erzakı depremzedelere dağıttığı haberi yer aldı. Uçakla bile 18 saatte ulaşılabilen Haiti’ye, İHH hangi ulaşım araçlarıyla yardım götürdü? Kaos yaşanan bölgede nasıl kamyon temin ederek kimler kanalıyla yardım dağıtıldı? Türkiye’den kalkan uçak sayısı belli ve hepsi Başbakanlık denetiminde uçtu. Hürriyet’ten Faruk Zapcı’ya göre, bölgede yardım dağıtmak bile neredeyse imkânsız. Deniz Feneri’ni unutmayın."

Gazete okurken, tv'de haber izlerken kalbim sürekli bir mengenede sıkıştırılıyor gibi hissediyorum, içim sıkılıyor ve o karamsarlık gün boyu beni bırakmıyor.

Bu kadar mı unutkan bir milletiz, bu kadar mı aptalız? Aziz Nesin'i yine rahmetle anıyorum:(

Pazar, Ocak 17, 2010

Bu aralar




Bir önceki postta yediğim haltı neyse ki düzelltim ama tekrardan listeleri hazırlamak zor geldi. İnşallah unuttuğum kimse yoktur. Geçen hafta kayınpederin 52.siydi. Ev nasıl kalabalıktı anlatamam. O gün bayağı yoruldum ama allah kabul etsin.Annemler de gelmişlerdi mevlüte.Oradan bana geldiler. İnanın 1 yıldan fazla olmuştur bana gelmedikleri. Birlikte yemek yedik, muhabbet ettik, onlara da değişiklik oldu. Anneciğimin ayakları rahatsız olduğundan pek dışarı çıkamıyor, çıkarsa da çabucak yoruluyor.

Dünse bizim liseliler günü vardı yine. 1 ay sonra herkesi görmek güzeldi. Bir sonraki toplatı bende.Sömestreden sonra toplanalım dedik. Herkes çoluğuyla çocuğuyla olmak istiyor tatilde. Benim de kardeşimle yeğenim gelecek İstanbul'dan. Ben de her an onlarla birlikte olmak istiyorum. İnşallah havalar da güzel gider de Kaan'ı gezdiririz.

Geçen haftalarda uzun süredir (yaklaşık 1,5 sene) ihmal ettiğim tahlillerimi yaptırdım. Kolestrolün 206 olması dışında diğerleri iyi. O da kötü sayılmaz çünkü 252'lerden buraya yalnızca gıda rejimi ve yürüyüşle düştü, hiç ilaç almadım. Bu arada gözlerim özellikle yakın ve astiğmat ilerlemiş, gözlüklerimi yeniledim. Bu sefer ki bayağı havalı:))

Bu hafta çarşamba günü emekli bankacılarla olan toplantımız var, H.atay tarafına gideceğiz. Bir arkadaşımız İstanbul'daydı. O yüzden iki toplantı arası biraz uzun oldu bu kez.Perşembe günü de H.edocumla buluşucaz. Bu hafta yine yoğun geçecek:))

Oğlum tatile girdi. Sınavları 25'inde başlayacak, 5 Şubat'ta bitecek, sonra yine 22 Şubat'a kadar tatil. Şu sınavları kazasız bir atlatsak. Çünkü tek dersten bile zayıf gelirse alıcaz seni okuldan dedik, sözümüzden dönemeyiz. Umarım işin ciddiyetinin farkındadır.

İzmir nergis kokuyor, her yer göz alabildiğine nergis. Her köşede nergis satanlar karşınıza çıkıyor. Üstelik öyle ucuz ki. Almamak delilik. Nergis bana yaz geldi diye müjdeliyor sanki, insana mutluluk veriyor. Alın, verin, ekonomiye can verin hem de kendinize mutluluk dopingi yapın:))

Cumayı sabırsızlıkla bekliyorum, 48.kez:)) Yazarım o gün.

Şu an pazar sabahı ve ben 7.30'dan beri ayaktayım. Ne işin var derseniz, hiiiiç. Biri dürttü sanki,kalktım. Şimdi o kanaldan bu kanala dolaşıp eski siyah beyaz Türk filmlerine bakıyorum, bir yandan da bu postu yazıyorum. Az önce S.how tv'de "Şaka ile Karışık" diye Sadri Alışık- Filiz Akın filmi vardı. O bitti, E.ge tv'de (kablolu tv'de bölgesel bir kanal) "Öpüşmek Yasak" diye İzzet Günay- Fatma Girik filmi var.Her şey öyle güzel, öyle naif ki.

Hadi ben kaçtım, herkese iyi Pazarlar...

Çarşamba, Ocak 13, 2010

Hay Bin Kunduz



Sabahın köründe ne işine senin blogla oynamak.Az önce listemdeki bloglardan birine girince sürekli çökme tehlikesi sinyali veriyordu, ben de o bloğu listeden sileyim derken tüm takip ettiğim blogların listesini siliverdim. Yakın gözlüklerini takmadan, uyku sersemi ne işine senin blog düzenlemek? Hay parmaklarım kesileydi de o tuşa basmayaydım:(((((

Salı, Ocak 05, 2010



Yılbaşı öncesi eşimin kuzeni Ankara'dan geldi ve alt katımızdaki teyzede kaldığından yılbaşı gecesi otomatikman bizde toplanıldı. Biz çekirdek aile, kuzen, teyze ve kayınvalide şeklindeydik. Mezeleri hazır aldık, tavukları da öyle. Bir tek pilav pişirdim ve salata yaptım. Hep birlikte yiyip, içerek, sohbet ederek yeni yıla girdik. Herkes gittikten sonra ortalığı topla, bulaşık makinasını boşalt, kalanları tekrar makinaya yerleştir, 3,5 gibi yattım. Ertesi gün de 10 gibi ayaktaydık. Bütün gün evde yayıldık. Genellikle 3 gün evde geçti, ara sıra da yürüyüş yaptık.

2010 umarım 2009 gibi olmaz ama aratmaz da inşallah. Bu yıldan biraz neşe ve mutluluk istiyorum. Biraz da özgürlük. Bunu daha sonra bir postta açıklarım.

Herkese iyi yıllar